Dünya meşgalesiyle oyalanmaktan, asıl sahibinden uzaklaşan kalplerimiz için bu Ramazan ayında da Rabbimizin kapısını daha sık çalıp günahlarımız için mağfiret dileme zamanı geldi… Müslümanın uzleti sayılan itikâf ile Rabbimize bir adım daha yaklaşıp kalbimizin en üst makamında O’na yer ayırabiliriz. Bu yoğun manevi süreçte tevhidin hakikatiyle kalplerimizi diriltip, nafile ibadetlerle de kalbimizi ve ruhumuzu aradığı huzura ulaştırabilmek temennisiyle…
Bizleri günahlarımızdan azad etmek ve cehennemin alevli ateşinden kurtarmak için Ramazan nimetini ve orucunu bizlere bahşeden Allah Azze ve Celle’ye Hamd-ü Senalar olsun. Mübarek Ramazan ayına bir kez daha bizi kavuşturan Allah, muhakkak ki yüceler yücesidir. Nedendir bilmem ama Ramazan deyince, hep son 10 gününde heyecanla geçirmeyi beklediğim “İtikâf” gelir aklıma. Ne de olsa son 10 günü için; “Cehennemden azad olmaktır” demiş Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem.
İtikâf, tüm hayatın yorgunluğundan ve günahların kalbimize çektirdiği işkencelerden kurtulup, Rabbimizin kapısına atmaktır kendimizi. “Ben geldim Ya Rab, yine mahzun, yine kirlenmiş ve yorulmuş bir kalple huzuruna…” demektir.
“İtikâf, anlamı nedir?” denilse bir yazarın hac ibadeti hakkında söylediğini söylemek isterim. O nasıl ki hac için; “Haccın anlamı oraya gidenlerin sayısı kadardır.” diyorsa ben de diyorum ki; “İtikâfın anlamı da, itikâfa girip onu hakkıyla değerlendirenler kadardır.” Rabbim bana bu cemaate girdiğim ilk yıllardan itibaren itikâf ibadetini yapmayı nasip eyledi hamdolsun.
İtikâfta insanın başından geçen en güzel şey; tabi ki Rabbiyle geçirdiği hasbihallerdir. Hani Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurmuş ya; “Ramazanda şu dört şeyi çokça yapın: Kelime-i Tevhidi çokça söylemek ve istiğfar etmek. Cehennemden kurtulmayı dilemek ve cenneti arzulamak” İşte benim de hadisten en çok önem verdiğim kısım ‘Kelime-i Tevhidi çokça zikretmek ve üzerinde kafa yormak’ olmuştur. Çünkü itikâf, maddeden geçmek manaya ulaşmaktır. Tevhid de bize onu söylemiyor mu? Dünyadan ve içindekilerden geçip, onları var eden, seni sen yapan, sana değer verene ulaşmak… Tevhid kelimesi, üzerine bineni ışın hızıyla Rabbine ulaştıran bir binekmiş meğer. Maddenin hoyrat limanlarına sığınmayı bırakıp Rahman’ın Sahili’ne ulaşmakmış. Tevhid, tefekküre değer katar. İtikâf boyunca Rabbimize sığınıp bağışlanma dilerken ettiğimiz secdelerde ve okuduğumuz Kur’an-ı Kerim yapraklarında,Tevhid pusulasıyla hep Rabbine giden en kestirme ve en gönlü hoş eden yolu bulacaksın.
İtikâf, dünya meşgalesini ve boş işlerini bir tarafa bırakmadan hakkıyla yerine getirilemez. Dış dünyaya bir süre veda edeceksin ki iç dünyaya merhaba diyebilesin. Hep, büyük Allah dostlarının itikâfı nasıl değerlendirdiklerini merak ettim. Ve her birinden bir yönünü örnek aldım ve yapmaya çalıştım. Ramazan boyunca ve özellikle itikâfta; ilmihalin ‘Oruç Bölümünü’ tekrar etmek, Kur’an-ı Kerim’i bol bol okuyup tefekkür etmek, herkesin uykuda olduğu vakitleri çok iyi değerlendirmek, normal hayatta genellikle imkân bulamadığımız işrak namazı gibi nafile ibadetlere devam etmek, Kur’an’dan ezberler yapmak, camiye gelen insanlara İslam’ı anlatmak ve insanların sorunlarıyla ilgilenmek gibi…
İbn-i Kayyım Rahimehullah: “İtikâfın maksadı ve ruhu, kalbi Allah’ın zatına bağlamaktır. Kendini tüm yönlerden uzaklaştırıp Allah’a kavuşmaktır. Tüm meşguliyetleri bırakıp Allah’ın kendisiyle meşgul olmaktır. Kişi, O’ndan başka her şeyden kopmalı ve kendini Allah’a öyle bağlamalı ki, bütün düşüncesi ve fikrinin yerine Allah’ın yüce zikri ve sevgisi yerleşmeli. Hatta yaratıklara bağlılık yerine Allah’a bağlılık ve dostluk kurmalıdır. İşte bu sevgi kabir yalnızlığında işe yarayacaktır. Eğer kalp, Allah’a bağlanmışsa ne kadar zevkli vakit geçirecektir” diyerek aslında bize,‘İtikâfta gönlünüzü tüm fani sevgilerden koparıp Allah’a teslim edin’ demektedir.
İşte böyle bir itikâf için en elzem olan, kişinin itikâfa girmeden önceki halidir. Tecrübe ettim ki, hangi sene gönlüm Ramazan ayına iyi başlamamışsa, itikâftan eli boş dönmüş olma endişesiyle oradan ayrılmışımdır. Allah Azze ve Celle’yi itikâf boyunca en yakın dostundan daha yakın ve samimi bileceksin. Dertleşmedik dert bırakmayacaksın Rabbinle. Her ne derdin varsa gönül rahatlığıyla açıp çözümü O’nunla bulacaksın. En iyi dosta yakın olmak istiyorsan, dünyadaki en sevdiklerinden bir süreliğine uzaklaşacaksın.
Sosyal medya gibi veya telefon gibi dış dünya bağlarından kopup geleceksin Rabbinin huzuruna. Padişahın huzurunda gereksiz veya padişahtan değerli olmayan şeylerle meşgul olmayacaksın.
Allah dostlarından biri demiş ya:
Gönlüm aramakta yine o yalnız kaldığım eyyamı (günleri);
Oturayım daima, düşünerek sevgili Mevla’mı…
İşte aynen öyle itikâf özenilen vakitlerimiz olmalıdır hayatımızda. Sevgiliyle geçirilen en güzel günler, saatler ve dakikalarımız olmalıdır. Böylesine bir özlem ve istek yoksa içimizde, önümüzdeki itikâf, bizim için bitmesini istediğimiz bir 10 gün olacaktır.
Kul adeta şairin de dediği gibi şu hale bürünmelidir:
Gönlümden geçmekte, Onun eşiğine düşüp kalayım
Başımı eğerek bari Ona yalvarmakla meşgul olayım
Umreye gittiğimde orada yaşayan halkın anlattığı ve beni çok etkileyen bir olay olmuştu. Ramazan umresine gelen bir genç, Kâbe’nin tam karşısında ibadet için kendisine bir yer edinmiş ve asla ihtiyaçları dışında oradan ayrılmamış. Ve secde anında Rabbimize kavuşmuş. İşte, kavuşmayı kalben gerçekleştiren birisi hem ruhen, hem de bedenen Rabbine kavuşmayı hak etmiştir.
Rabbimiz, bizleri de kendisine; hem kalbi, hem ruhu, hem de hayatı ile kavuşanlardan ve itikâf boyunca Kelime-i Tevhid’in hakkını verenlerden eylesin.
Âmin…