Şer güçler kendi istedikleri gibi bir insan modeli üretmek için çeşitli fabrikalar kurdular. Bu fabrikaların amacı dünyayı seven, nefsinin istekleri peşinde koşan, hiç sorgulama yapmayan, kula kulluk eden, kısacası Rabbinden uzak insanlar yetiştirmekti. Sonra baktılar ki kurmuş oldukları fabrikalardan üretim hatası olarak onların isteklerinin tam tersine, Rabbini seven, gösterilen yolu değil de Rabbinin yolunu takip eden hatta Rabbine kendini adayan gençler çıkmaya başladı. Her türlü yollar (spor, eğlence, kadın, para, makam vb.) kullanılarak Allah’tan koparılmaya çalışılan gençlik çok şükür onların tuzaklarına düşmedi. Onlar bu fabrikaları kurarken her şeyi hesaba katmışlardı, ancak Allah’ı ve insan fıtratını hesaba katmamışlardı. Allah’ın plânı sağlamdır ve insan fıtratı da daima doğrudan yanadır.
Allah-u Teâlâ İnşirah suresinde: “Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın yorulmaya devam et. Ve yalnızca Rabbine rağbet et ”1 emriyle güç yetirebilen kimselere kendilerini Rablerine adamalarını emrediyor. Adanmak yalnız Allah’a yönelmekle olur. Bu ise maddî- manevî hiçbir şeyin kalpte yer etmemesi ve sadece Allah’a rağbet etmesiyle mümkün olur.
Ashab-ı Kehf… Onlar Allah’a inanan gençlerdi. Onlar kendi kavimlerinin şirk dininden vazgeçip tevhid dinine inanan yiğitlerdi. Kendilerine kurulan tuzağı duyunca makam, mevki, mal ve ailelerini bırakıp dağdaki mağaraya sığındılar. Allah ise onları orada uzun bir süre uyuttu. Kendi kavimlerinin dinlerini yaşarlarsa şehirde, saraylarda yaşayacaklardı. Ama onlar Allah’ın dinini tercih ederek dağları ve mağarayı saray hayatına tercih ettiler.
Ashabı Uhdud olayının yaşanmasında da yine kendini Allah’a adayan bir gencin mücadelesi vardır. Devrin kralından kendisine genç ve akıllı birini göndermesini isteyen büyücünün, yanına gönderilen ve ondan ders alan bir gencin hikâyesi. Büyücüden ders alırken tevhid dinine inanan bir rahip ile tanışır ve ondan da ders alır. Sonunda rahibin anlattıklarının kendisini gerçek kurtuluşa götüreceğine kanaat getirir ve bütün insanları Allah’a çağırır. Bunu duyan kral, tutuklatır genci ve ok atılarak öldürülmesini ister. Ancak atılan bütün oklar bir türlü isabet etmez. Bunun üzerine genç, kendisini öldürmek istiyorlarsa bunun yolunu kendilerine söyleyeceğini söyler. Bu şart ile halkı toplamalarını ister. Halk meydanda toplanır ve ok atılır. Ok gence isabet etmez. Genç, Krala yönelerek: “Bu gencin Rabbinin adıyla” diyerek oku atmasını söyler. Kral gencin söylediğini söyleyerek oku atar ve genç şehit olur. Bunu gören halk o anda gencin Rabbine iman eder. Kral ise ateşten hendekler kazdırarak tevhid dinine inanan halkı ateşe atar. Tek hâkim olan Rabbe iman eden genç, ölüm anında da halka dinini tebliğde bulunur ve onların da kendileri gibi tevhid dinine inanmalarına ve şehit olmalarına vesile olur. Bir genç, binlerce gencin örneği ve bir ölüm binlerin dirilişine vesile olur.
Musab bin Umeyr, Mekkeli bir genç. Onun gibi güzel giyinen kimse yok. Sokakta yürüyünce bütün kızların arkasından baktığı bir genç. Hz Muhammed (s.a.v.)’in daveti başlayınca Müslüman olur ve ailesinin karşı çıkmasına ve baskılarına karşılık dininden vazgeçmez.
Medineli Müslümanlar Peygamberimizden dini anlatacak bir öğretmen isteyince öğretmen olarak Medine’ye gönderilir. Medine’nin Hz. Peygambere kucak açacak yurt olmasını sağlar.
Ve Musab; o yakışıklı genç Uhud’ta şehit olur. Şehit olduğunda kefeni olacak bir elbisesi dahi yoktur; çünkü her şeyini Rabbi uğrunda feda etmişti. Bir zamanların en yakışıklı ve en güzel giyinen genci, bedeninin bir kısmı otlarla örtülerek defnedilir.
Tarih, öncülüğü ile örnek olan gençlerin hayatına şahittir. İşte o örneklerden birisi de; Allah’ın ve Rasulü’nün övgüsüne mazhar olan Hz.Ali… Hz. Peygamber hicret edeceği zaman, birisinin müşrikleri oyalamak için onun yatağında uyuyor izlenimini vermesi gerekiyordu. Bunu yapacak olan da 20’li yaşlarda olan Hz. Ali’dir. Hz. Ali, Peygamberimizin elbisesini giyerek yatağına yatar. Bu yatış sadece bir uykuya dalma değil, kendini feda edercesine ölüme yatıştı. Çünkü onun yerine öldürülmesi veya yatağa bakıldığında yatanın Hz. Muhammed değil de Hz. Ali olduğu görülünce o hışımla kendilerini aldatan kişinin linç edilmesi ihtimali vardır. Burada Hz. Ali’nin amacı Peygamberimizin sağ salim olarak hicret etmesini sağlamaktı, kendisinin hayatta kalıp kalmamasının bir önemi yoktu çünkü.
Görüldüğü gibi bu gençler zindanı, mağarayı sıcak yataklarına tercih ederek ve hayatlarını Rablerine feda ederek imtihanı kazandılar. Allah için canlarından, mallarından, ailelerinden, makamlarından ve mevkîlerinden vazgeçtiler. Ve böylece kendi toplumlarının öncüleri, bizlerin de örneği oldular.
Allah’a adanmayan ömür farklı amaçların kurbanı olur. Mutluluğu aradığı her yol çıkmaz sokaktır aslında. Her tutunduğu dal elinde kalır, kalpteki boşluk sunî sevgilerle doldurulmak istenirken her sevgi firâkın habercisi olur. Ve şerefli yaratılan insan zelil olur. Rabbi için vermekten çekindiği ömrü içki, kumar, kadın, uyuşturucu gibi nice fena hevesler için heder olur.
Bir ülkenin genç nüfusu fazla ise, o ülke gelecek vaat eder. Ancak bu genç nüfusun bir ideali yok ise ülkenin geleceği parlak olması yerine, suç oranının yükselip, ahlâki değerlerin yitirildiği ve günlerin karanlık olduğu bir hal alır ki; artık gelecek diye bir şeyden bahsetmek söz konusu değildir.
Geleceğimizin kurtulmasını istiyorsak mutlaka gençlerimize önem vermeli, onları eğitmeli ve boş bırakmamalıyız. Bunun sorumluluğu özellikle ailenin, ardından ülkedeki bütün öğretmenlerin, cemaatlerin ve sivil toplum kuruluşlarının kısacası bütün milletin omuzundadır. Çünkü gençlik ülkenin geleceğidir. Gençliğine önem veren, geleceğine önem vermiş ve geleceğini kurtarmış olur.
Sonuç olarak gençlik dönemi mutlaka değerlendirilmeli, boş bırakılmamalıdır. Onlara imtihanlarını kazanmaları için daima destek olmalıyız. Çünkü gençlerin imtihanı bambaşka olmakta ve böyle bir dünyada nefsin arzularına ve çevrenin haramlara teşvikine karşı gençlerimiz zayıf bırakılmaktadır. Bunun sonucunda ise; Rabbanî eğitimden geçirilmeyen gençliğimiz hızla felakete sürüklenecek ve geleceğimizi kendi elimizle yok etmiş olacağız. Oysa İslam davasında gencin yeri; -enerjisini, gücünü ve fikrini bu yolda sarf ederek- en ön saftır. İşte bu şekilde aydın-âlim olarak yetiştirilen gençliğimizle ümmet uyanacak, zillet izzete, gaflet rahmete dönüşecek ve İslam yeniden tüm dünyaya hâkim olacak Allah’ın izniyle. Gençliğini Rabbine adayan ve bu şekilde ömrünü feda eden tüm gençlere selam olsun…
1- İnşirah Suresi 7-8