MUHAMMED B. HÜSEYİN ES-SÜLEMİ’NİN HAYATINA GENEL BİR BAKIŞ
937 yılında Nişabur’da doğan Es-Sülemi’nin babası, nefis mücahedesine önem veren bir zahit bir kişidir. Aynı şekilde annesi de züht ve takva sahibidir. Sülemi’nin babası vefat ettikten sonra dedesi İbn Nüceyd onu himayesine almıştır. Sülemi’nin tasavvufi eğitiminde dedesi büyük rol oynamıştır çünkü kendisi de tasavvuf konusunda olgun bir ilme sahiptir. Servet sahibi olan İbn Nüceyd’in servetinin önemli bir kısmı Sülemi’ye kalmıştır. Sülemi bu sayede geçim sıkıntısı çekmediği gibi o dönemde benzeri az görülen zengin bir kütüphane kurmuştur.
Mutasavvıf Sülemi, başta dedesi olmak üzere birçok alimden ders almıştır. Derin bir ilmi temeli olan Sülemi, tasavvufun yanı sıra Hadis ve Fıkıh gibi ilimleri de okumuş ve Nişabur’daki zaviyesinde irşat faaliyetlerini sürdürmüştür.
“NEFİS TÜM VASITALARIYLA BİR AYIP DEPOSUDUR”
Muhammed Es-Sülemi, “Nefsin Ayıpları” isimli kitabında insanı helake sürükleyen, kulun Rabbi ile yakın bir irtibat kurmasının önünde en büyük engellerden olan nefsi ve nefsin ayıplarını ele almıştır. Sadece nefsin ayıplarını değil bu ayıpların tedavisini, nefsi hastalıkların hangi hikmetli çözümler ile dermana kavuşacağını da tarif etmiştir.
Kitabının daha ilk sayfalarına: “Nefsini öldürüp telef etmedikçe diriltemezsin. Yani onu dünyaya karşı öldürmedikçe ahiret namına diriltemezsin”1 ifadeleri ile başlayan Sülemi, hem insanın manevi prangalardan kurtulması sureti ile manevi olarak dirilmesi, özgürlüğe kavuşması hem de hakiki hayat olan ahiretinin kurtuluşa ermesi için nefsinin esaretinden kurtulması gerektiğini vurgulamıştır. Bu noktayı anlamak oldukça önemlidir çünkü insanın nefis unsurunun Allah’a yükselmek hususunda ne kadar büyük bir engel olduğunu anlaması, onunla her dem mücadele etmesi gerektiğini bilmesi manevi yükselişinin ilk adımı olacaktır. Ayrıca İmam Sülemi, kitabında nefsi de tanıtmaktadır. Bu cihetle kitap, insana hayat sermayesi içinde en büyük cihadını verdiği2 düşmanını da tanıtmış olmaktadır.
İnsan, birçok yönden acib bir varlık olduğu gibi verdiği mücadelesinde de bir farklıdır. Nefis, filolojik açıdan incelendiğinde ‘kişinin öz varlığı, kişinin kendisi’ manasına gelmektedir. Yani aslında insan, en büyük mücadeleyi yine kendisi ile vermektedir. Yani insan yine kendi ile kavgalı ve insanın en büyük düşmanı yine kendisi olmaktadır…
İmam Sülemi nefsin ayıplarını: “İhlassızlık ve riya felaketi, dünya sevgisi ve hırsı, nefsin kendini insan-ı kâmil makamındaymış gibi görmesi, kalbe değil de dış görünüşe önem vermesi…” gibi daha bu minvalde birçok manevi konuyu ele almıştır.
Son söz bölümünde şu ifadeleri kullanan Sülemi, nefsin durumunu tüm gerçekliği ile gözler önüne sermiştir: “Nefsin tüm ayıplarını anlatmak mümkün değildir. Nasıl mümkün olabilir ki? Nefis tüm vasıtalarıyla bir ayıp deposudur.”
1. Nefsin Ayıpları, 7. Bölüm
2. “Küçük cihattan büyük cihada geldiniz”, Hadis-i Şerif, Beyhaki