MYANMAR, diğer eski isimleri ile BURMA ya da BİRMANYA, Buda uygarlığının hâkim olduğu ve Burmaca dilinin konuşulduğu, başkanlık sisteminin uygulandığı, Myanmar Birliği Cumhuriyeti adıyla 1948 yılında İngiltere’den bağımsızlık kazanarak kurulmuş 676.578 km2 ’lik yüz ölçüme sahip bir ülkedir. Arakan bölgesi ise Bangladeş-Burma sınırında kuzey-güney doğrultusunda 50.000 km2’lik yüzölçümü olan köklü bir tarihî mirasa sahiptir. Arakan, 1748 yılında, o zamanki adıyla Burma olan Myanmar’a bağlanmıştır. Arakan bölgesi, sahip olduğu etnik ve dinsel farklılık nedeniyle Burma’ya bağlandığı günden bu yana büyük çaplı katliamlara, sürgünlere ve toplumsal baskı girişimlerine sahne olmaktadır.
Yaklaşık 50 milyon nüfusa sahip Myanmar’da resmi kaynaklara göre 135 farklı etnik topluluk yaşıyor. Halkın yüzde 89’u Budist. Dünya’da yaşayan 3 milyon Rohingya Müslümanının 1,7 milyonu Myanmar’da farklı eyaletlere dağılmış olarak yaşıyor. Müslüman nüfusun yaklaşık 800 binini, Arakan’ da yaşayan Arakan Müslümanları oluşturuyor. BM verilerine göre, yaklaşık 2 milyon Arakan Müslümanı ise mülteci statüsünde bulunuyor.
İslam’ın Arakan bölgesine ulaşması ise 8. yüzyılda Arap tüccarlar vasıtasıyla olmuştu. 1784 yılında başlayan İngilizlerin Burma işgali sırasında Arakan’ın iki yerli halkı Rohingya Müslümanları ve Budist Rakhineler (Maghlar) ciddi baskı ve zulüm görmüştü. 1826 yılında İngilizlerin bölgeye hâkim olmalarının ardından Burma işgali sona ermiş ve Arakan ’da 120 yılı aşkın sürecek İngiliz işgali başlamıştı.
İngilizlerin ülkeden çekilmelerinden kısa bir süre sonra Hindistanlı ve Bangladeşli Müslümanlara yönelik ilk ciddi saldırılar başladı. 1937 yılında Burma’da yönetimini Takinler ele geçirmiş, Müslümanların Budizm için büyük bir tehlike oldukları ve engellenmezlerse güçlenerek Budistleri yok edecekleri yönündeki propagandalarla halklar arasında düşmanlık tohumları atıldı.
Ülkede 1962 yılında başlayan askerî cunta yönetimi 50 yıl devam etti. 2010 yılında gerçekleştirilen seçimler, 2012 ara seçimleri görünüşte askerî cunta yönetimini sona erdirse de Myanmar’da hâlâ özgürlükten söz edebilmek mümkün değil. Öyle ki, Myanmar’da düzenlenen son parlamento seçimlerinde Arakan Müslümanları 46 sandalye ile temsil edilmeye hak kazanmış olmalarına karşın, Myanmar yönetimi bu sandalyelerden yalnızca 3’ünü onlara vermiş ve 43 sandalye Budistlere ayrılmıştır.
Myanmar hâlâ bir zulüm, şiddet ve baskı ülkesi olmaya devam ediyor. Burma yönetimi ülkedeki bütün etnik ve dini grupları eriterek Burmalı ve Budist bir toplum oluşturmayı hedefliyor. Hükümet ülkenin Burma olan ismini sömürge dönemini andırdığı ve kendi yönetimsel anlayışını kabullenecek yeni bir ulusal kimlik yaratmak istediği için değiştirmekten dahi çekinmemiş.
Nitekim 50 yıllık cunta rejimi süresince insanlık dışı muamelelere maruz kalan Arakan Müslümanları, hâlâ mahrumiyetlerle ve mağduriyetlerle tanımlanabilecek bir hayatı sürdürüyorlar. Arakanlı Müslümanlara yönelik 1938 yılında başlayan bu zulüm sürecinde 200 bine yakın insan hayatını kaybetti ve göçe zorlandı.
Yönetimin müslümanlara yaşama hakkını çok gördüğü bölgede gerçekleşen trajedi, buraya “Uzak Asya’nın Filistin’i” dedirtiyor. Köyleri yakılarak göçe zorlanan Müslümanların boşalttığı yerlere cunta yönetimi, Budistleri yerleştiriyor. Amaç ise belli: Müslümanların çoğalmasını önlemek ve ilerde oluşacak ‘özerklik’ talebinin önüne geçebilmek.
Myanmar Cumhurbaşkanı Thein Sein geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, mezhepsel şiddete tek çözüm olarak Rohingyaların (Rohingya Müslümanlarının) başka ülkelere sürülmesini veya BM tarafında denetlenen bir kampta toplanmasını gördüğünü ifade etmişti. Sein: “Başka bir ülke kabul ederse onları göndereceğiz” demişti.
Güneydoğu Asya’da son birkaç aydır binlerce Müslümanın katledilmesine göz yuman Burma yönetimi, ‘isyanın merkezi’ olarak gördüğü camilere de kilit vurdu.
Müslüman yerleşim bölgelerinde, Müslüman iş gücü âdeta köle mantığıyla çalıştırılarak yeni yerleşim birimleri (model köyler) inşa ediliyor. Söz konusu model köylere Budist halk yerleştirilerek Müslümanlar göçe zorlanıyor ve etnik yapı değiştiriliyor. Keyfi vergilendirmenin uygulandığı ülkede, Müslümanlardan resmi olmayan vergiler alınıyor. Hamile kadınlar, durumlarını resmi makamlara bildirmek ve bunun için ücret ödemek zorundadır. Müslümanlar sahip oldukları çiftlik hayvanları ve meyve ağaçları için dahi vergi ödüyorlar.
Ayrıca 1962-2011 yılları arasında, yani iç savaşın şiddetinin azaldığı askeri yönetim döneminde dahi, 1,5 milyondan fazla Arakanlı Müslüman komşu Bangladeş’e göçmeye zorlanmış, 20 binden fazlası katledilmişti. Hatta BM tarafından yapılan açıklamaya göre, Arakanlı Müslümanlar dünyanın en çok zulme uğrayan toplumsal grubudur. Ailelerin topluca katledilmesinin, tecavüzlerin, ev ve işyerlerine düzenlenen yağma ve tedhit hareketlerinin, büyük çaplı göç hareketlerinin normal olarak algılandığı bu bölge Budistlerin din tabanlı zulümlerinin meşrulaştırıldığı bir coğrafî alan olarak ilan edilmiş gibidir. Bu zulümlerden kaçanlar komşuları olan Müslüman ülke Bangladeş’e sığınmak istemektedirler. Bangladeş ise 30.000’i BM kamplarında resmi mülteci statüsünde, 500.000’i ise insanî ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan kayıt dışı sığınmacı olmak üzere en fazla Arakan Müslümanının yaşadığı ülkedir.
Ne var ki, Bangladeş de oldukça fakir bir ülkedir ve Arakanlı Müslümanları kabul edebilecek gücü ve imkânları olmadığı gerekçesiyle, Myanmar-Bangladeş sınırını kapatarak Arakanlı Müslümanları ölüme terk etmiştir.
2012 yılına gelindiğinde ise Myanmar’da şiddet olayları Haziran’da başladı. Şiddet olaylarının, Ramri kasabasında 28 Mayıs’ta Arakanlı Budist bir kadının 3 Müslüman tarafından tecavüz edilip öldürülmesi ile ilgili yalan haberin yayılması ile başladığı ifade edildi. Bu haber bölgede hızla yayılırken, kalabalık bir Budist Arakan grubu, 3 Haziran’da Toungop köyünde bir otobüsü durdurarak içlerinde Müslüman âlimlerin de olduğu 10 Müslüman’ı öldürdü.
Diğer taraftan İnsan Hakları İzleme Örgütü Myanmar’la ilgili hazırladığı raporda, Myanmar hükümetinin Arakan bölgesinde Budistler ile Müslümanlar arasındaki şiddet olaylarının başlangıcında gerekli önlemleri almadığını bildirdi. Raporda; 12 Haziran’da Budist çetelerin şehirde Müslümanların en kalabalık yaşadığı semtte 10 bin Rohingya ve Rohingya olmayan Müslümanın evini yakmasına polisin seyirci kaldığı aktarılıyor. Aynı raporda Haziran ayından bu yana Myanmar hükümetinin yüzlerce Rohingyayı tutuklandığı ve bunlardan haber alınamadığı yer alıyor.
Rohingyalıların ilk haber ajansı Kalaban Press Network’ün Genel Yayın Yönetmeni Tin Soe’ye göre, 29 Mayıs’tan itibaren yaşanan olaylar sonucu Budistler tarafından öldürülenlerin sayısı 4 bin iken, 8 bin kişiden de haber alınamıyor. Olayların yalan haber ve medyanın Budistleri provoke etmesiyle başladığını anlatan Tin Soe, bölgede Müslüman kadınlara yapılan tecavüzlerin, zulmün ve toplu katliamların dünya gündemine hiç gelmediğine dikkat çekiyor. *
*Cihan Haber