Tarih

Yahudilik Tarihi -2

Paylaş:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

Yahudilik Tarihi’ne kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Hz. Yakup, çocukları arasında en çok Hz. Yusuf’u sevmekteydi. Kur’an’daki ayetlerde görüleceği üzere kardeşleri, babalarının Hz. Yusuf’u bu kadar sevmelerinden hoşnut değillerdi ve bu sevgiyi kıskanıyorlardı.1 Bunun üzerine kardeşleri Hz. Yusuf’u kuyuya atmış ve babalarına da Yusuf’u kurt yedi diyerek yalan söylemişlerdi. Mısır’a mal götüren bir ticaret kervanı kuyuda Hz. Yusuf’u görmüş ve Mısır’da satmak gayesiyle onu yanlarına almış ve Mısır’a götürmüşlerdi. İşte bu şekilde artık İsrailoğulları’nın Mısır tecrübesi başlamış oldu.

 

2. İsrailoğulları’nın Tarih Sahnesine Çıkışı ve Mısır Tecrübesi (Yaklaşık M.Ö 1700-1500’lü Yıllar)

Mısır’da Firavun’un önde gelen adamlarından Potifar’a satılan Hz. Yusuf, kısa sürede onun güvenini kazanmayı başarmıştır. Potifar’ın eşi Züleyha, Hz. Yusuf’un güzelliğinden etkilenmiş ve onun nefsinden murad almayı istemiştir. Hz. Yusuf bu olayda masum olmasına rağmen hapse atılmıştır. Hapiste olduğu süreçte zindan arkadaşlarına hem Tevhidi anlatmış hem de onların rüyalarını tabir etmiştir. Daha sonra Hz. Yusuf, Allah’ın yardımıyla Firavun’un sarayında mali işler sorumlusu oldu. Bu dönem aynı zamanda Kenan diyarında kıtlığın hüküm sürdüğü bir dönemdi. O yüzden Hz. Yusuf’un kardeşleri ihtiyaçlarını gidermek için Mısır’a gelmişlerdi. Onlar Hz. Yusuf’u tanımasa da Hz. Yusuf onları tanıdı ve babalarının da Mısır’a gelmesini istedi. Bunun üzerine Hz. Yusuf’un tüm ailesi Mısır’a geldi. Hz. Yusuf’un hayatta olduğu dönemde Mısır’da işler yolundaydı. Fakat Hz. Yusuf’tan sonra hem Mısır’da kıtlık gibi sorunlar baş gösterdi hem de İsrailoğulları Firavun tarafından köle olarak kullanılmaya ve zulüm görmeye başladılar.

İsrailoğulları Mısır’da köle olarak yaşarken Firavun bir rüya gördü. Rüyasında bir erkek çocuğun doğacağını ve onun saltanatını elinden alacağını söylediler. Bunun üzerine Firavun çok korktu ve o yıl doğan tüm erkek çocukların öldürülmesini emretti. Hz. Musa da o yıl doğan çocuklardan biriydi. Rabbimizden bir ilham ile Hz. Musa’nın annesi onu doğar doğmaz sepete koydu ve Nil nehrine bıraktı. Sarayının bahçesinde nehirdeki çocuğu gören Firavun’un karısı onu evlat edinmek istedi ve saraya aldı. Rabbimizin takdiri odur ki Hz. Musa’nın Firavun’un sarayında büyümesini istedi. Allah mü’minleri korumak isterse düşmanının sarayında bile korur. Yeter ki mü’minler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.2 

Sarayda büyüyen Hz. Musa bir gün şehre gitti. Bir Mısırlı ile kendi kavminden birinin kavga ettiğini gördü. Kendi kavminden olan adama yardım etmek isterken Mısırlıya vurdu ve kazaen onu öldürdü. Firavun’un kendisini cezalandırmasından korkan Hz. Musa Mısır’ı terk edip Medyen’e doğru yola koyuldu. Normal şartlarda bir tokatla bir insanın ölmesi pek vaki değildir fakat Rabbimiz Hz. Musa’nın bir vesile ile Mısır’dan çıkmasını ve bir peygamberin yanında eğitim görmesini murad ediyordu. Nitekim öyle de oldu. Medyen’e giden Hz. Musa, Hz. Şuayb’ın3 yanında on yıl boyunca çalıştı ve kızlarından biriyle evlendi. Hz. Şuayb’ın yanında kalacağı süre bitince Hz. Musa tekrar Mısır’a doğru yola çıktı. Yolda giderken Sina Dağı eteklerinde yanan bir ateş gördü ve ateşe doğru gittiğinde Allah Azze ve Celle ona Mısır’da köle olarak yaşayan İsrailoğulları’nı Firavun’un zulmünden kurtarma görevini verdi. Bu olay Kur’an’da şu şekilde anlatılmaktadır: “Musa, süreyi tamamlayıp ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafında bir ateş görmüş ve ailesine: ‘Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, (oraya gidiyorum). Umarım oradan size bir haber ya da ısınmanız için ateşten bir kor getiririm’ dedi. Musa, ateşin yanına gelince o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: ‘Ey Musa! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.4

Bu olayla birlikte Hz. Musa’nın peygamberlik görevi de başlamış oldu. Ayrıca kardeşi Hz. Harun da Hz. Musa’ya yardımcı olarak verildi. Rabbimiz bu şekilde yıllarca köle olarak Firavun’un zulmü altında yaşayan İsrailoğulları’nı kurtarmak ve onlara yeniden izzet kazandırmak istiyordu. Hz. Musa Mısır’a varınca Firavun’un yanına gitti. Firavun’dan kavmi İsrailoğulları’nın serbest bırakmasını istedi ve Firavun’u Tevhide davet etti. Bu olay birkaç defa yaşandı. Firavun kabul etmeyince Allah tarafından bir musibet geliyordu sonra kabul ediyor ama sonra yine sözünden dönüyordu. Bundan dolayı Rabbimiz onlara kan, haşerat, kurbağa, tufan gibi musibetler veriyordu. Musibet gelince Hz. Musa’ya “Rabbine dua et bu belayı üzerimizden kaldırsın, teklifini kabul edeceğim” diyen Firavun, musibet kalkınca bundan vazgeçiyordu. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle, Hz. Musa’ya bir gece habersizce kavmini al ve Mısır’dan çık diye emretti.5 Hz. Musa bir gece kavmini aldı ve kimseye haber vermeden Mısır’dan çıktı.

Hz. Musa’nın ve kavminin çıktığını haber alan Firavun ve ordusu hemen yola koyuldu. İsrailoğulları Kızıldeniz’e varınca Firavun’un askerleri de onlara yetişti. Bunun üzerine Yahudiler hemen isyan etmeye başladılar. Hz. Musa onları buralara getirdiği için şikâyet ettiler. Bu isyanları onların ilk isyanları olmayacaktı. İlerleyen bölümlerde İsrailoğulları’nın isyankârlıkları çok defa görülecektir. Onların bu tavırlarına rağmen Hz. Musa Rabbine olan güveninden zerre taviz vermeyerek “Rabbim şüphesiz benimle beraberdir ve bana yol gösterecektir”6 dedi. Asasını Kızıldeniz’e vurunca Allah’ın yardımıyla Kızıldeniz ikiye ayrıldı. İsrailoğulları yarılmış olan denizin ortasından karşıya geçip Sina Dağı eteklerine giderken Firavun ve askerleri Kızıldeniz’de boğuldu ve bu şekilde İsrailoğulları’nın yaklaşık 200 yıllık Mısır tecrübesi sona ermiş oldu.

Bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden devam etmek temennisiyle…