Kapak

Kur’an Evrenseldir

Paylaş:

Elimizde öyle bir kitap var ki indirildiği zamanın üzerinden asırlar geçse de evrenselliğini, cihanşümul olma özelliğini taptaze koruyor. “Doğu da Allah’ındır Batı da”1 ve “Yeryüzünde fitne kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla mücadele edin”2 buyurarak tüm dünyayı hedef gösteren, tüm dünyayı değiştirebilecek gücü bünyesinde taşıyan bir kitap!

O’nu hasmane duygularla değil de objektif, iyi niyetli, hakikati arama niyetiyle okuyan her insan, O’nun kendi asrına indiğini anlayacaktır. Tüm asırlarda Kur’an’ı eline alanlar, O Kur’an’ı çağdaş (her çağın kitabı) bir kitap olarak görecek, anlayacak ve O’na hayran olacaktır. Ve bu hayranlık her çağın insanına şu cümleleri söyletecektir: Evet, Kur’an her çağın kitabı ama ben, benden önceki veya sonraki çağları tam olarak idrak edemem. Ancak kendi çağımı bilen birisi olarak, Kur’an tam da bu çağın kitabı! Asırlar geçse de bu cümle, bu kalıpta söylenmeye devam edegelecektir…

Kur’an evrenseldir. Yani hem her çağa hem de her topluma hitap eder. 6. asra hitap ettiği gibi 21. asra da hitap etmektedir. 121. asra da aynı tazelikte hitap edecektir. Yine Kur’an, bilimin zirvede olduğu şu çağın Avrupalı insanına da Afrika’nın medeniyet, mektep-medrese görmemiş insanına da hitap etmektedir. Âlim de cahil de başta Tevhid davası olmak üzere Kur’an’ın temel meselelerini anlayabilecektir. Her medeniyetin her toprağın her coğrafyanın insanı “madem yeryüzünü yaratan Allah, o halde O’nun dediği gibi bir hayat yaşamalıyız ve O’nun hâkimiyetini sağlamalıyız” mesajını kolaylıkla anlayabilecek düzeydedir.

Kur’an evrenseldir çünkü ilahidir. Ancak her çağda alimlerimiz tarafından yazılan tefsirler hatta meallerde geçen her ifade için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bilimsel gelişmelerin olması, rutin hayatı yaşarken yeni meselelerin ortaya çıkması; her çağda yeni tefsirlerin yazılmasını gerekli kılar. Sadece bu durum bile O’nun evrenselliğine delildir. Dolayısıyla Kur’an’ın ifadeleri öyle şümullüdür ki o ifadeler hakkında binlerce tefsir yazılabilir. Yeni çağın hiçbir insanı "bu Kitap benim çağımı yakalayamadı" diyemez. Sehl Bin Abdullah der ki: “Kur’an’ın her bir harfi için kula bin anlayış verilse dahi o, Allah’ın kitabındaki tek bir ayete yüklediği manaların sonuna varamazdı; çünkü o Allah’ın kelamıdır. O’nun kelamı ise O’nun sıfatıdır. Nasıl ki Allah’ın sonu, sınırı yoksa bunun gibi O’nun kelamını anlamanın da nihayeti yoktur.”3

Kur’an muarızlarından bazıları O’nun Arapça indirilmiş olmasını evrenselliğinin önünde engel olarak görmektedir. Oysa bu durum Kur’an’ın evrenselliğine engel değildir. Elbette Kur’an’ın   indirildiği orijinal dil olan Arapça’yı gücü yetenlerin öğrenmesi güzeldir ve O’nu daha iyi anlamada faydalı olacaktır. Ancak salt dili öğrenmek ilim değildir. Dil, ilme araçtır. Dolayısıyla Kur’an’ın ilmini öğrenmek, O’ndan çıkarımlar yapabilmek yani âlim olmak, uzman olmak gibi başka birçok özellik gerektirmektedir. Burada insanların başvuracağı yol, âlimlere danışmak olmalıdır ki Kur’an bizi buna yönlendirerek: “Bilmiyorsanız bilenlere sorun”4 buyurmaktadır. Beşerî ilimlerde her konuyu bilemeyeceğini ve uzmana danışmakla her meseleyi çözeceğini düşünen insan, İslamî ilimlerde bunu kabullenmekte zorlanıyor. Bu konuda Ramazan El Bûti şöyle söyler: “Kur’an’ın Arabi lisanla gelişi evrenselliğine mâni değildir. Kur’an’a baktığımızda ne şekil ne metod ne de muhteva ve öz bakımından millet, kabile, aşiret karakterinin herhangi bir tezahürünü göremiyoruz. Baştan sona O’nda kendimizi mutlak insan karakteri karşısında buluyoruz. Kur’an, ister akide ister ahlak ister şer’i hükümlerde olsun göze mahir bir terzi tarafından biçilip dikilmiş uygun bir elbise sunar. İnsanın yaradılışına tam gelir. Ne eksik ne fazla...”

Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kur’an’ın özelliklerini detaylı olarak anlatıp, O’nun âlemşümul olduğunu ortaya koyduğu hadisinde şöyle buyurur: “Allah’ın kitabı olan Kur’an’da sizden öncekilerin kıssaları, sizden sonrakilerin haberleri, kendi aranızda olanların hükümleri vardır. O, doğruyu eğriden ayıran kitaptır. O, hiçbir zaman anlamsız konuşmaz. O, Allah’ın sağlam ipidir. O, zikr-i hakimdir. O, dosdoğru yoldur. Kötü arzular asla O’nu hedefinden saptıramaz. Diller O’nu karıştırıp bozamaz. Âlimler O’na doyamaz. Müttakîler O'ndan usanmaz. O tekrar tekrar okunmakla eskimez. O, cinlerin işitir işitmez: ‘Biz acayip bir Kur’an işittik ki, doğruya iletir. Derhal O'na inandık’5 dedikleri kitaptır. O’nun ölçülerine göre konuşan doğruyu söyler. O’na göre davranan sevap kazanır. O’nunla hükmeden âdil olur. O’na çağıran doğru yola çağırmış olur.”6

Yukarıdaki hadiste Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kur’an’ın öncelikle kıssalarından bahsediyor. Kur’an-ı Kerim peygamber kıssalarıyla insan için her zaman en iyi anlama yöntemi olan örneklerle anlatım yolunu kullanarak insanı çağdan çağa, diyardan diyara, duygudan duyguya gezdiriyor. Öyle iyi seçilmiş örnekler ki bazen gerekli detaylara girerek bazense zerre detaya girmeyip gereksiz detaya girenleri “karanlığa taş atmayın” diye azarlayarak, ana mesajı anlamadan insanı bırakmayan, insanın ve insanlığın kılavuzu Kur’an!

Yine yukarıda “O, tekrar tekrar okumakla eskimez”7 buyuruyor Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem. Gerçekten de Kur’an ne kadar okunursa okunsun, incelenirse incelensin, bir medeniyet olarak uygulanırsa uygulansın, tazeliğini koruyor. İnsanların yazdığı kanunlar, oluşturdukları medeniyetler ise bir süre sonra insana uymuyor. Tekrar değiştiriyorlar, olmuyor tekrar değiştiriyorlar. Kur’an’da kadınların tesettüründen, evlenme- boşanma hükümlerine, hırsızın elinin kesilmesi gibi çeşitli suçlara verilen cezalara varıncaya kadar tüm ahkâm ayetleri dünyanın herhangi bir yerindeki akl-ı selim bir insana sorulsa, O’nun haklılığını kabul edecektir. Dolayısıyla Kur’an’ın hükümleri insanlığın ortak aklının kabul edeceği hükümlerdir ki, bu da O’nun evrenselliğinin delillerindendir.

İnsana insan olarak değer verip Arap'a ve Arap olmayana inen bu kitap, halkların kardeşliğini fıtrat ve akıl zeminine oturtuyor. Rabbimiz buyurur: “Ey insanlar doğrusu biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.”8 İşte bu özelliğiyle, ırkçılık gibi tefrikayla ve milyonların ölümüne sebebiyetle insanlık ailesini bölüp parçalayan hastalığa balyoz vuran bu Kitap evrensel değil de hangi kitap evrenseldir!

Kur’an elbette kendisine iman edilmesini istemektedir: “Ey ehli kitap! Size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimiz Kur’an’a iman edin”9 buyurur Rabbimiz. Ancak bir taraftan da: “Dinde zorlama yoktur”10 ayetiyle, kendine imanın zoraki bir iman olmamasını istemektedir. Bu özelliğiyle, yeryüzünde din hürriyetini sağlamaktadır. Din hürriyetini bu kadar sarih bir ayetle ortaya koyan bir kitap evrensel değil de hangi kitap evrenseldir! Örneğin Yahudilikte, evrenselliğin zerresi yoktur. Tam tersi ırkçılıktan kaynaklı oldukça dar, içe dönük bir inançtır. Bu kadar içe dönük bir din, bu kadar saldırgan ve yayılımcı bir politikaya sahip olabilir mi? Muharref bir kitabınız varsa elinizde, bu mümkündür. Onlar dünyaya hâkim olma isteklerini çatışmacı, soykırımcı, yayılmacı politikalarıyla ortaya koymaktadırlar. Kur’an-ı Kerim dinin yeryüzüne yayılmasını isterken “fitnenin kalkacağını” taahhüt eder; muharref Tevrat ise fitnenin en önemli sebeplerinden olan Yahudi ırkının üstünlüğünü hâkim kılmaya çalışmaktadır. Bu durum Tevrat’ın asla evrensel olamayacağının kanıtıdır. Onlar Müslümanlara “Yahudi de olamazsınız, Müslüman da kalamazsınız, hatta hayatta da kalamazsınız” demektedirler. Esasında tüm insanlığa da: “Yahudi de olamazsınız, insan da olamazsınız, siz hayvanımsı varlıklar olarak en fazla bizim kölemiz olabilirsiniz” demektedirler. Bu şekilde tüm dünyayı, kendilerinden nefret ettirecek şekilde karşılarına almaktadırlar. Bu durum evrensel olmalarının önünde en büyük engellerdendir.

Bugün global dünyada sulhun yerle yeksan olduğu, savaşın küresel güç olmada ve dünyaya yayılmada yegâne yol olarak görüldüğü bir anlayış hâkim konumda. İşte tam da bu noktada dünyanın dört bir yanında barışın gerçekleşmesi için “Sulh hayırdır”11 ayetiyle aslolanın barış olduğunu ilan eden bu kitap evrensel değil de hangi kitap evrenseldir! Oysa bugün dünyanın başına bela olan Yahudiliğin kutsal kitabı sayılan muharref Tevrat’ta bunun tam tersi istenir: “Rab diyor ki: ‘…Onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten kadına, çocuktan emzikli olana, deveden eşeğe kadar hepsini öldür.”12 Daha bunun gibi birçok soykırımcı sözün mevcut olduğu bir kitabın mensupları dünyaya hitap edebilir mi?

Üstünlüğü zengin veya fakir olmada, siyah veya beyaz olmada, kadın veya erkek olmada değil de “Üstünlük ancak takvadadır”13 buyurarak takvada gören bu kitap evrensel değil de hangi kitap evrenseldir!

Adalet karşısında işçi-patron, kadın-erkek, Türk-Kürt-İngiliz-Afrikalı ayırt etmeyen bu kitap evrensel değil de hangi kitap evrenseldir!

Tüm bunlarla beraber, Kur’an’da geçen Hz. Peygamberle ilgili ayetler de bu dinin evrenselliğine delildir: “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.”14 Kur’an tüm insanlığa muştular veriyor. İnsanlığa öyle çok konuda müjdeler veriyor ki!

Müjde, siz kardeşsiniz!

Müjde, zulüm bitecek, adalet gelecek!

Müjde, huzur bulacaksınız!

Müjde, kalpleriniz mutmain olacak!

Müjde, medeni olacaksınız!

Müjde, ölümden korkmayacaksınız!

Müjde, iman ederseniz cennete gireceksiniz!

Müjde, müjde, müjde…! Envai konuda dibe vurmuş ve moral bozukluğu içinde kıvranan insanlığın ne kadar da ihtiyacı var bu müjdelere! İnsanlık için bu kadar müjdeler barındıran kitap evrensel değil de hangi kitap evrenseldir!

  1. Bakara, 115
  2. Enfal, 39
  3. Zerkeşî, el-Burhan 1/9
  4. Nahl, 43
  5. Cin, 1-2
  6. Tirmizî
  7. Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, No:2906
  8. Hucurat, 13
  9. Nisa, 47
  10. Bakara, 256
  11. Nisa, 128
  12. Samuel: 15/2- 3
  13. Hucurat, 13
  14. Sebe, 28