Zalimlerin sonunu gözler önüne seren yazı dizisine bu sayımızda da devam ediyoruz. ABD Eski Başkanı Ronald Reagan’ın ibret dolu hayatını siz kıymetli okuyucularımızla paylaşıyoruz…
“Ortadoğu’da son İsmailoğlu’nu (son Müslümanı) çölün derinliklerine sürünceye kadar mücadelemiz devam edecektir” sözüyle tanıdığımız, attığı imzalarla Ortadoğu’da zulüm projelerine ortak olan Reagan’ın İslam’ı ve Müslümanları yok etme çabası gerçekleşemedi. Diğer zalimleri bekleyen acı sonla o da dünya sahnesinden silinip gitti. Onun da adı, Hak-batıl mücadelesinde nice mazlumiyete sebep olan “zalimler” sınıfına kaydedildi!
Bildiklerini Bilmez Oluncaya Kadar Yaşadı:
RONALD REAGAN
Spiker onun şatafatlı biyografisini takdim ettikten sonra, “Beyler, bayanlar! İşte Ronald Reagan!” demiş ve bu eski Başkanı kürsüye davet etmişti. Alkışlar arasında kürsüye gelen Reagan, bir müddet kürsüde tek kelime etmeden durdu. Ortalık sessizliğe bürünmüştü. Hatipten tek kelime çıkmıyordu. Nihayet konuşabildi ve “söyleyeceği bütün sözleri unuttuğunu” söyleyip derhal kürsüden indi. Oysa iyi hatipti. Ağzı iyi laf yapardı ama 1992’deki o toplantıda tek kelime edememişti. Sonradan durum anlaşılacaktı. 1994’te tam teşhis konuldu: Reagan, beyne düzeltilemez zararlar veren Alzheimer hastalığına yakalanmıştı. O andan itibaren bu meşhur sima için ibretlik bir hayat devresi başlamış oldu.
Reagan bu hastalığa yakalandığı 83 yaşına kadar, dünyevî cihetten şatafatlı bir hayat yaşamıştı. 6 Şubat 1911’de doğan Reagan, spor spikerliği ve film artistliği yapmış ve birçok kovboy filminde rol almıştı. İyi artistti. Bu “artistlik yönünü” politikaya aksettirmesini bilecekti. 1967-1974 yılları arasında California eyaleti valisi olarak aktif politikada yer almış, daha yükseklere çıkmak için geceli gündüzlü çalışmaya başlamıştı. Medyada ve iş dünyasında ağırlıkları olan Yahudi komiteleriyle dirsek temasına girmişti. 20 Ocak 1981’de ABD’nin 40. Başkanı olarak bir numaralı koltuğa oturduğunda 70 yaşındaydı. “En yaşlı başkan” unvanını eline geçirmişti. Başkanlık koltuğuna oturduktan kısa müddet sonra 30 Mart 1981’de bir suikasta maruz kaldı. Suikastçı altı el ateş etmiş ve Reagan’ı yaralamıştı. O tarihten itibaren Reagan’da tuhaflıklar belirmeye başlamıştı. Çok mühim toplantılar için dahi Beyaz Saray’ı terk etmediği oluyordu. Sonradan ortaya çıkacaktı: Bu suikasttan sonra Reagan bütün planlarını astrologlar tarafından hazırlanan yıldız haritasına göre yapmaktaydı. Eşi Nancy Reagan, bu haritaya çok ehemmiyet veriyor ve yıldız haritasında tehlikeli görünen ve üstü kırmızıyla çizili günlerde kocasının hiçbir şekilde Beyaz Saray’dan çıkmasına izin vermiyordu.
Reagan’ın bir saplantısı da Armagedon savaşlarıyla ilgiliydi. Rivayetlere göre bu savaş Kudüs civarında olacak, buraya gelen orduların büyük kısmı imha edilecekti. Bu inançla, İsrail’in silahlanmasına hususi ehemmiyet veriyor ve bilhassa nükleer silahlanmayı teşvik ediyordu. Onun inancına göre yüz binlerce insan, İsrail’in kullanacağı nükleer silahlarla imha edilecek ve neticede Hristiyan imparatorluğu kurulacaktı.
Reagan’ın başkanlığı devresinde pek çok mühim hadise cereyan edecekti. Amerikan uçaklarının 14 Nisan 1986’da Libya’nın iki büyük şehri olan Bingazi ve Trablus’u gece yarısı bombalaması bunlardan birisiydi.
20 Ocak 1989’a kadar iki devre üst üste ABD Başkanlığı yaptıktan sonra emekliye ayrılan Reagan’a 5 Kasım 1994’te Alzheimer teşhisi konulmuştu. İşte o tarihten sonra Reagan’ın hayatında “ibretlik” bir devre başlamıştı. Tıpkı bir teyp kasetinden, CD’den ve bilgisayardan bilgilerin azar azar silinmesi gibi, Reagan’ın beynindeki kayıtlar da yavaş yavaş siliniyordu. Daha doğrusu, beyni insana ihsan eden Cenab-ı Hak, gerçek Kadir-i Mutlak kendisi olduğunu bütün dünyaya göstermek için o bilinenleri bilinmez hale getirmekteydi. Kur’an’da bu durum mucizevî şekilde şöyle beyan edilmektedir: “Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz, Allah bilendir, her şeye güç yetirendir.”1
Reagan yavaş yavaş bunamaya başlamıştı. Beyni yok oluyordu. En yakın arkadaşlarını bile tanıyamaz olmuştu. Ünlü dostları sık sık kendisiyle golf oynuyordu ama eski başkan kimlerle golf oynadığını bilmiyordu. Bir defasında ünlü aktör Kevin Costner ile golf oynadıktan sonra çevresindekilere, “Kimdi bu adam?” diye sormuştu. Gitgide çocuklarını ve torunlarını bile tanıyamaz olmuştu. 1998 yılına gelindiğinde artık eşi Nancy’den başka hiç kimseyi tanımıyordu. Öyle ki 8 yıl Beyaz Saray’dan ülkeyi idare ettiğini bile hatırlamıyordu. O artık bir çocuk, hatta bebek gibi olmuştu. Pijamalarını ve elbiselerini eşi giydiriyor, tuvalet ihtiyacını bile hususi yapılmış koltukta eşinin yardımıyla karşılayabiliyordu. 1994 tarihinden itibaren zaten halkın içine çıkamaz olmuştu. Gitgide eşini de tanıyamaz olmuştu. Artık bütün ihtiyaçlarını hasta bakıcıların ve özel görevlilerin yardımıyla karşılayabiliyordu. O artık yakışıklı bir kovboy, Libya’nın bombalanması emrini veren mağrur bir başkan değil, bir et ve kemik torbası idi.
Bu şekilde sürüne sürüne perişan bir hayat geçiren Reagan 5 Haziran 2004’te 93 yaşında öldü. İbretlik hayatı sona ermişti. 12 Haziran 2004’te toprağa verildiğinde onun hakkında zihinlerde kalan, işte hayatının bu son on yılındaki ibretlik tabloydu…*
1. Nahl Suresi, 70
*Burhan Bozgeyik’in “Meşhurların Son Anları” adlı kitabından alıntı yapılmıştır.