Öncü Şahsiyetler

Şehitlerin Efendisi Hz. Hamza

Paylaş:

 

Hz. Peygamber’in amcası, şehitlerin efendisi… Künyesi; Ebu Ya’la; lâkabı; Esedullah. (Allah’ın Aslanı) Hz. Hamza, Peygamberimizin amcalarının en küçüğüdür. İyi bir avcı, keskin nişancı, Kureyş’in en şereflilerindendir. Mazlumlara yardım etmeyi seven cesur bir savaşçıydı. Av dönüşü evine gitmeden Kâbe’yi tavaf edecek kadar, kutsal kabul ettiği değerlere saygılı ve karşılaştığı şahıslara selâm verip sohbet etmesini seven naif bir insandı.1

Peygamberimiz yakınlarına İslâm’ı tebliğ etmiş olmasına rağmen, Hz. Hamza henüz Müslüman olmamıştı. Peygamberimiz bir gün Safa tepesinde iken Ebu Cehil ve arkadaşları yanına gelirler. Ebu Cehil Peygamberimize hakaret eder. Abdullah b. Cüda’nın cariyesi bu olayı seyreder ve av dönüsü Kâbe’ye uğramayı âdet edinen Hz. Hamza’ya anlatır. Hz. Hamza, eve gitmeden Ebu Cehil’in yanına uğrayarak elindeki yayı Ebu Cehil’in kafasına çalar, başını yaralar ve hakaret eder. Bir gün sonra da Allah Rasûlünün yanına giderek (Bi’set’ten iki yol sonra) Müslüman olur. Hz. Hamza’nın Müslüman olması Peygamberimizi çok sevindirmiştir. Onun İslam’a girmesiyle de Müslümanlar daha bir güçlenir.

İman ettikten sonra Peygamberimizin yanından hiç ayrılmayan Hz. Hamza’yı birçok savaşta hem de en ön safta çarpışırken görüyoruz. Ne yaparsa Allah ve Rasulünün emriyle yapan Hz. Hamza, yaptığı şeyin hakkını verirdi. Bedir’ de de Bedir’in hakkını verdi.

İşte Bedir… Bedir savaşında Utbe, Velid, Şeybe meydana çıkarlar ve çarpışmak için üç kişi isterler. Hz. Hamza, Şeybe ile çarpışır ve bir hamlede Şeybe’yi öldürür. Daha sonra Utbe’yi ve Tuayma b. Adiy’i öldürür.

Bedir savaşında kahramanca savaşan, Allah ve Rasulünün hoşnutluğunu kazanan Hz. Hamza, müşriklere karşı amansız bir savaş verdi. Hz. Hamza, Bedir savaşını müteakip Kaynukaoğulları gazvesine de katıldı. Peygamberimiz beyaz sancağını Hz. Hamza’nın eline verip Kaynukaoğullarının üzerine gönderdi. Yahudilerden bekledikleri yardıma kavuşamayan Kaynukaoğulları teslim olmak zorunda kaldı.  Hz. Hamza Peygamberimizden aldığı beyaz sancağı, zaferle teslim etti.

Kılıcını küfre korkusuzca çeken ve Allah’ın inayetiyle savaş meydanlarında muvaffak olan Hz. Hamza, şimdi de Uhud’da görünür. Bedir’deki mağlubiyeti hazmedemeyen Kureyş, büyük bir ordu ile kuvvet kazanarak savaş hazırlığı yapar. Bu savaşa Kureyş’in kadınları da katılacaktı. Bedir savaşının bozgunla bitmesi sebebiyle müşrik kadınlar erkeklerini suçluyor, Bedir’in matemini tutarak erkekleri savaşa teşvik ediyorlardı.

Davasına inanmış bir kadın, cephede erkekler gibi savaşamasa da askerleri savaşa teşvik ederek, yaralıları tedavi etme gibi vazifeleri üstlenerek davasına destek olur. Müslüman bir hanım da kendisinin her durum ve şartta yapabileceği hizmetlerinin olduğunu bilmeli ve bu şuurla hareket ederek, davasının hâkimiyeti için gerekli tüm hizmetlerde varlığını göstermelidir.

Hint de bu kadınlardan birisiydi. Tek bir amacı vardı ve bunun için savaşın en kızıştığı anda kendisine gelebilecek tüm tehlikeleri göz ardı ederek, olması gereken yerde var oldu. Babası ve amcasının intikamını almak ve Peygamber amcasının, en iyi savaşçının şehit edilmesini görmek istiyordu.

Hz. Hamza aynı zamanda Bedir’de Cübeyr İbn Mut’im’in amcası Tuayme İbn Adiyy’i de öldürdüğünden, Cübeyr de amcasının intikamını almak istiyordu. Bunun üzerine Cübeyr, kölesi Vahşi’yi yanına çağırmış ve: “Şayet sen, benim amcama mukabil Muhammed’in amcası Hamza’yı öldürürsen hürsün” demişti. Bir köle için hürriyet, en önemli meseleydi ve Vahşi de ümitlenerek, hürriyetine kavuşacağı güne ulaşabilmek için Hz. Hamza’yı öldürmek için fırsat kolluyordu.

Hz. Hamza Cuma günü oruçlu idi. Cumartesi müşriklerle karsılaştığı zaman da oruçlu bulunuyordu. Peygamberimiz sabahleyin: “Rüyamda meleklerin, Hamza’yı yıkadıklarını gördüm” diye buyurdu. Uhud bölgesine varıldı, orduya savaş düzeni verildi. Kureyş’in birinci bayraktarı Talha b. Ebu Talha, Hz. Ali tarafından, ikinci bayraktarı Osman b: Ebu Talha da Hz. Hamza tarafından öldürüldü.

Şimdi gözler korkusuzca çarpışan Hz. Hamza’daydı. Vahşi hedefine kilitlenmiş mermi gibi Hz. Hamza’ya odaklanmış, bir an olsun gözlerini ondan ayırmıyordu. Olayı Vahşi şöyle anlatır: “Halk arasında Ali’yi aradım. Çok uyanık, girişken, çevik ve etrafına çok bakınan bir adamdı. Kendi kendime: ‘Benim aradığım adam bu değildir’ dedim. O sırada Hamza’yı gördüm. Halkı kasıp kavuruyor, kesip biçiyordu. Kimse karşısına çıkmaya cesaret edemiyordu. Fırsat kollamak için kayanın arkasına gizlendim. Bir ara Siba’b. Ümmü Emmâr: ‘Var mı benimle çarpışacak bir yiğit?’ diyerek meydan okuyordu. Hz. Hamza ona: “ Sen misin Allah ve Rasulüne meydan okuyan’ diyerek onu kılıcıyla yere serdi. O esnada Hz. Hamza’nın zırhı açılıverdi.  Bu durumu fırsat bildim ve elimdeki mızrağı fırlattım, göğsünden vurdum.”

Hz. Hamza’nın cansız bedeni Uhud’un toprağına serilir. Ortalıkta buz gibi bir hava eser, Vahşi ne yapacağını bilmez bir halde kenara çekilir. Şehit olduğunu gören ashap bir anda duraksar. Efendimize çok sevdiği amcasının şehit olduğunu nasıl söyleyeceklerdi? Söyleyemediler zaten, Peygamberimiz her savaş bitiminde âdeti üzere düşman saflarından kimlerin öldürüldüğünü ve Müslümanlardan da kimlerin şehit olduğunu görmek için savaş meydanını gezmeye başlar. Bir yere gelir ki; ashap o şehidin kim olduğunu göstermek istemez gibi önünü kapar ve Rasulullah’ın görmesini engellemek isterler. Fakat Rasulullah onun kim olduğunu görmek istedi ve çekilmelerini emretti.  Düşmanın kalbine korku salan o yiğit insan, cansız bir halde yerde yatıyordu. O esnada Rasulullah’ın mübarek gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Çünkü intikam ateşi sönmeyen Hint; burnunun, kulaklarının kesilmesini, iç organlarının çıkarılmasını emretmişti. Şehitlerin efendisi tanınmayacak hale getirilmişti. Rabbinin yanına giderken dünyalık hiç bir şey almadı Hz. Hamza. Emanet edilen bedenini ve uzuvlarını Uhud’un toprağında bırakarak gitti. Peygamberimiz onu bu halde görünce öyle bir kedere kapıldı ki; acılı dudaklarından şunlar döküldü: “Amcam! Hayırlar işleyen Hamza, benim koruyucum olan Hamza! Sen akrabalık bağlarını korurdun, yetimlerin sahibiydin.”

Daha sonra başını kaldırdı mahzun Peygamber ve: “Vallahi gökte ‘Hamza Allah’ın Aslanı’ diye yazılıdır” dedi. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hz. Hamza’nın paramparça olmuş bedenini kardeşi Safiye’nin görmesini istemedi. O ise gözyaşları içerisinde: “Bırak ya Rasulullah! Allah yolunda şehit olmuş kardeşimi son kez göreyim” dedi.

Hz. Hamza; cesaret ve şecaatte, kahramanlık ve yiğitlikte, kullukta ve fedakârlıkta, itaatte ve sadakatte örnek bir yaşam sürerek, tertemiz bir şekilde, ak alınla Rabbinin huzuruna gitti. O Allah ve Resulünün sevdiği, şehitlerin seyyidi, meleklerin beklediği idi. Allah’ın rahmeti üzerine olsun ey Peygamberin amcası şehit Hamza Radıyallahu Anh…

 

1.        İbnu’l-Esîr, İsdit’l-Gâbe, II, 52