“De ki: Rabbim ilmimi artır.” Taha-114
Bir önceki sayımızda okumaya Kur’an’la başlamanın gerekliliğine ve Kur’an’a yaklaşırken dikkat etmemiz gereken bazı hususlara değinmiştik. Bu sayımızda konuyu daha da açmak istiyoruz. Allah Azze ve Celle’nin yeryüzünde kurulmasını istediği medeniyetin anahtarı hükmündeki Kur’an’a sarılmak ve bu medeniyeti inşa etmekle yükümlü olan bizler, ondan yararlanmanın ve ona yaklaşmanın yöntemini de bilmek zorundayız. Kur’an’ın bazı özelliklerine bakalım:
l Kur’ân üzerinde iyice düşündüğümüz takdirde konuların son derece belâgatli, göz alıcı, uyumlu ve birbiriyle mütenasip bir şekilde ele alındıklarını; başının sonuna benzediğini, güzelliği itibariyle birbirini andırdığını, okuyanın usanmadığını, üzerinde dikkatle düşünenin şüpheye düşmediğini, takva sahiplerinin hidayetini, Müminlerin imanını arttırdığını görürüz. Kur’an’ın eşsizliğinin (i’cazının) en önemli sebebi, en belirgin sırrı; onun insanüstü olup bildirdiği tüm gerçeklerin Allah Azze ve Celle katından inmesidir. Bu konuda Kur’an, muhataplarına meydan okumaktadır. “Eğer buna rağmen Kur’an’ın Allah kelamı olduğundan şüphesi olanlar sizin, “ haydi gelin, onun gibi bir kitabı siz de ortaya koyun, yazabilirseniz” diye meydan okuduğunuzda size cevap vermezlerse, artık biliniz ki, O (Kur’an) kuşkusuz Allah’ın ilmiyle indirilmiştir.”1
l Yine kesin ve şüphesiz bir bilgi olup, onda hiçbir tutarsızlık olmaması mucize oluşunun ve bilginin kaynağı olan bir Zât’ın eseri olduğunun göstergesidir. “Hâlâ onlar Kur’an’ı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkasından gelseydi elbette içinde birbirini tutmayan birçok şeyler bulurlardı.”2
l Kur’ân’ı Kerim’de insanların gerek duyacakları akide, ibadet, ahkâm, muamelât, ahlâk, siyaset, iktisat ve daha başka toplum için gerekli hayatı ilgilendiren her bir husus bulunmaktadır. Bu hususların ayrıntısına girilmemiş, ana hatları belirtilip tafsilata dair hükümleri Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e bırakılmıştır. Yüce Allah Celle Celâlluhu şöyle buyuruyor: “Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”3 Bazıları “biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık” ifadesine bakarak, Kur’an’ın yalnız başına yeterli olduğunu, sünnete ihtiyacı olmadığını söylemişlerdir. Hâlbuki Kurtubî bu ayetin tefsirinde şunları söylemektedir: “Kitap’tan kasıt Levh-i Mahfuz’dur. Yüce Allah o kitapta meydana gelecek her bir hadiseyi tespit etmiştir. Bir diğer açıklamaya göre Kur’ân’da hiçbir şeyi eksik bırakmadık demektir. Yani din ile ilgili Kur’ân’ı Kerim’de hakkında delil getirmedik hiçbir şey bırakmadık. Ya beyan edilmiş ve açıklanmış bir delâlet ile bunu yaptık yahut da beyânı Rasûl’den, ya da icmâdan yahut da kitabın nassı ile sabit olmuş kıyas yoluyla öğrenilecektir.” Daha sonra şunları söylemektedir: “Böylelikle yüce Allah’ın kitapta hiçbir şeyi -ya tafsilâtlı olarak ya da ona dair esas hükümler itibariyle- açıklamadan bırakmamış olduğuna dair haberi, doğrunun ta kendisidir.”4
l Kur’an’daki konulara ve ayetlerdeki geçiş yoğunluğuna baktığımız zaman şunu görmekteyiz:
- Hz. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in tevhid mücadelesi yaklaşık 1920 ayet (altı bin küsür ayet içerisinde) %30
- Kıyamet ve âhirete yönelik ayetler yaklaşık 1643 ayet, %25.
- Geçmiş peygamberlerin tevhid mücadelesi yaklaşık 1500 ayet, %23.
- Hz. Peygamberin çağdaşları ve ümmetiyle olan ilişkileri yaklaşık 736 ayet (Kitap ehli:280, Müslümanlar: 456), %11.
- Hüküm ayetleri yaklaşık 436 ayet, %7.
- Cihad (soğuk, sıcak savaş) yaklaşık 260 ayet, %4.
- Diğer konular (insanın yaratılışı, şeytan, cin, Hz. Peygamber’in ailelerine ilişkin hükümler) yaklaşık 203 ayet, %3.5
Bu tablodan da görüldüğü gibi, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem başta olmak üzere tüm Peygamberlerin tevhid mücadelesini anlatan ayetler, Kur’an’ın neredeyse yarısından fazlasını teşkil ediyor. Bu da insanlara tebliği ulaştırırken en fazla üzerinde duracağımız konunun (tevhid ) bilinmesi açısından önemlidir. Yine bu tablodan kıyamet ve ahirete yönelik ayetlerin ¼ oranında (%25) olduğu görülmekte olup, ahiret inancının da çok önemli ve üzerinde durulması gereken mevzu olduğu anlaşılıyor.
l Kur’an’ı okurken ve anlatırken Kur’an’ın kendi anlatım metodundan faydalanmalıyız. Kur’an’a baktığımızda anlatılan konularda çoğu zaman yer, tarih ve şahıs isimlerine yer verilmediğini, daha çok verilmek istenen mesajın ön plana çıktığını görmekteyiz. O, mesajını net bir şekilde ortaya koymakta, lüzumsuz teferruatlarla muhatabını yormadan, zihinlerde karışıklığa meydan vermeden asıl maksada yöneltmektedir. Kehf Suresindeki mağaraya sığınan gençlerle ilgili ayette şöyle buyruluyor: “Ey Muhammed, kimileri “Onlar üç kişi idi, dördüncüleri köpekleridir”, kimileri “beş kişi idiler, altıncıları köpekleridir” diyeceklerdir. Bu sözler karanlığa taş atmaktır. Kimileri de “ yedi kişi idiler, sekizincileri köpekleridir” diyeceklerdir. De ki: “Onların sayısını hepimizden iyi Rabbim bilir.” Onlar hakkında derine dalan bir tartışmaya girme ve bu olay konusunda hiç kimseye bir şey sorma.6 Görüldüğü gibi bizden istenen, karanlığa taş atarcasına gereksiz ayrıntılarla uğraşıp kendimizi ve muhataplarımızı yıpratmak değil, asıl mesaja odaklanmaktır.
l Kur’an’dan hakkıyla faydalanabilmenin bir yolu da, ayetleri okurken şu an bize iniyormuşçasına okumaktır. Kur’an’a tarihselci mantıkla yaklaşanların yaptığı gibi, gelen ayetlerin belli bir zamandaki bazı kişilere yönelik olduğunu düşünmek yanlıştır. Bunun doğrusu, kıyamete dek tüm insanları kapsayıcı olduğu gerçeğini kabul etmektir. İbni Abbas Radıyallahu Anh, yanındakilere: “Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirler, zalimler ve fâsıklardır…” ayetlerini 7 nasıl anladıklarını sordu. Orada bulunanlar “bu ayetler kitap ehli hakkında inmiştir” deyince İbni Abbas kızarak şöyle söyledi: “Siz ne iyi insanlarsınız! Tatlı ve hoş olanlar sizin; acı olanlar ise kitap ehlinin! Hayır, bu doğru değil, ayetler kitap ehli hakkında inmiş olsa bile sizleri de bağlar.”8
Bu konuda Abdullah İbni Mes’ud Radıyallahu anh da şöyle demektedir: “Eğer güç yetirebiliyorsan kendini Kur’ân’a muhatap kıl. Allah-u Teâlâ’nın “Ey iman edenler” dediğini duyduğun zaman, kulağını dört aç. Zira bu hitabın arkasında ya emredilen bir hayır yahut nehyedilen (yasaklanan) bir şer söz konusudur.”9
l “Bazı hususlar ve yaklaşımlar Kur’ân’dan yararlanmaya yardımcı olurken, bazı özellikler de Kur’ân’dan yararlanmaya engel teşkil etmektedir. Genel itibariyle tekebbür (büyüklenme, kibir)10, karşı koyma (hak ve hakikatle mücadele)11, âhireti inkâr etme ve dünyaya tapma12 insanı Kur’ân’dan ve onun yüce mesajından uzaklaşmaya sebep olan kötü hasletlerdir. Bunun yanında; istekli olmak (yönelme, talep)13, mesaja kulak verme (tâbi olma arzusu)14, korku15, inceleme ve üzerinde durma, çaba sarf etme gibi hususlar da Kur’ân’ın mesajını anlamaya yardımcı faktörlerdir.”16
Kur’ân’ı hakkıyla okuyup istifade edebilmek için şüphesiz daha birçok hususa dikkat etmek gerekmektedir. Kur’ân’ın peyderpey inişi ve tedricilik meselesi, parçacı (cımbızlama) değil de bütüncül yaklaşımı, okuma adabının yararlanmaya olumlu etkisi, meal ve tefsirlerden yararlanabilme gibi daha birçok meseleye temas edilebilir. Bu kadarıyla iktifa edelim. Rabbim Kur’ân’ı hakkıyla okumayı, anlamayı, yaşamayı ve anlatmayı nasip etsin.