Kıssa

Keti De Artık Filistinli Peki Ya Siz?

Paylaş:

Yiğitlik hayallerini arayan bir çocuk askerlerden birine yanaştı ve elindeki küçük taşı fırlattı. Gözleri parlıyordu çocuğun. Korkuya yer yoktu gözünün kıvrımlarında. Asker, çocuktan intikamını almak istediyse de çocuğun tez canlılığı, askeri kanını dökme ve kemiklerini kırma zevkinden mahrum bırakmıştı. Keti, küçüğün bu cesur görüntüsünü kamerasına almış; kendini kurtarabilmesine sevinmişti. Keti, direnişçi çocuklara yetişip kendisini şaşkınlıkla izleyen çocuğun gözlerine baktı. Bir an olsun korkup tedirgin olduğunu hissetmemişti bile. Kana ve toza bulanmış o küçük ellerinden tuttu ve bir öpücük kondurdu alnına... Daima taktığı ve sahip olduğu en değerli şeyi olan gerdanlığını çocuğun boynuna astı ve hüzünle baktı ona... Çocuk da, kendini Keti’nin gözlerinden kaçırdığı yere eğildi. Küçük bir taş alıp ona verdi.

Onun da en değerli hediyesi buydu!

Keti taşı tuttu. Sonra elindeki değerli hediye ile uzaklaştı. Çocuk da taşlarına ve kanını arayan askere döndü. Ok gibi koştu çocuk, taşı attı ve arkadaşları gibi Keti’nin anlamadığı kelimelerle bağırdı. Anlamıyordu ama bu kelimelerin onların gözlerinde ve ellerinde devrimler yaratan kelimelerin ta kendisi olduğunu biliyordu.

‘Allah-u Ekber, Allah-u Ekber!’ diye bağırırken askerlerden biri zırhlı aracıyla üzerine doğru yürüyordu. Kaçmaya çalıştı küçük, annesinin kucağını bulmaya çalıştı. Keti deli gibi koştu ve dehşetle bağırdı:

‘Hayır, hayır, hayır!’

Fakat çığlıkları hiç kimsenin kulağına ulaşmamıştı. Zırhlı araç o küçük bedeni ezerek bir hayalini gerçekleştirmişti. Keti kırgın bedenini yere attı ve kanla boyanmış cesedi kucaklayıverdi. Gerdanlık hâlâ küçüğün boynundaydı.

Bu bir yüzdü niçin kanlara boyanırdı ki?

Bu silahlı insanlara şu küçüğün taşından ne tehlike gelirdi ki?

Uyandırmaya çalıştı, yumuşacıktı küçük, niçin ölsün ki?

Mutlaka daha 6 yaşını bile doldurmamıştı. Niçin niçin ölsün ki?

Keti önce öfkeyle yere dökülen kanlara daha sonra da küçüğün verdiği hediyeyi tutan eline baktı. Bir an hüzün ve öfkeden aklını yitirmişçesine durdu. İşgal edilmiş topraklardaki çocukların taşıdığı o güçle bağırdı: ‘Hayır, hayır, hayır!’

Sonra küçüğün verdiği hediyeyi fırlattı askere doğru. Bağırıyordu Keti. Küçüklerle beraber yerden taş alıp askerlere doğru atıyordu.

Küçüğün kanı ve bedeni için intikam almaya başlıyordu artık...

O bir Filistinli olmuştu. O da artık Filistinliydi!

Okuduğunuz bu yazı Filistin’de yayınlanan Filistin el-Müslime dergisinde Cihad er Recbi adlı bayan yazarın kaleminden çıkmıştır. Hepsi ama hepsi maalesef ki gerçektir. Ve benzer olaylar hâlâ yaşanmaktadır…