Aile kavramı insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. Farklı kültürlerde ve inanışlarda aile mefhumu önemini korumaya devam etmiştir. Aile kavramı farklı kültürlerde farklı anlamlara gelebilir. Araplarda anne, baba ve çocuklardan oluşan aileye 'usre' denilir. Usre, dışarıdan gelen saldırılara karşı giyilen zırh olarak tanımlanır. Bizde ise anne, baba ve çocuktan oluşan çekirdek aile veya diğer aile üyelerinin de eklenmesiyle geniş aile olarak tanımlanan farklı kalıpları mevcuttur. İslam dini de aileye ayrı bir ehemmiyet göstermiştir ve aile mefhumunu kendine özgü birtakım ilkelere bağlamıştır. Çünkü aile her ferdin eğitim ve terbiyesinin yapıldığı ilk yerdir. Aile aslında her ferdin ilkokuludur. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hayatında da aile kavramına dair önemli işaretler vardır. Bu yazımızda bu işaretleri ele alacağız.
Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyuruyor: “Salih veya saliha bir eş, salih ve saliha evlatlar dünyadaki cennetlerdir”1 Efendimiz, dünyadaki cennetin kaynağının salih/saliha eşler ve evlatlar olduğunu bildiriyor. Bunun zıddını söyleyecek olursak dünyadaki cehennemin kaynağı da salih/saliha olmayan eşler ve evlatlardır. Rabbim Müslüman aileleri bu hale girmekten korusun. Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bizzat evlenmiş, aile kurmuş; baba, eş, dede, kayınpeder gibi birçok vasfıyla o kadar muhteşem örnek davranışlar sunmuştur ki yüzyıllar geçmiş olsa bile hâlâ ebeveynlere, evlatlara, ailelere saadetli bir yuvanın örneğini göstermeye devam etmiştir.
Peygamberimize ilk önce bir evlat olarak bakalım. Peygamberimiz nasıl bir evlattı? Efendimiz babasını daha doğmadan önce kaybetmiş, annesiyle birlikteliği de 6 yıl kadar kısa süren birisidir. Medine'deyken Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem sahabeye namaz kıldıracağı vakit yüzünde farklı bir hava belirmişti. Sahabe sormaya çekinmişti. Efendimiz kendini zor tutuyordu sonra gözlerinden yaşlar akarak şunları söylemişti. “Namazda Fatiha'yı okurken birden aklıma annem düştü”2 Yıllar geçmiş olmasına rağmen annesinden bahsederken “annem” diye hitabı kalbinde çektiği hasreti dile getiriyordu. Bir evlat olarak annesine duyduğu şefkat ve sevgisinin hasreti karşısında, annesinin ona olan sevgi ve şefkati şu şekilde anlatılmıştır: “Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir kabrin önünde oturmuştu. Birisi Efendimiz hakkında: ‘Rasulullah öyle ağladı ki ondan endişe etmeye başladık, başına bir iş geleceğini zannettik. Hz. Ömer çıkıp 'Ya Rasulallah bu hal nedir?’ diye sorunca Efendimiz: ‘Ya Ömer! Burada yatan annemdir. Annemin bana olan şefkati aklıma geldi, onun için ağlıyorum’ demiştir. Sonra kendi elleriyle annesinin kabrini düzeltti, üzerindeki otları temizledi. Mezar yeri kaybolmasın diye etrafına taşlar dizdi, annesi için dua etti ve dakikalarca orada oturduktan sonra yoluna devam etti.”3 Efendimiz bir evlat olarak annesine duyduğu şefkati neticesinde ağlamıştır. Bu noktada başka önemli bir husus daha var ki namaz kıldıracağı vakit başka çocuklar anneleri için ağladığında namazları kısalttığı rivayet edilir. Efendimiz anneleri üzmemek için böyle yapardı. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “(Çok kere) Ben namaza, uzun kılma niyetiyle dururum da (geriden) bir çocuğun ağladığını işitince annesine meşakkat vermemek için namazımı kısa keserim”4 buyurmuştu.
Peygamberimize eş olarak bakalım. Peygamberimiz daha lüks bir hayat yaşama imkânı varken sade bir hayatı yaşamayı tercih eden birisiydi. Bu sade hayatına ayak uydurmakta zorlanan eşleri bazen şikâyetçi olur, bazen birbirlerini kıskanırlardı. Nitekim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlardan bu sebeplerden ötürü şikayetçi olmamış, onlara karşı da sertlikle muamelede bulunmamıştır. Eşleri arasında Hz. Hatice’nin konumu ise daha farklıdır. Çünkü Hz. Hatice, Peygamberimize peygamberlik vazifesi verildiği ilk andan itibaren maddi-manevi hiçbir desteğini esirgememiştir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu konuda onu şöyle yâd etmiştir. “Herkes bana inanmadığı zaman bana inanan oydu, herkes Allah'a ortak koşarken o Müslümanlığı kabul etmişti, benim hiçbir yardımcım yokken o bana yardım ediyordu.”5 Peygamberimizin başka eşleri de olmuştur lakin bu eşleriyle evlenmesinde farklı etkenler vardır. Kadınlardan bir kısmı ile evlenmesi onların İslam davası uğruna çektikleri zorluklara karşı bir mükâfatlandırma niteliğindedir. Ümmü Seleme, Ümmü Habibe gibi eşleriyle bu sebepten ötürü evlenmiştir. Bu hanımlar dinlerini korumak uğrunda Habeşistan'a göç etmişler orada eşlerini kaybederek dul kalmışlardır.6 Bir kısım eşleriyle evlenmesi onların kabilelerini İslam’a kazandırmak içindir. Bu kıymetli hanımlarla evlilikler neticesinde İslam’a girenlerin sayısı artmıştır. Peygamberimiz evli olduğu zaman içerisinde eşleri arasındaki adaleti sağlamış, her biri ile ayrı ayrı ilgilenip örnek bir eşin nasıl olması gerektiğini ortaya koymuştur.
Peygamberimize bir baba olarak bakalım. Çocuklarına karşı şefkat ve merhametini birçok siyer kitabında okuyabiliriz. Lakin burada önemli olan husus sadece kendi çocuklarına değil sahabenin çocuklarına da aynı şefkat ve muhabbetle yaklaşmasıdır. Abdullah Bin Abbas anlatıyor: “Bir gün Allah Rasulü’nün bineğinin arkasına binmiştim. Yolda bana: ‘Yavrucuğum sana bazı sözler öğreteceğim onları ezberle, hiçbir zaman aklından çıkarma’ dedi ve şöyle devam etti: ‘Allah'ın hakkını korursan Allah da seni korur, onu istediğin zaman yanında bulursun. Geniş zamanda Allah'ı an ki Allah da her zaman seni ansın, imdadına yetişsin. Bir şey isteyeceğinde sadece ve sadece Allah'tan iste, yardıma ihtiyacın olduğunda sadece Allah'tan dile. İyi bil ki bütün insanlar sana yardım etmek istese de Allah dilemediği sürece hiç kimse sana yardım edemez. İnsanların hepsi istese bile Allah'ın dilediği bir musibeti asla kaldıramazlar.”7
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hane-i saadetinden bazı önemli yol gösterecek hususları yazımızda belirttik. Müslümanlar da peygamber ahlakını yaşatmaya başlarsa yuvalarında Rasulullah’ın müjdelediği dünyadaki cennetlere ulaşacaklardır inşallah.
- İbn Mace, Nikâh, 5
- Beyhaki
- Beyhaki
- Buhari, Ezan, 65
- İşaretü'n- Nisa
- İşaretü'n- Nisa
- Ahmet Bin Hanbel, Müsned 1, 293