“Çocuk onun yanında koşma yaşına gelince İbrahim ona: ‘Yavrum! Ben uykuda iken seni kestiğimi görüyorum, bir düşün ne dersin?’ dedi. Çocuk: ‘Babacığım, sana emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın’ dedi.”1 Ayetin tefsirinde, Seyyid Kutup şu satırlara yer vermektedir: “Bu ne hoş bir iman, itaat ve teslimiyettir! Ailesinden ve yakınlarından kopmuş, toprak ve vatanından hicret etmiş bu yaşlı İbrahim Aleyhisselam, işte bu kişiye ihtiyarlığında kendisine bir oğul veriliyor. Uzun zamandır ümitle beklemişti onun gelmesini. Bu çocuk dünyaya gelince, Rabbinin “uysal” diye nitelediği meziyete sahip bir “oğul” olarak dünyaya geliyor. Tam oğluna alıştığında ve oğlu çocukluktan kurtulup da onunla birlikte koşma çağına eriştiğinde ve yaşantısında ona eşlik edebilecek çağa geldiğinde... İbrahim ona tam alışıp bu biricik çocukla huzur bulduğu anda, rüyasında oğlunu boğazladığını görür. Bu rüyanın Rabbinden oğlunu kurban etmesi için bir işaret olduğunu anlar. Hiç tereddüt etmeden itaat ve teslimiyet gösterir. Evet, bu bir işarettir. Ne açık bir vahiy ne de direkt bir emir değildi. Ancak Rabbinden bir işaret olması yeterliydi. Uymak ve boyun eğmek için bu yeterli. İtiraz etmeden: “Ya Rab! Biricik çocuğumu niçin boğazlayayım” diye sormadan itaat ederek, Rabbine teslim olmuştu. İbrahim gelen bu buyruğa ne can sıkıntısıyla, ne sabırsızlıkla, ne de gönül huzursuzluğuyla itaat etmiyor. Tam bir teslimiyet gösterip yükseliyor. Oğlunun da yükselmesi için kendisine soruyor. Sormasının sebebi ise, onu kurban etmeyeceği anlamında değil çocuğunun da teslimiyet göstermesini ve Allah katında yükselmesini istiyor.”
“Kurban, Allah Azze ve Celle tarafından, Müslümanlar kalplerindeki dünyevî sevgileri Allah yolunda feda etmeleri gerektiğini unutmasınlar diye, Hz. İbrahim’den bu yana sürdürülmüştür. Bugün bir tarafta kurbanını kesip ruhunu anlamayanlar, diğer tarafta ruhunu anlamadığı gibi şeklini de kabul etmeyenler var. Bir tarafta hakkın kurbanları, diğer tarafta bâtılın kurbanları var. İslam âleminin derin acılar içinde inlediği şu zor dönemde, düştüğümüz durumun kurbanın bize vermeye çalıştığı ruhun anlaşılmaması ile yakından ilgisi vardır. Evet, kalplerde dünya sevgisi arttıkça arttı, kimse artık İsmaillerini feda etmiyor. Hâlbuki her insanın bir İsmail’i var. Adı ne olursa olsun, en sevdiği şey kişinin İsmail’idir. İsmail varsa kesmek de var. Zaten İsmailler kesmek için, kesip yücelmek için var. İsmail bir imtihan. Onunla yükselmek de, kaybedip düşmek de insanın elinde. Müslümanlar İsmaillerini kesmek yerine İsmaillerini arttırdı. Her gün daha çok dünyaya bağlandı. Dünyaya bağlandıkça da Allah Azze ve Celle’den ve O’nun davasından daha çok uzaklaştı. Şimdi artık kimse rahat evlerini, lüks otomobillerini, çok sevdikleri evlatlarını, çok meraklı oldukları makamlarını Allah için feda edemiyor. İsmailler kesilmek yerine köşe bucak saklanıyor. Allah Azze ve Celle de kesilmeyen İsmaillerin bedelini düşmanı başımıza musallat ederek bizden istiyor. Kesilmeyen bir İsmail yerine, binlercesini kurban vermek zorunda kalıyoruz. Bugün ödediğimiz kefaret kesilmeyen, kalpte büyütülen dünyevî sevgilerin kefaretidir. İsmaillerini kesemeyenler, bundan çok daha ağır kefaret ödemek zorunda kalacaklarını bilmelidirler.”2
İman Teslimiyet İster, Kurban Teslimiyeti Öğretir!
“Allah Azze ve Celle bütün insanlardan, bütün meselelerde teslimiyet ister, anlasalar da, anlamasalar da teslimiyet göstermelerini ister. İçkinin haram olmasının sebebini anlamayabilir insan, ama teslimiyet göstermesi gerekir. Ve yine bir kadın Allah Azze ve Celle’nin kendisine örtüyü emretme sebebini anlayamayabilir veya bu kendisine yanlış da gelebilir. Fakat Rabbim emrediyor deyip o şekilde örtünmesi gereklidir. İşte teslimiyet budur. Nice insanlar vardır ki onlardan şöyle sözler duyarsınız: “Dinin bütün emirlerini anlıyorum da faizin haram olmasını anlayamıyorum.” Fakat Allah Azze ve Celle anlamasanız da teslimiyet istemektedir. Bize bu örnekleri anlatıyor ki teslim olmayı öğrenelim. İman da bundan ibarettir.”
Hakikî iman, insana teslimiyet duygusu verecektir. Hakikî imana ulaşmamış insanda teslimiyet duygusu gerçekleşmez. İnsanda teslimiyet varsa ‘iman vardır’ denilebilir. İşte Hz. İbrahim Aleyhisselam ve İsmail Aleyhisselam da olduğu gibi... Elbette ki evlat sevgisi Allah’tandır, fıtrîdir. Fakat görevleri yapmaya engel olacak kadar ileri seviyede bir evlat veya eş sevgisi Allah’tan değil, nefistendir.”3
Kurban, İnsanlığın Rabbine Yakarmasıdır!
Kurban, insanların kendilerine bahşedilen her şeyi, mülkün asıl sahibi olan Allah’a ait kılmanın hal dili ile yaşatılması ve anlatılmasıdır. Kulun Rabbine teslimiyetidir. O teslimiyet, öyle yüce ve öyle asil bir teslimiyettir ki, gerektiğinde en önemli varlığımızı bile Allah’a feda edebilmenin provasıdır.
Kurban, Her Yıl Tekrar Eden En Büyük Hatırlayıştır!
Kurban dünyada Allah ve Rasulü’nden daha değerli, daha aziz, sevilmeye daha lâyık hiçbir şeyin olmadığının, her yıl tekrar tekrar hatırlatılmasıdır. Atamız İbrahim’in en kıymet verdiği varlığının Allah tarafından istenmesi ve İbrahim Aleyhisselam’ın denenmesidir.
Kurban Müslümanlara, Allah tarafından büyük ödevlerinin ve her yıl dünyanın, içindeki her şeyin çok da önemli olmadığının hatırlatılmasıdır. Müminler için, dünyanın imtihan yeri olduğunun ve bu imtihanı kazanmak zorunda olduğunun ilanıdır. Ve Kurban, her şeyin asıl sahibinin Âlemlerin Rabbi olduğunu idrak etmektir.
Kurban Bir İbadettir!
İbadetlerin dinde belirli bir şekli vardır. Kurban ibadeti, emredildiği şekliyle ve Allah Rasulü’nün uygulaması örnek alınarak yerine getirilmek zorundadır. Kurban kesmek yerine parasını yoksullara vermek, sadece sadaka ibadetidir, bu sadaka kesinlikle Kurban ibadetinin yerini tutmayacaktır.
Kurban Kanı Akıtmak Bir Vecibedir!
Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Kimin imkânı olup da kurban kesmezse namazgâhlarımıza yanaşmasın.”4
İbni Abbas’ın rivayet ettiğine göre, Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Kurban Bayramı günü, sıla-i rahim hariç, Âdemoğlu kurban kanı akıtmaktan daha üstün bir amelde bulunamaz.”
Kurban Günahlara Kefarettir!
Ebu Said’in rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kurban Bayramı günü, biricik kızı Hz. Fatıma validemizin evine giderek, şöyle buyurmuştur: “Ey Fatıma! Kurbanın için kalk ve kurbanının yanında bulun. (Onun kesilmesine şahit ol) Onun kanının her damlasına karşılık senin geçmiş günahların bağışlanacaktır” Bunun üzerine Hz. Fatıma validemiz: ‘Ey Allah’ın Peygamberi, bu durum sadece bize mi özel, yoksa bütün müminler için geçerli mi?’ diye sordu Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Bütün müminler için…”5
Rabbimiz kestiğimiz kurbanlarımızla nefsimizin bağlarından kesilmeyi ve arınmış bir kalple huzurunda yücelmeyi cümlemize nasip etsin. (Âmin)
1. Saffat, 102, Fı-Zılal’il Kur’an
2. Esma Tamer Furkan Nesli 7. sayı
3. Alparslan Kuytul Hocaefendi
4. İbni Mâce
5. Hâkim, Heysemi