“Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik…”1
İnsanlar senin üstünlüğünü anlamazsa umutsuzluğa düşme! Senin kim olduğunu Allah’ın bilmesi yeter!
Kendisini tanıyor olmamız, Nuh’un mizanına hiçbir şey eklemeyeceği gibi Allah’ın bize bahsetmediği peygamberlerden habersiz oluşumuz da onların mizanından hiçbir şey eksiltmeyecektir.
Harun Reşit’in ordusunda yirmi bin mücahit vardı. Onların isimlerini ordunun defterine kaydetmemişlerdi. Kendilerini Allah’tan başkası bilmesin diye maaşlarını almıyorlardı!
Said bin el-Akra’, Ömer bin Hattab’a Nihavend Savaşındaki şehit Müslümanların haberini getirmişti. Said, önde gelen ve şöhret sahibi kimselerin isimlerini saydı ve ardından: “Diğerleri halktan kimseler, mü’minlerin emiri onları tanımaz” dedi. Bunun üzerine Ömer ağladı ve: “Ömer’in onları tanımaması onlara ne zarar verir ki! Allah onları tanıyor ya!” dedi.
“O gün insan kendi aleyhine şahittir.”2
Övgüde bulunanların övgüsü sana fayda vermez. Eğer seni, sende olmayan bir şeyle övmüşlerse.
Kınayanların kınaması da sana zarar vermez. Eğer seni sende olmayan bir şeyle kınamışlarsa.
Bir insan ne kadar iyi olursa olsun mutlaka kendisinden hoşlanmayan vardır. Peygamberler bile bütün insanlar tarafından sevilmezdi!
Bir insan ne kadar günahkâr olursa olsun mutlaka kendisinden hoşlanan vardır. Firavun ve Nemrut’un bile sevenleri vardı.
Muttarif bin Abdullah şöyle demiştir: “İmam Malik bana: ‘İnsanlar benim hakkımda ne diyor?’ diye sorunca: ‘Dost olanlar seni övüyor, düşman olanlar ise dil uzatıyor’ dedim. İmam Malik: ‘İnsanlar hep böyledir. Biz, tüm dillerin ittifak etmesinden Allah’a sığınırız’ dedi.”
O, tüm insanların kendisine övgüde bulunmasına aldanmaktan ya da tüm insanların onu kınayıp söylediklerinde bir yanlışlık olmasından Allah’a sığınmıştı.
“…Onlar affetsinler, vazgeçip iyi muamelede bulunsunlar. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”3
Allah’ın bir kulunda en çok sevdiği özellik, kendi yüce zatı için de razı olduğu özelliktir.
Allah, bağışlamayı ve kusurları örtmeyi sever.
O’nun, insanları affeden ve onların kusurlarını görmeyenlere karşı sevgisi, diğerlerinden daha fazladır!
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün sadaka vermeye teşvik etti. Ulbe bin Zeyd fakirdi. Sadaka olarak verecek bir şey bulamadı. Ayağa kalktı ve: “Ey Allah’ın Rasulü! Ben (dilleriyle) şerefimi düşürerek zulmedenlere hakkımı bağışladım!” dedi.
Ertesi gün Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Ulbe bin Zeyd nerede?” diye sordu. Ulbe ayağa kalktı, “Buradayım ey Allah’ın Rasulü!” dedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona: “Allah, sadakanın kabul etmiştir” buyurdu.
“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı…”4
Önemli olan nerede olduğun değil nasıl olduğundur!
Orijinal olan maden zamanla değişmez.
Zenginlik, makam ve diplomalar onu ancak tevazu sahibi yapar!
Kötü, kötüdür ister ayakkabıları silen olsun ister bakan!
Hapiste iken Yusuf Aleyhisselam’a: “Şüphesiz biz senin iyilik yapanlardan görüyoruz”5 demişlerdi.
O hükümdarın tahtında iken de: “Şüphesiz biz senin iyilik yapanlardan görüyoruz”6 dediler.
Asil, nerede olursa olsun asil kalır!
“Firavun’un karısı şöyle dedi: ‘Bana da sana da göz aydınlığı (bir çocuk)!”7
Bu, Asiye binti Muzahim’in kocası Firavun’a Musa Aleyhisselam hakkında söylediği sözdür.
Firavun, ona: “Senin olsun! Bana gelince benim ona ihtiyacım yok!” dedi.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bu olayla ilgili şöyle buyurmuştur: “Adına yemin edilen Allah’a yemin olsun ki, şayet Firavun da karısı gibi çocuğun kendisi için bir sevinç kaynağı olduğunu kabul etseydi, Allah kadını hidayete erdirdiği gibi onu da hidayete erdirdi. Fakat Allah, Firavun’u bundan mahrum etti!”
Mantık, kadere emanet edilmiştir, bu yüzden iyimser olun ki, onu bulasınız.
Kim bir işe girer ve bunun kötü bir şey olduğunu derinden düşünürse, onun için ancak bu geçerli olur!
Evlenmek üzere olan ve kalbinin derinliklerinde bunun kaybedeceği bir anlaşma olduğunu düşünen, ancak söylediği şeyle karşılaşacaktır!
O halde hüsn-ü zanda bulunun ve güzel düşünün.
Belki de kişiye, dilinden çıkan şey gelir!
1. Nisa, 164
2. Kıyamet, 14
3. Nur, 22
4. Meryem, 31
5. Yusuf, 36
6. Yusuf, 78
7. Kasas, 9
· Edhem Şarkavi’nin Kur’an’dan Mesajlar kitabından alıntıdır.