Somali halkının hemen hemen tamamı Somalililerden oluşur. Sömürge dönemlerinde yerleştirilen Avrupalı azınlıkların oranı oldukça düşüktür. Somali sınırları içinde yaşayanların yanı sıra Etyopya, Kenya, Cibuti, Güney Yemen ve Suudi Arabistan başta olmak üzere değişik Arap ülkelerinde yaşayan Somalililer de vardır. Somali halkının tamamına yakını sünni Müslümandır. Sadece % 0,2 oranında Somali asıllı olmayan, sonradan bu ülkeye yerleştirilen gayr-i müslim bulunmaktadır.
Somali halkı İslâm’la hicretten önce tanışmışlardır. O dönemde bugünkü Somali toprakları adaletiyle ünlü, Habeşistan Kralı Necaşi’nin yönetimi altındaydı. Mekke’de müşriklerin zulmünden kaçarak Rasulullah ‘ın tavsiyesiyle Habeşistan’a hicret eden Müslümanlar da ilk olarak bugünkü Somali topraklarında bulunan Zeyla şehrine gitmişlerdi. Somalililer de İslâm’ı onların vasıtasıyla tanıdılar ve çok çabuk kabullendiler. Bu yüzden İslâm, Somali halkı arasında hızlı bir şekilde yayıldı.
Batılı sömürgecilerin Somali’ye saldırıları 19. yüzyılın ortalarından sonra başladı. 1884’te İngiltere Kuzey Somali’yi ele geçirdi. 1887’de de İtalyanlar Güney Somali’nin bir bölümünü ele geçirdiler. İtalyanlar 1927’ye kadar Güney Somali’nin kalan kısımlarını da işgal ettiler.
İşgalci güçlere karşı direnerek bağımsızlığına kavuşan Somali’nin ilk Cumhurbaşkanlığına Aden Abdullah getirildi. Ancak Sosyalist anlayış sahibi Tümgeneral Muhammed Siyad Berri, 21 Nisan 1969 tarihinde gerçekleştirdiği askerî darbeyle yönetimi ele geçirdi. Siyad Berri, yönetimi ele alır almaz ülkede sosyalist bir yapı oluşturma çabalarına girdi. Bu amaçla bankaları ve çeşitli ekonomik kuruluşları devletleştirdi. Bu arada kendisinin benimsediği bilimsel sosyalizmin en büyük düşmanı olduğunu ileri sürdüğü İslâm’a karşı da savaş açtı. Halkın Somali diliyle yazılmış İslâmî eserlerle bağını koparmak amacıyla Arap harfleriyle yazılan Somaliceyi latin harfleriyle yazdırtmaya başladı. Uygulamalarına karşı çıkan çok sayıda ilim adamını idam ettirdi. Bazı yerlerde kendisine karşı çıkan kalabalıkların üzerine ateş açtırarak onlarca insanı öldürttü. İktidarının ilk on yılında Sovyetler Birliği ile arası iyi olan Siyad Berri, müslüman Somali halkına her türlü zulmü yaptı.
Siyad Berri bütün İslâmî çalışmaların önüne engel koymasına rağmen ilim adamlarının gayr-i İslâmî uygulamalara karşı mücadeleleri durmadı. İlim adamları 14 Temmuz 1989 tarihinde verdikleri ültimatomda yönetimi İslâm aleyhtarı uygulamalarına son vermeye çağırdılar. İlim adamlarının, diktatör Siyad Berri’nin Somali’den İslâm’ın izlerini silmeyi amaçlayan uygulamalarına karşı direnişlerinin yanı sıra İslâm’ı devlete hâkim kılmayı ve Somali halkının İslâmî kimliğini korumayı amaçlayan birtakım cemaatler de oluşturuldu.
Çıkan iç savaş ve iç savaşla aynı zamana denk gelen kuraklık ülkede büyük bir açlık faciasının ortaya çıkmasına sebep oldu. Uluslararası kuruluşların ilgisizlikleri ve yardım konusunda gösterilen gevşeklik ise faciayı daha da dramatik bir hale getirdi. Somali’deki açlığı bir fırsat olarak değerlendiren Hıristiyan yardım kuruluşları da ülkeye girerek yoğun misyonerlik faaliyetlerinde bulundular. Hıristiyan yardım teşkilatları hem ülke içinde yardım dağıtımı ile birlikte Hıristiyanlık propagandası yapıyor hem de Somalili çocuklardan seçtiklerini Avrupa’daki kilise teşkilatlarına gönderiyorlardı.
Somalililer İslâm’ın daha Medine’ye girmeden önce kendi ülkelerine girmiş olmasından dolayı kıvanç duyarlar. Somali halkı asırlar boyunca İslâmî kimliğini korudu. Bunda Somalililer arasındaki güzel bir geleneğin önemli etkisi oldu. Bu geleneğe göre her ailede, ailenin diğer fertlerine İslâm’ı öğretebilecek iyi yetişmiş ve Kur’an-ı Kerim’i ezbere bilen bir kişinin bulunması gerekirdi. Afrika’nın Avrupa ülkeleri tarafından sömürgeleştirildiği dönemde, İngiltere ile İtalya arasında paylaşılan Somali’de yürütülen misyonerlik çalışmaları ile de bu ülke halkının İslâmî kimliği değiştirilemedi. Ancak sömürgecilerin baskıları, İslâmî eğitim çalışmalarının zayıflamasına yol açtı ve yukarıda sözünü ettiğimiz geleneğin sürdürülmesini engelledi.1
Patani’de Müslümanlara Uygulanan Zulümler Bitmiyor!
Tayland Ordusu’nun işgali altındaki Patani’de Müslüman halk yıllardır büyük acılar yaşıyor. Budist Tayland Yönetimi’nin medyaya uyguladığı baskı ve engellemeler nedeniyle, Patani’de yaşanan zulmün boyutları kamuoyuyla yeterince paylaşılamıyor.
Tayland, “özgürlükler ülkesi” anlamına gelir. Ancak Müslümanlar için hiç de öyle değildir. 55 milyon nüfuslu ülkede toplumun %10’nu oluşturan Taylandlı Müslümanlar 200 yıldır büyük bir baskıyla karşı karşıya. Günümüzde bu baskı, özellikle halkının % 75’inin Müslüman olduğu güneydeki Patani eyaletinde yoğun olarak hissediliyor.
Patani Müslümanları, Siyam ırkından gelmediklerini ve Taylandlılarla değil, Müslüman Endonezya ve Malezya halkı ile aynı ırka mensup olduklarını söylerler. Malezya’daki Müslümanların konuştuğu dil olan Malay dilini kullanırlar. Bu dil yüzyıllardır Arap harfleriyle yazıldığı halde, Tayland yönetimi tarafından Latin harfleri kullanmaya zorlanmışlardır. Rejim, budist inancını Müslümanlara zorla kabul ettirmeyi hedefleyen farklı baskı politikaları uygulamıştır.
İlk olarak 1932’de Tayland hükümeti ülkedeki bütün İslamî kurumların faaliyetini yasakladı. 1944’de ise geniş çaplı bir imha hareketi başlatıldı. 1948 yılında Patani Müslümanları’nın liderleri ve aileleri budistler tarafından katledildi. Yine aynı yıl Bulikor Samik bölgesinde 125 Müslüman aile diri diri yakıldı.
Patani’de bugüne kadar gerçekleştirilen katliamlarda ölen Müslüman sayısı 36.000 kişiyi geçiyor. Yaralanan ve sakat kalan insan sayısı daha da fazla. Kısacası, Tayland Müslümanları topraklarını ve ailelerini dahası İslamî kimliklerini koruyabilmek için büyük bir mücadele veriyorlar.
Ve kuşkusuz Patani Müslümanlarının verdikleri bu mücadeleye karşı Tayland rejimini destekleyenler var. “Kim” diye sormaya gerek yok; elbette en başta İsrail. İsrailli yazar Benjamin Beit-Hallami’nin yazdığına göre, Tayland’ı 1976’dan bu yana yöneten askeri rejimin İsrail’le çok önemli ilişkileri var. Bu ilişkiler, askeri darbenin hemen ardından Tayland’lı bir askeri heyetin İsrail’i ziyaret etmesi ile başlıyor. Bu ziyaretin sonucunda 20 bin Galil ve 5 bin Uzi marka İsrail yapımı otomatik tüfek Tayland’a gönderiliyor. Daha sonra Mossad, Tayland’ın başkenti Bangkok’ta aktif bir istasyon kuruyor ve daha sonra Tayland gizli servisi ile çalışmaya başlıyor.
1- Ekrem Yolcu’nun hazırladığı aynı adlı makaleden kısaltılmıştır.