Hedef

Kardeşliği Bozan Unsurlar -5

Paylaş:

HASET

Kalbin derinliklerinde yer alan gizli hastalıklardan biri de hasettir. “Ateşin odunu yediği gibi”1 amelleri de yer, haset eden hasetçiyi de… Kendisinden malca, evlatça veya herhangi başka bir yönden iyi olarak gördüğü kişiyi kıskanmaktır haset… Haset eden kişide kıskanma duygusu öyle bir raddededir ki kimsenin kendisinden daha üstün olmasına tahammül edemez. Her zaman herkesten daha iyi olduğunu bilmek zorundadır. Eğer bunun aksine bir durum olur da birilerinin herhangi bir açıdan kendisinden daha iyi olduğunu anlarsa kalbi yanan bir oduna döner. Bundan sonrası ise huzursuzluk, mutsuzluk ve buhran… Kalbinde adeta cehennemden bir parça taşıyan kişinin mutlu olması mümkün müdür? Hasetçi ancak kendisi kıskandığı kişinin seviyesine hatta daha üstününe ulaşırsa ya da kıskandığı kişinin elindeki imkânı kalkar da kendi durumuna düşerse rahatlar. Hatta hastalığın ileri derecelerinde başkasının başına gelen kötülüğe sevinme gibi oldukça çirkin ve gayri insani bir durum da vardır.

Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz Teâlâ: “Yoksa insanları; Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı?”2 buyurarak kıskançlığı zemmetmiştir.

 Aslında kıskanma duygusu fıtratta da vardır. İnsanın güzel yönlerde birbirine bakarak gayrete gelmesi, ilerlemesi için gereken bir vasıftır çünkü… Fakat belirli bir ölçüde kalması şartıyla… Bu sebeple İslam bu duyguyu kökünden kazımak yerine doğru yere kanalize etmiştir. İnsanı en iyi tanıyan Rabbimiz onun bir melek kadar, sanki hiç nefsi yokmuş gibi tertemiz olamayacağını bilmekte ve ona göre eğitmektedir. İnsanda bulunan bu hasleti Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “İki kişiye karşı haset caizdir: Birincisi o kimsedir ki, Allah kendisine Kur’an-ı Kerim’i nasip etmiştir, o da onu gece ve gündüz elden bırakmaz. İkincisi de o kimsedir ki, Allah-u Teâlâ ona mal vermiştir de o da gece ve gündüz (hak yolda) infak eder”3 buyurarak doğruya yönlendirmiştir. Hadise göre insanlar ancak maddi üstünlüklerinden dolayı değil manevi makamları elde edeceği imkânlarından dolayı kıskanılabilir. Çünkü bu durum ahirete mütealliktir. Bu his kişinin amellerini çoğaltması adına daha fazla gayret göstermesine sebep olabileceği için yasaklanmaz. Ve artık buradaki durum kişiye zarar veren “haset”ten, zararsız ve hatta faydalı bir duygu olan “gıpta”ya evrilmiştir.

Özetleyecek olursak;

  • Onda olmasın bende olsun: Kıskançlık (Haram)
  • Bende yoksa onda da olmasın: Kıskançlık (Haram)
  • Onda var bende de olsun: Gıpta (Caiz)

HASEDİN KARDEŞLİĞE VERDİĞİ ZARAR

  • Kur’an’ın bize “Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden”4 Allah’a sığınmayı öğretmesi hasetin verdiği zararın ne denli tehlikeli olduğunu gösterir. Hasetçilerin olduğu bir ortamda huzur, maneviyat ve kardeşlik kalmaz. Bu tür hastalıklar gizli kalmayacağı için insanları rahatsız eder. Çünkü hasetçi gerek sözüyle gerek davranışlarıyla insanın yüzüne çoğu zaman da arkadan zarar verici, arabozucu davranışlarda bulunur.
  • İnsanlara haset nazarıyla bakan bir kimsenin kardeşlik göstermesi, yardımlaşma, dayanışma gibi güzel hasletlerde bulunması çok zordur. Çünkü Gazali’ye göre hasedin sebebi “insan tabiatındaki bencillik eğilimi” ve de “düşmanlık ve kin gütme, üstünlük duygusu, kibir, böbürlenme, ulaşılmak istenen şeylerden mahrum kalma korkusu, makam ve mevki tutkusu, nefsin kötülük ve çirkinliği”dir. Böyle bir kalpten samimi bir kardeşlik duygusu çıkması mümkün değildir. Bu kişi kardeşlik gösterisinde bulunsa da bu hiçbir zaman yapmacıklıktan uzak samimi bir kardeşlik olmayacaktır. Kişiler hasetten kurtulmadıkça samimi kardeşler olamazlar.

HASEDİN UHREVİ ZARARI

Efendimiz: “Hasetten kaçının. Çünkü o ateşin odunu yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir”5 buyurmuştur. Yani kişi ne kadar amel işlerse işlesin haset ettiği sürece boş yere yorulmuş olacaktır. Çünkü hasedi, amellerini yemiş bitirmiştir.

HASEDİN TEDAVİSİ

  • Tevhidi Anlamak: Bu tedavi Muhterem Alparslan Kuytul Hocamızın tespitidir. Tevhid, Allah’ı her konuda birlemek demektir. Sadece ilahlık ve otorite konusunda değil her konuda Allah’ı birleyen insan kibir, kıskançlık gibi kalbi hastalıklardan da kurtulur. Çünkü kibirli kişi kendisine verilen meziyetleri kendinden bilmekle, haset eden kişi de haset ettiği kişiye verilenleri ondan bilmekle Tevhide aykırı davranmış olur. Tevhid inancı her şeyi verenin de vermeyip mahrum bırakanın da yalnızca Allah olduğuna inanmayı gerektirir. Sende bir meziyet varsa bunu Rabbinden bilirsen kibirden kurtulmuş olursun, başkasında gördüğün herhangi bir nimetin de yine Allah’tan olduğunu bilirsen hasetten kurtulmuş olursun. Taksimi yapan Allah’tır. Ve böyle inanman zaten Tevhidin gereğidir. Bu şekilde Tevhid tüm hastalıklarımızın ilacıdır.

Kalbi hastalıkların aslında iman zayıflığıyla ilgili olduğuna Efendimiz de: “Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz”6 buyurarak işaret etmiştir.

Buna bağlı olarak kader inancı da hasedi engeller. Sana verilen senin kaderin, ona verilen ise onun kaderidir. Ve iman etmiş her insan kaderine razı olmak zorundadır. Sonuçta her verilen ya da verilmeyen imtihandır.

  • Dünyaya Değer Vermemek: Mutasavvıf âlimlerimiz bütün kalbi hastalıkların başının dünya sevgisi olduğunu belirtmiştir. Dünya nimetlerine değer vermeyen insan kimin ne kadar dünyaya sahip olduğuyla ilgilenmez. Onun gözünde dünya nimetleri kıymetli olmadığı için bu haset sebebi olmaz.
  • Kendin İçin İstediğini Kardeşin İçin de İstemek: “Sizden biriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek mü’min olamaz.”7 Bu hadis-i şerif de konuyu hem imana bağlamakta hem de hasede çözüm olmaktadır. Kendisi için istediği tüm güzellik ve iyilikleri kardeşi için istemeyi şiar edinmiş bir mü’min hasetten de korunmuş olur. Öyleyse kişi özellikle kimi kıskanıyorsa kendisi için istediği her iyiliği onun için de Allah’tan istemeyi adet edinmelidir. Böylelikle nefsine muhalefet etmiş olur.
  • Kardeşlik İçin Yol Aramak: “Size geçmiş toplumların hastalığı sirayet etti: Bu, haset ve buğzdur. Bu, kazıyıcıdır. Bilesiniz ki, kazıyıcı derken saçı kazır demiyorum. O, dini kazıyıcıdır. Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelâl’e yemin ederim, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi: Aranızda selamı yaygınlaştırın.”8 Başta hasede değinen Efendimiz hadisin sonunda çözümü belirtmiştir. Gerçek imana dayanan muhabbet ve bunun için herkese selam… Kardeşlik bağlarını güçlendirecek her uygulama hastalıklarımızın da ilacıdır.

Rabbim her birimize hastalıklardan kurtulmuş temiz kalpler nasip eylesin.

  1. Ebu Davud
  2. Nisa, 54
  3. Buhari, Müslim, Tirmizi
  4. Felak, 5
  5. Ebu Davud
  6. Nesâî, Cihad, 8
  7. Buhari
  8. Tirmizi