Furkan Aile

Haremlik-Selamlık

Paylaş:

Günümüzde, maalesef Müslüman toplumların genelinin riayet etmedikleri konulardan biri de haremlik-selamlık konusudur.

Haremlik-selamlık; birbirlerine namahrem olan kadın ve erkek topluluklarının kendilerine mahsus ayrı ortamlarda bir araya gelmeleri, karışık vaziyette bir arada bulunmamalarının ifadesi olan bir terkiptir. Kadın topluluklarına mahsus kılınan yere “Haremlik”, erkeklere mahsus yere de “Selamlık” denmiştir. Bunun nasıl olacağı Kur’an-ı Kerim’de ve Sünnet’te beyan edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de;

“Mü’min erkeklere söyle; gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için çok temizdir. Şüphesiz ki Allah kullarının ne yapacaklarından hakkı ile haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.”1

Buraya dikkat edelim; Allah-u Teâlâ bu iki ayeti kerimede; “Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar” hükmünü, “Irzlarını korusunlar” hükmünden önce zikretmiştir. Malum olduğu gibi göz; her şeyi kalbe ve beyne ulaştıran bir organdır, insan her gördüğünü ve arzu ettiğini elde edemez. Ancak bazı gördükleri karşısında korkunç derecede arzuya kapılması mümkündür.

Haremlik-selamlık; gözleri haramdan korumak ve nesil emniyetini muhafaza etmek için zaruridir. Ümmü Seleme validemizden rivayete göre bu, bizzat Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem tarafından yapılmıştır.

Ümmü Seleme validemizden gelen rivayette; “Hicap ayeti geldikten sonra, ben ve Meymüne Rasulullah’ın yanında otururken, âmâ olan Abdullah İbni Mektûm yanımıza çıkageldi. Bunun üzerine Rasulü Ekrem bize; ‘Perde arkasına çekilin’ buyurdu. Biz; ‘Ey Allah’ın Rasulü o kör değil mi? Bizi ne görür, ne tanır’ dedik. Bunun üzerine Rasulü Ekrem Efendimiz; ‘Siz de kör müsünüz? Onu görmüyor musunuz?” buyurdu.2 

Hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, Rasulü Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kadın ve erkeğin aynı mecliste oturmasına izin vermemektedir. Gözleri haramdan korumak noktasında, kadın ile erkek arasında fark yoktur. Haramdan korunmanın şartlarından birincisi haremlik-selamlık tatbikatıdır.  Mahşer günündeki hesaplaşmaya inanan her mümin erkek, karısı ve kendisine nikâhı ebediyen haram olan; annesi, kız kardeşi ve Kur’an’ı Kerim’de zikredilen diğer yakınları ile bir arada oturabilir. Bunun dışında akrabası da olsa (amcakızı, dayıkızı, amcaoğlu, dayıoğlu) daima haremliğe-selamlığa riayet etmek mecburiyetindedir.

Müslüman erkekler; ancak karısı ve nikâhı kendisine ebediyen haram olan yakınları ile bir arada oturabilir. Sahabe-i Kiram’dan bir zat Rasulü Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e: “Kocanın akrabası (kayınbiraderi vs.) hakkında ne dersiniz?” sualini sormuş, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem; “İşte bunlar ölümdür“3 cevabını vermiştir. Dolayısıyla müslüman bir kadın; kocasının akrabaları (kardeşi, yeğenleri, amca ve dayı çocukları vs.) ile ilişkilerini, şer’i hudutlara göre düzenlemek zorundadır.

Hiç kimse; “benim kalbim temiz” deyip, şer’i hudutları tahrip edemez. Zira kalp temizliği imanla ilgili bir hadisedir.

Allah’u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

“Peygamberin hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalpleriniz ve hem de onların kalpleri için daha temizdir. Hem sizin Rasulullah’a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra hanımlarını da ebediyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır.”4

Ayeti kerime her ne kadar Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in zevceleri hakkında nazil olmuşsa da hükmü, bütün mü’min kadınları içine almaktadır. Zira o hükümler içtimaî ahlak kuralları ve ilahî irşad yollarıdır ki, bunlarda bütün mü’minler eşittirler. Yabancı kadın ve erkeklerin bir arada bulunmaması, yabancı bir kadından bir şey isteneceği zaman perde arkasından istenmesi yalnız Rasulullah’ın zevcelerine mahsus değil, bütün mü’min kadınlara ait umumi bir hükümdür. Rasulullah’ın zevceleri mü’minlerin anneleri olduğu halde yabancı erkeklerle bir arada bulunmamaları, onlardan bir şey isteneceği zaman perde arkasından istenmesi, diğer mü’min kadınların da yabancı erkeklerle bir arada bulunmalarının, onlarla konuşmalarının caiz olmadığına delalet eder. Çünkü her zaman ve yerde ahlaki fitne kadınlarla erkeklerin İslâmî kurallar dışında bir arada bulunmalarından, konuşmalarından doğmaktadır.

İslam’da erkek ve kadın, toplumun ayrılmaz parçalarıdır. Kadın eve hapsedilmemiş, fakat ev dışındaki davranışlarında da tamamen serbest bırakılmamıştır. İslam, erkeklerin kendi aralarında, kadınların da kendi aralarında olmak üzere eğitim, ibadet, meşru olan eğlence vb. gayeler için toplanmaları esasını getirmiştir.

İslam, yabancı kadın ve erkek ihtilâtını (karışık olarak bir arada bulunmalarını), onların ölçüsüz bir şekilde birbirleriyle haşir neşir olmalarını tasvip etmemiş, pratik hayatta aralarında daima bir mesafe bırakmış ve aralarındaki ilişkilerin belli bir ölçü ve disiplin içerisinde olmasını emretmiştir. Çünkü onların ihtilâtından çeşitli kötülükler, hatta aile ve toplum hayatını çökerten zina gibi büyük günahlar da doğabilir. İslam dini ise prensip olarak kötülükleri yasak ettiği gibi, ön tedbir olarak kötülüğe vesile olan ve onu tahrik eden durum ve davranışları da yasaklamış ve böylece insanla kötülük arasına bir mesafe koyarak kötülük yollarını tıkamıştır.

Peygamber Efendimiz; “Kadınların fitnesinden korkun, çünkü İsrailoğullarının ilk fitnesi kadınlardan olmuştur“5 buyurmasıyla ümmetini kadın fitnesine karşı uyarırken; yabancı kadına bakmanın göz zinası ve haram olduğunu ifade etmiş kadınla erkeğin baş başa kalmasını ve kadının mahremsiz olarak yolculuk yapmasını yasaklamıştır.

Peygamber Efendimiz camiye gelmek isteyen kadınları engellememiş ve engellenmemesini emretmiştir. Ancak kadın ve erkeklerin karışmamasını şart koşmuştur. Hz. Aişe, Emeviler döneminde kadın ve erkeklerin karıştığını görünce şöyle demiştir: “Rasulullah, kadınların böyle yaptığını görseydi, tıpkı İsrailoğulları kadınlarının camiden men edildiği gibi, onları camiden alıkoyardı.”

Ancak şu var ki fitneden emin olunduğu yerde veya ihtiyaç durumunda İslâmî tesettüre ve kurallara riayet etmek kaydıyla, İslam davasına hizmet etmesinde ve dışarıda alış-veriş yapmasında bir sakınca görülmemektedir. Çünkü sahabe kadınlarında da bu durumlar görülmüş ve men edilmemiştir. Hatta savaşta mücahitlere tedavi ve yemek yardımında bulunarak cihad vazifesini dahi ifa etmişlerdir. Şöyle ki bütün bunlar İslami ölçü, edep ve hayâ sınırları içinde olmuş, ihtilata, yalnızlığa ve tenha yerlerde baş başa kalmaya fırsat verilmemiştir. Her ne olursa olsun erkek kadın münasebetlerinde ihtiyat ve tedbir yolunu takip etmek gerekir.

Bugün bu hükümlerin bilinmemesi veya uygulanmaması nice yuvaların dağılmasının sebebi olmaktadır. Müslümanlar olarak kendi kültürümüze tekrar dönüş yapmamız dinimizin bize bir emridir. Müslümanlar batıdan aramıza yayılmış olan yanlış kültürden ayrılmak ve bu hususlara dikkat etmekle mükelleftir. Rabbim her bir hükmünü hayatında yaşayanlardan eylesin.

1. Nur Suresi, 30-31

2.  Ebu Davud

3. Tirmizi

4. Ahzab Suresi, 53

5. Müslim