Bu ay “Şehirler ve Âlimler” serimize Orta Asya'nın mavi kubbelerle kaplı incisi, bir dönem ilim ve sanatın kalbinin attığı ve çok sayıda tarihi ve kültürel yapıyı bünyesinde barındıran şehir Semerkant'ın ikinci bölümü ile devam ediyoruz.
SEMERKANT -2
Abbasiler döneminde 775-776’da ortaya çıkan Mukanna el-Horasani taraftarı Mübeyyiza’nın isyanları dört yıl devam etti. 805-806 yılında başlayan ve Abbasîlerin bölgede hâkimiyetini sarsan Râfi b. Leys isyanı da dört yıl sonra bastırılabildi. Halife Me’mûn, bu isyanın bastırılmasında büyük yararlılık gösteren Samani ailesinden Nuh b. Esed’i 819 yılında Semerkant’a, diğer üç kardeşini de Maveraünnehir’deki diğer vilayetlere vali tayin etti. Horasan’da hüküm süren Tahirîler’e tabi olan Nuh b. Esed ve kardeşleri, Yakup b. Leys’in 873’de Tahiriler’e son vermesinin ardından Saffariler’e bağlandı. Halife Mu’temid-Alellah’ın iki yıl sonra bir menşurla bütün Maveraünnehir’i Nasr b. Ahmed’e verdiğini bildirmesinin ardından Samaniler müstakil bir devlet haline geldi. Nasr b. Ahmed’in 892 yılında ölümünden sonra küçük kardeşi İsmail b. Ahmed başşehrini Buhara’ya taşıdıysa da Semerkant gerek nüfus yoğunluğu gerekse medeni ve iktisadi unsurlar açısından bölgedeki merkezi şehir olma konumunu muhafaza etti. Samanilerin yıkılışına kadar Semerkant valilerinin merkez Buhara’ya karşı hâkimiyet mücadelesine giriştikleri görülmektedir. Samaniler devrinde Semerkant ilmi, kültürel ve ekonomik açıdan İslam dünyasının en önemli merkezlerinden biri haline geldi. İstahri ve İbn Havkal, şehrin varoşlar (rabaz), asıl şehir (şehristan) ve kale (kuhendiz) şeklinde üç bölümden oluştuğunu söyleyip bu üç bölüm hakkında geniş bilgi vermişlerdir.
Orta Asya ticaret yolları üzerindeki önemli merkezlerden biri olan, İbn Havkal’in Mâverâünnehir’in limanı dediği Semerkant, dünyanın her tarafından gelen tüccarlar ve getirdikleri mallarla dolup taşardı. Semerkant ve civarında yaşayan Soğdlular, 6. ve 8. yüzyıllar arasında İpek Yolu ticaretini neredeyse tekellerine alarak bu yolun pek çok güzergâhında ticaret kolonileri kurmuşlardı. Özellikle kâğıdı ile meşhur olup İslam toprakları üzerinde en kaliteli kâğıt orada üretiliyordu. Ayrıca ipek, yün kumaş ve dokumaları ile de meşhurdu.
Samaniler döneminde bir süre başşehir olan Semerkant’ta çok sayıda büyük âlim yetişmiştir. Necmeddin en-Nesefî, el-Kand fî zikri ulema’i Semerkand isimli eserinde 1000’den fazla Semerkantlı âlimi tanıtmıştır. Meşhur muhaddis Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî, Şafii fıkhının öncülerinden İbn Hibbân, yine meşhur fakihlerden Ebü’l-Leys es-Semerkandî ve adını doğup büyüdüğü Semerkant’ın Mâtürid mahallesinden alan kelamcı İmam Matüridi bunların başında gelmektedir. Tarihu Semerkand yazarı Abdurrahman b. Muhammed el-İdrisi, Alâeddin es-Semerkandî, Çehâr Makale müellifi Nizami-i Aruzi, Rükneddin el-Âmidî, Nakşibendî şeyhi Nizameddin Hâmûş, Uluğ Bey, Şehabettin İbn Arabşah ve Ali Kuşçu çeşitli dönemlerde Semerkant’ta yaşamış meşhurlardan bazılarıdır.
Semerkant’ta nüfusun çoğunluğunu Doğu İranlı Soğdlular oluşturuyordu. Nüfus bakımından ikinci sırada Türkler ve onların ardından Araplar geliyordu. Müslümanların fethinden önce Budizm, Zerdüştîlik, Maniheizm ve Hristiyanlık gibi dinler yaygındı. Bununla birlikte Kuteybe b. Müslim’in şehri fethi sırasında halkın çoğunluğunu Zerdüştler teşkil ediyordu. Semerkant ve çevresinde azımsanmayacak miktarda Yahudi ve Hristiyan vardı. 9. yüzyılda Semerkant’ta bir Nestûrî başpiskoposluğu bulunmaktaydı.
992 yılında Karahanlı Harun Buğra Han kısa bir süre Semerkant’ı ele geçirdiyse de Samani Hükümdarı II. Nuh şehri geri almayı başardı. Semerkant 999 yılında tekrar Karahanlılar’ın eline geçti. 11. yüzyılın ilk yarısında hanedan mensuplarının mücadelelerine sahne olan şehir devletin 1046’da ikiye bölünmesi sırasında Batı Karahanlılar’da kaldı. 1052’de tahta oturan Böri Tegin Ebu İshak İbrahim b. Nasr (Tamgaç Han), Semerkant’ı Batı Karahanlı Devleti’nin başşehri yaptı. 1074’de ve 1089’da Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından hâkimiyet altına alınan Semerkant 13. yüzyılın başlarında Harizmşahlar’ın egemenliği altına girdi. Semerkant’ı devletinin başşehri yapan Harizmşah Alâeddin Muhammed b. Tekiş, Moğol Hükümdarı Cengiz Han’ın önünde tutunamadı. Buhara’dan sonra Semerkant üzerine yürüyen Cengiz Han kuşatmanın dördüncü günü teslim olmak zorunda kalan şehri 1220’de tahrip etti. Direnenlerin tamamı katledilirken halkın önemli bir kısmı şehirden sürüldü. Semerkant bir asırdan fazla bir süre bu tahribatın izlerini silemedi. 1350 yılında şehri ziyaret eden İbn Battuta harabeler arasında ancak az miktarda meskûn ev gördüğünü ve şehri çevreleyen surun neredeyse yok olduğunu kaydeder.
- yüzyılın son çeyreğine kadar Moğol hanlarının mücadelesi yüzünden sıkıntılı bir dönem yaşayan Semerkant’ın yeniden imarı ve ikinci parlak dönemi, Maveraünnehir’i hâkimiyeti altına alan Timur’un 1369’da Semerkant’ı kendisine başşehir yapması ve çeşitli bölgelerden âlim ve sanatkârları burada toplaması ile başladı. Günümüze ulaşan tarihi yapılar daha çok Timur ve torunlarının eserleridir. 1405’de Semerkant’a gelen İspanyol elçisi Clavijo seyahatnamesinde şehirdeki sarayları, bahçeleri, abidevi yapıları geniş bir şekilde anlatmıştır. Uluğ Bey tarafından yaptırılan Çihilsütun adlı sarayla meşhur rasathane bu dönemin en önemli eserleri arasındadır. 1497, 1501 ve 1511 yıllarında belirli sürelerle şehre hâkim olan Babür, hatıratında Semerkant’ın o zamanki ihtişamını ve yapılarını tasvir etmiştir.
1500’de Özbek Hükümdarı Şeybani Han tarafından ele geçirilen Semerkant, 1868 yılına kadar Özbek hanlarının idaresi altında kaldı. Ülkeyi Buhara’dan yöneten Özbekler daha çok başşehirlerinin imarı ve gelişmesine önem verdiler. Semerkant bu yüzden ihmal edildi ve Buhara’nın gölgesinde kaldı. Maveraünnehir topraklarında ilerleyen Ruslar 14 Mayıs 1868’de Semerkant’ı zapt ederek Türkistan genel yönetim bölgesine dâhil ettiler. 1871’den itibaren Timur’un inşa ettiği şehrin batısında yeni bir şehir yükseldi. Şehir daha sonra Hazar denizi ötesi demiryoluna bağlanınca bir yol kavşağı olarak yeniden eski canlılığına kavuşmaya başladı.
Bugün Semerkant, 1 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilân eden Özbekistan Cumhuriyeti’nin on iki oblastından1 birinin merkezi olup ekonomisi büyük ölçüde çevresindeki tarıma dayanır, sanayi de gelişmiştir. Nüfusun dörtte üçünden fazlasını Özbekler, diğer bölümünü Ruslar, Tatarlar ve Tacikler oluşturur.*
* Osman Aydınlı “Semerkant” TDV İslâm Ansiklopedisi
- Ukrayna'da yönetim birimi