Kapak

Dindar Bir Nesil Nasıl Yetişir?

Paylaş:

Yaşadığımız asırda doğusuyla-batısıyla tüm dünyayı etkileyen en ciddi sorunlardan biri “nesil yetiştirme” sorunudur. Bu sorun bir  “gençlik krizi” olarak bütün toplumları çepeçevre kuşatmış olmasına rağmen maalesef toplumun gündeminde hak ettiği yeri bulamamıştır. Gençlik ve yaşadığı sorunlar her ne kadar çok konuşulan meseleler gibi görünse de ve uzmanlar, profesörler bu meseleyi enine-boyuna incelemiş gibi tartışsalar da aslında bu sorunun köklerine inilmemekte, derinlemesine bakılmamakta ve mesele yüzeysel bir takım inceleme ve gözlemlerle geçiştirilmektedir. Üstelik yapılması gereken, nesli hakiki manada yetiştirip, eğitecek yollara başvurarak sorunların daha yaşanmadan önüne geçilmesi iken sorunlar yaşandıktan, tüm toplumu etkiledikten sonra konuşulmakta ve hiçbir zaman gerçek bir çözüm ortaya konulmamaktadır. Program ve dizileriyle ifsada en büyük katkıyı sağlayan medya ise akşam haberlerinde yaşanan sorunları sanki kendisinin hiç suçu yokmuş gibi masum çocuk rolleriyle yayınlamaktadır.

Gerçek şu ki; bu mesele zannedildiğinden daha mühimdir ve bu mühim mesele gereği kadar önemsenmemektedir. Eğer önemsenmiş olsaydı aileler çocuklarına ne yedireceklerini düşündükleri kadar nasıl eğiteceklerini düşünürler, toplumlar ekonomik meselelerle ilgilendiklerinden daha fazla bu meseleyle ilgilenirler, devletler çıkar ve menfaatte birbirleriyle yarışacaklarına nesil yetiştirmede yarışır ve bu uğurda bütün imkânlarını seferber ederlerdi. Ednâ işlerle uğraşıp, mühim işleri bir tarafa bırakmak, değerli-değersiz ayrımında dengeli davranamamak 21. yüzyılda ulaşılan medeniyet seviyesinin ne kadar düşük olduğunun da göstergesidir. Bir toplum bilim ve teknolojide ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanı mutlu kılacak şekilde eğitemiyorsa ve buna gereken önemi vermiyorsa o toplum gelişmiş bir toplum olarak görülemez. Gelişmiş toplumlar maddeden çok manaya, aletten çok insana önem veren ve bu nedenle neslini iyi yetiştiren toplumlardır. Her toplumun yetişen yeni nesli, o toplumun kaderidir. Çünkü gelecek, yeni nesillerin ellerinde şekillenir. Bir toplum neslini yetiştirebildiği ve eğitebildiği zaman geleceğini de inşa etmiş ve belirlemiş olur. İşte bu toplum başarılı bir toplumdur.

Bugün genel olarak tüm toplumlarda ve özelde toplumumuzda eğitim konusunda görülen başarısızlığın nedeni eğitime dinin karıştırılmamasıdır. Yönetime dini karıştırmayan bir sistemin, eğitime dini karıştırması elbette beklenemez. Eğitimde yaşanan problemler ve başarısızlık, sistemin eğitime yansıyan çarpıklığından başka bir şey değildir. İnsanı nasıl eğiteceğini, daha ilk ayetinde kendini terbiye edici vasfıyla bizlere tanıtan Rabbine sormayan ve eğitimin içerisine dini karıştırmayan bir sistemin sonucu olarak ruhsuz, mutsuz, hedefsiz, sorumluluklarını yerine getiremeyen, sadece zevkini düşünen bir nesil meydana geldi. Mesele şudur; İnsanoğlu Rabbinin kendisi için yarattığı kanunlara boyun eğmek istememekte, hayat tarzına, yönetimine ve eğitimine yaratıcı ve ilahı olan Allah’ı karıştırmamakta ve her şeye aklıyla çözüm bulacağını zannetmektedir. Sonrası ise hüsran, kargaşa ve şaşkınlık… Bu gösteriyor ki dindar bir nesil, dindar olmayan bir sistemin içerisinde yetiştirilemez. Çünkü yanlış bir sistemin içerisinde doğru bir eğitim verilmesi mümkün değildir. “Dindar bir nesil yetiştirmeliyiz” diyenler meseleye bu noktadan bakmadıkları sürece bu söz iyi niyetle söylenmiş fakat pratiği olmayan bir söz olarak toprağa gömülecektir.

Nesil yetiştirmede sınıfta kalan bir toplum olarak yeni arayışlar ve çözümler geliştirilmeye çalışılan günümüzde eğitim meselesinin din ile bağdaştırılması çoğunluğu Müslüman olan toplumu sevindirdi. Dine düşman ve yaratıcısını Rabbi olarak görmeyen azınlık ise, bu söze gösterdikleri tepki ile o bağnaz ve tutucu bakış açılarını bir kez daha gösterdiler. Hâlbuki batı yönünden esen ılımlılaştırma rüzgârı nedeniyle biraz daha yumuşak din karşıtı olmaya çalışıyor ve güya dine saygılıymış gibi davranıyorlardı. “Kinleri ağızlarından taşmıştır, ama kalplerinde saklı tuttukları kin daha büyüktür”.1 Yani her ne kadar kalplerinde olan kin ve nefreti saklamaya çalışsalar da dayanamaz ağızlarından kaçırırlar. Çünkü boğazlarına kadar doludurlar. Bu kesim ahlaksızlığı ahlaka, kiri temizliğe tercih edip, intihar eden gençleri, uyuşturucu müptelalarını, anne babasını öldürenleri görmezden gelerek, sanki “yanlış da olsa, kötüde olsa, gençlik batsa da, Allah’ın istediği olmasın bizim istediğimiz olsun” dediler. Eğitim insan yetiştirme, adam etme, doğruyu yanlıştan ayırt etme kabiliyeti kazandırma sürecidir. Bu kesim bunu matematik ve fizik öğreterek yapacaklarını iddia ettiler. Sanki insan bir robot ya da çalışan bir aygıt gibi kabul edildi. Ruhu, manevî ihtiyaçları, arayışları, duyguları hiçe sayıldı. Hedefler buna göre tayin edildi, insana çizilen yol da buna göre oldu. Hâlbuki matematik insanın aklını geliştirebilir, fakat ruhuna inemez, fizikle insan maddenin kanunlarına erebilir, fakat mananın kanunlarına eremez, coğrafya insana dağları, ovaları, sınırları öğretebilir fakat insana bir sınır çizemez. Kimya ile maddenin ölçülerini öğrettiğiniz insan kendi değerini ne ile ölçecek? Aya çıkan insan ruhi yükselme arayışlarına nasıl cevap verecek ve hangi araçla huzur ve mutluluğa ulaşacak? “Dikkat edin! Kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur (huzur bulur)”.2 Dolayısıyla gençliğin yaşadığı huzursuzluğun ana nedeni Rabbinden uzak oluşudur. Mutlu olmayı maddi sebeplere bağlayanlar maddiyata ulaşmasına rağmen mutsuz olanları görmüyorlar mı? “Yoksa kalplerinde kilitler mi var?”.3 Gençliğin yaşadığı ızdırabı görmelerine rağmen onları Rablerinden uzaklaştıranlar ve buna seyirci kalanlar bir gün bunun hesabını vereceklerini unutmamalıdırlar.

“Dindar bir nesil” demek, herkesin anladığı manasıyla dinini bilen, dinine bağlı bir nesil demektir. Dinin özü ve esası Tevhid olduğuna göre dindar bir nesil yetiştirmek isteyenler işe öncelikle tevhidi öğretmekle başlamalıdırlar. Dindar nesil, Allah’tan başka ilah tanımayan Allah’ın kendisi için çizdiği yolu teslimiyetle kabul ederek sevgi ve bağlılıkla o yola giren ve hayatının her alanını Rabbinin istediği tarzda şekillendiren nesildir. Dini bir vicdan işi görerek “kul ile Allah arasındadır” demek ne kadar yanlışsa, dini sadece ibadet ve ahlaktan ibaret görmek de o kadar yanlıştır. Temeli olmayan bir bina ne kadar sağlam kabul edilebilirse, Tevhidi anlamamış bir nesil de ancak o kadar sağlamdır. Dine mensup olmak demek safını belirlemek, duruşunu netleştirmek, yolunu seçmek demektir. Din sadece bir takım meseleleri kabul etmek demek değil, bir takım meseleleri de reddetmek demektir. Üstelik red kabulden de öncedir. Çünkü Tevhid “” ile “Hayır, kabul etmiyorum” ile başlamaktadır. Yani kula kulluğu, Allah’tan başka ilahlık taslayanları, bütün kötülükleri ve buna kaynaklık eden fikir ve ideolojileri red… Yetiştirdikleri nesilleri bu ruh ve heyecanla yetiştirmeyenler ve dini yaşamanın izzet ve üstünlüğünü hakkıyla öğretmeyenler zor görünce bildiği doğrulardan vazgeçen, üstünlüğü doğruya sahip olmakta değil güç ve makamda zanneden bir nesil yetiştirdiler. Bu nesil çağını dini ile şekillendirmeye çalışacağına, dinini çağına göre uyarlamaya çalışan bir nesil oldu. Çünkü ona göre dinin bu çağda tavizsiz yaşanması mümkün değildi ve bazı durumlarda geri adım atmak bir mecburiyetti. Dinin mecburiyetlerini mecburiyet görmeyip, belirli makamlara gelmeyi ve bunun için taviz vermeyi mecburiyet olarak gören bir nesil… Taviz vermeyip dinin özündeki gibi yaşamayı aşırılık ve gereksiz bir taassup olarak gören bir nesil… Başka bir dine mensup olana gösterdiği ilgi ve kardeşliği, dini sımsıkı tutunup yaşamaya çalışanlara gösteremeyen ve onlardan mümkünse uzak durmaya çalışan bir nesil.  Sistemin içerisinde erimiş, dik duruşunu yitirmiş ve rüzgâr ne yönden eserse yönünü o tarafa çeviren bir nesil…

Nerede rüştüne erer ermez bütün bir kavmi karşısına alarak, ateşe atılma pahasına hakkı haykıran İbrahim gibi yiğitler, nerede zalim kralın karşısına dikilip “biz yerlerin ve göklerin Rabbinden başkasını bilmeyiz” diyerek en az üç asırlık bir zaferin gerçekleşmesini sağlayan Ashab-ı Kehf gençliği, nerede Musa gibiler, nerede Yahya gibi kitabı kuvvetle tutanlar ve nerede bu nesil!...  Kur’an’ın bize örnek gösterdiği bu nesil ile dindar olarak yetiştirilmeye çalışılan nesil arasındaki fark, yetiştirilen nesillerin tam olarak Kur’an ve sünnet doğrultusunda yetiştirilmediğinin ispatıdır. Dindar nesil İbrahim’i duruşa sahip olan bir nesildir.

Dindeki muhalif ruhun insanları kaçıracağını düşünerek kendilerince dinde bir takım kolaylaştırmalara gidenler, o kolaylıklar nedeniyle bir kısım gençliği kazanmış olsalar da daha büyük bir kesimi kaybetmemize sebep oldular. Çünkü gençliğin deli akan kanı, uğruna baş koyacağı bir dava aramaktaydı. Din haklı bir muhalefet ve gerçek bir dava olmasına rağmen bu dava anlatılmayınca gençler dini insanları uyutan bir afyon olarak gören haksız davaların peşinden gittiler. Kendilerine sunulan batıl davaları benimseyip bu davalar uğruna öldüler, öldürdüler. İslam davası gençliğe sunulmadığı sürece onları batıl davalarda kaybetmeye devam edeceğimizi bilelim. Gencin o temiz ruhuna, o yüksek ideal arayışına cevap verecek tek dava İslam davasıdır. Dindar nesil İslam davası heyecanıyla yetiştirilmelidir. Bu nesil öyle bir nesil olmalı ki, sadece kendi toplumuna değil, tüm dünyaya rayihasıyla hayat vermeli, basıp geçtiği ölü toprakları yeşertmeli, görenler için sürur, adını duyanlar için ümit kaynağı olmalı… Ona bakanlar onda temiz bir kalp, güçlü bir irade, geniş bir yürek, sağlam bir akıl ve sağlıklı bir düşünce yapısı görmeli… Bu nesil toplumuna bela değil deva olmalı…

Dindar bir nesil ancak bu ruhu almış idealist, fedakâr ve sağlam bir neslin elinde yetişecektir. Hakiki manada dindar olmayanlar asla dindar bir nesil yetiştiremezler… Şimdiye kadar diken yetiştirenlerden bundan sonra gül yetiştirmelerini beklemek beyhûdedir… Gül gibi nesiller gül yetiştirmeyi bilen mahir bahçıvanların elleriyle yetişecektir. Rabbim İslam ümmetine dindar nesiller yetiştirecek bahçıvanlar nasip eylesin…

*Bu yazı Başbakan’ın “Dindar bir nesil yetiştirmeliyiz” sözüne binaen yazılmıştır. 

1)Ali-İmran 118

2)Ra’d 28

3) Muhammed 24