Arif Nihat ASYA
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek!
Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden;
Senin de destanını okuyalım ezberden;
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden!
Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın,
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini!
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini!
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!
Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bu kitaplar Fatih’tir, Selim’dir, Süleyman’dır;
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan’dır;
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!
Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın;
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!
Delikanlım! İşaret aldığın gün atandan!
Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan!
Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın;
Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!