Hatıra

Abdurrahman Kardeşimizin Ardından...

Paylaş:

 

 

                Dünya hayatı, ahirete uzanan bir köprü; dünya nimetleri ise o köprüden geçmemize mâni olan boş meşguliyetler ve boş arzulardan oluşan bir duvar­dır. İşte imtihanın hikmeti burada gizlidir. Kimileri bu köprüyü bu engele rağmen geçmiştir, kimileri ise o duvara takılıp kalmıştır.

                Hani Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu­yuruyor ya: “Şu iki kimseye gıpta edilir, kıskanılır: Birincisi Allah kendisine mal vermiştir o da malın­dan infak eden zengin kul. İkincisi de Allah kendi­sine ilim vermiştir, o da ilmini Allah’ı yüceltmek ve insanlara İslam’ı öğretmek için kullanan kul.”

                İşte ben ikisini de kıskanmakla beraber şehadete yürüyen bir kardeşimi de kıskanıyorum. 2019 yılı­nın aralık ayında trafik kazası geçirerek aramızdan ayrılan Abdurrahman Öztekin kardeşimi kıskan­dım, ona gıpta ettim gerçekten.

                Ben susayım onun amelleri ve onun amellerinin gizli şahitleri konuşsun isterseniz. Annesi, annemiz Cazibe teyzemiz anlatıyor: “Oğlum Abdurrahman evinde hiç oturmazdı, sürekli onu ya sohbete gider­ken ya camiye giderken ya yeğenlerine ve sokaktaki çocuklara İslam’ı anlatıp onlarla cemaatle namaz kılarken görürdüm. İş yerinde en yoğun zamanında bir kardeşi onu yardıma ve hizmete çağırsa işleri­ni bırakıp kardeşinin yardımına koşardı. Evladım hiç söylenmezdi, çok görevim var, beni çok çağırı­yorlar hiç demezdi. Eve girerken marşlar, tekbirlerle girerdi, yeğenleri koşarak onu karşılardı. Sabahları mutlaka namazını camide kılardı, evde asla cema­atle namazı terk etmezdi. Ha bu arada asla eşini de ihmal etmezdi. Ve hep şöyle dua ederdi, ‘Allah bizi şu davanın içerisinde iken, Alparslan Hocamızın da çıktığını gördükten sonra canlarımızı alsa keşke.’ Çok cömertti, hiç Allah yolunda harcadığı paranın hesabını yapmazdı. Elhamdülillah oğlum Allah yo­lunda, Hocasını da gözleriyle özgür kaldığını görerek şehit oldu inşallah. Ne mutlu bana öyle bir evladım oldu. Abdurrahman’ım başkaydı…”

                İŞTE SİZE HAYAT…

                Şehit olma arzusu ile yaşanan ve o yol üzere sonlanan bir hayat... İslam’a hizmet ederken du­yulan heyecan, sancı ve fedakârlık yanında ailesini unutmayan, herkesin yardımına koşan bir yürek. Şehadete arzu duyanlar zaten, kendisi için yaşa­yanlar değildir. Şehadeti arzulayanlar, başkaları­nın cenneti ve rahatı için kendi hayatını feda eden kimselerdir. Uzun yıllardır İslami faaliyetlerin içeri­sinde olan ve sohbetlere devam eden Furkan Gö­nüllüsü Cazibe teyzemizin Allah’a adadığı bir evlat olan kardeşimiz, çevresinde ise bambaşka sevilen bir insandı. İşte ona ilim öğreten ve bir ilim sohbeti sonrası Kozan’dan dönerken şoförlüğünü Abdur­rahman kardeşimizin yaptığı araçla geçirilen elim kazada yaralı kurtulan Ömer hocası anlatıyor:

                “Ben onun daha hiçbir fedakârlık hususunda ‘yok ben yapamam, şu mazeretim var’ dediğini duyma­dım. Kendisine söylenmesine hacet duymadan ne iş ne hizmet varsa hemen harekete geçerdi. Çok ses­sizdi, o yüzden onu herkes tanımazdı ama hep arka planda çok şey yapardı. Kimsenin yapamadığı şeyle­ri yapardı ve işlerin çok olması veya başkasının yap­maması hakkında hiç konuşmazdı. Daima ‘benim sevaba ihtiyacım var’ anlayışıyla meseleye yaklaşır­dı. Her zaman arabasını Allah yolunda kullanır ve hiç yakıt ücreti almazdı, zorla versek de müsaade et­mezdi. Zaten bu onunla son yolculuğumuz olmuştu. Yine kendi arabasıyla geldi ve dönerken yine yakıt parasını almadı. Gidene kadar ve hatta kaza yerine kadar Allah yolunda yapılan faaliyetlerden bahset­tik. Hatta kendisinin üç yıldır çocuğu olmuyordu; ben de ona Allah rızası için bir iş vereceğim zaman: ‘Sen Allah’ın davasının ve kardeşlerinin sıkıntısını gideriyorsun ya, Allah da senin sıkıntını gidersin’ derdim. Hizmet için -zor durumda dahi olsa- kendi tekstil dükkanını gerekirse bırakıp gelirdi. İşçileri iş yerinde iş yoğunluğundan dolayı namazı unutacak olsa onları uyarır, hemen işi bıraktırıp namaza gön­derirdi. İşçilerin paraya ihtiyacı olduğunda hemen ne isterlerse verir ve bazen maaşından bile kesinti yapmadan o parayı işçiye bağışlardı. Hizmetle ala­kalı veya bir kardeşi tekstil işiyle alakalı acil bir şeye ihtiyaç duysa elindeki işi -atölyenin çalışma düzeni bozulacak dahi olsa- o kardeşinin işini arada halle­dip bitirirdi…”

                Abdurrahman kulun ne güzel bir kulmuş Rabbim! Onu mezara koyduk ama amelleri mezara sığmaz bazı insanların. Öyle ameller işleyin ki amelleriniz mezara sığmasın, çağlara sığmasın, taşsın nesilden nesile ulaşsın, kalplerden ve dudaklardan çıksın yeni kuşakların gönüllerinde yerleşsin, yaşasın. Ona en yakın kardeşi, dostu Kadir usta anlatıyor:

                “Onunla yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi... Ba­zen dertleşmek, muhabbet etmek için sanayideki dükkanımın önünde çay demleyip gece sohbet eder­dik. Konuşmayı sevmezdi, kalabalıkta çok durmazdı. Onun her haline şaşardım, asla halinden şikâyet et­mezdi. Sandalye mi dizilecek, hemen kalkıp yapma­ya başlardı, kimsenin ona yap demesini beklemezdi. Anlatılanların haricinde bir de kimsenin bilmedi­ği bir ameli daha vardı. Onun sürekli yatalak olan hastanede diyaliz hastası bir arkadaşı vardı. Sürekli onun yanına gidermiş, ben de sonradan öğrendim. Her gittiğinde kapıda başı kapalı fakat giyim tar­zı İslam’a uymayan bir bayan güvenlik görevlisi ile karşılaşırmış. Tabi onunla her karşılaştığında ona nasıl tebliğ ederim diye dert yanarken, bir gün ak­lına mektup yazmak gelmiş ve kadına uyarı olarak örtünmenin nasıl olması gerektiğine dair bir mek­tup yazmış. Mektubu da hasta arkadaşına kadına teslim etmesi için vermiş. Kadınla konuşması uygun olmadığı için İslam’ın emrini yine de bir yol bulup ona ulaştıran Abdurrahman kardeşim beni çok etki­ledi. Şu an o hasta ile kardeşime bir vefa borcu ola­rak ben ilgileniyorum…”

                Demek ki Allah kendi yolunda şehit olmak is­teyenleri en temizinden, en fedakâr, en sadık, en duyarlı, en ihlaslısından, ailesine karşı en mer­hametli ve ilgili olandan, İslam davasına en fazla vakit ayırandan, sevaba en fazla arzu duyandan, İslam’a davet görevini her türlü yapandan seçiyor. Annesini hiç üzmeyen, dava kardeşlerini hiç yalnız bırakmayan, eşiyle her daim ilgilenen ve kimsenin bilmediği hayırlı ameller işleyen bir kulu seçiyor Rabbimiz. Allah seçiminde hata etmeyendir.

                Rabbim ona verdiğini bizlere de versin, ona tat­tırdığı sevap arzusunu tüm kullarına tattırsın, ona yaşattığı hayırlı ömrü hepimize yaşatsın. Allah bir Abdurrahman aldı, binlercesini nasip eylesin… Amin.