İslam tarihinin en parlak sayfaları, hiç şüphesiz Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in etrafında toplanan o kutlu nesil, yani sahabe topluluğu ile yazılmıştır. Onlar, iman ettikleri gün tüm varlıklarını Allah’a ve Rasulü’ne adayarak, tarihin gördüğü en samimi bağlılık örneklerini sergilemişlerdir. Rasulullah’a olan sevgileri kuru bir duygudan ibaret değildi, bu sevgi itaate, sadakate, fedakârlığa ve hayatın her alanına sirayet eden bir bağlılığa dönüşmüştü.
Sahabenin Rasulullah’a muhabbeti, çoğu zaman hayatlarını tehlikeye atmaktan çekinmeden O’nun yanında durmalarıyla tezahür etmiştir. Onlar için Allah Rasulü’nün bir tebessümü dünyalara bedeldi, bir emri ise tartışmasız yerine getirilecek en büyük şerefti. Uhud’da, Hendek’te, Tebük’te veya Hudeybiye’de gösterdikleri tavır, sadece askeri bir disiplinin değil, kalpten gelen bir teslimiyetin sonucuydu. Onların Rasulullah’a bağlılığı, bir lidere bağlılıktan çok daha öte, Allah’a iman etmiş gönüllerin O’nun elçisine duyduğu samimi muhabbetin bir tezahürüydü.
Bu muhabbet, yalnızca savaş meydanlarında değil, gündelik hayatın en basit anlarında dahi kendini gösteriyordu. Bir sözünü ezberlemek için yarışmaları, bir hareketini taklit etmeye çalışmaları, O'nun yaptığına aykırı düşmemek için azami gayret göstermeleri, sahabenin Rasulullah sevgisinin ne denli içten ve derin olduğunu ortaya koymaktadır. Onlar, Rasulullah’a itaatin aslında Allah’a itaati ifade ettiğini biliyor, bu nedenle en ufak bir emri bile büyük bir titizlikle yerine getiriyorlardı.
Bugün sahabenin Rasulullah’a olan muhabbetini ve itaate dayalı sadakatini anlamak, Müslümanlar için sadece tarihî bir hatırlatma değil, aynı zamanda bir hayat düsturudur. Çünkü onların Rasulullah’a gösterdikleri bu derin sevgi ve teslimiyet, İslam'ın nasıl kök salıp yeryüzüne yayıldığının da en önemli sırrıdır. Bizler de sahabenin bu örnekliğini rehber edinerek Rasulullah’a duyulan muhabbeti gönlümüzde canlı tutmalı ve itaatimizi sözden öteye taşıyacak bir gayret içinde olmalıyız.
Sümeyra binti Kays’ın Tesellisi
Uhud Savaşı’nda kocasını, babasını ve oğlunu kaybeden Sümeyra binti Kays Radıyallahu Anha, Rasulullah’ın sağ olduğunu öğrenince şu sözleri söylemiştir: “Ey Allah’ın Rasulü! Canım, anam ve babam sana feda olsun! Sen sağ olduğun müddetçe bütün musibetler kolaydır.”1
Uhud’da Canıyla Siper Olanlar
Uhud Savaşı’nda Müslümanlar zor durumda kalınca, sahabenin bir kısmı dağılmıştı. Fakat küçük bir grup, Rasulullah’ın etrafında sebat ederek O’nu korumaya çalıştı. Talha b. Ubeydullah Radıyallahu Anh, elini Rasulullah’a siper etmiş ve aldığı darbeler sebebiyle eli felç olmuştu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem o gün için şöyle buyurdu:
“Talha bugün bütün iyilikleri kendinde toplamıştır.”2
“Senin Gölgen Altında Sonuna Kadar Çarpışmaya Hazırız Ya Resulallah…”
Bedir Savaşı öncesinde ashabı ile istişare yapan Hz. Peygamber ashabdan ilerleyen günlerde karşı karşıya kalacakları savaş hakkında fikirlerini beyan etmelerini istedi. Bu kıymetli mecliste bulunan Mikdad b. Esved Radıyallahu Anh şu açıklamayı yaptı: “Ya Resulallah! Ne ile emrolunduysan onu yap, biz Seninle beraberiz. Allah’a yemin ederim ki, biz Sana İsrailoğulları’nın Musa Aleyhisselam’a dediği gibi ‘...Sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz burada oturacağız’3 demeyeceğiz. Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, şayet Sen bizi Birkü’l Gımad’a4 kadar yürütsen, Seninle birlikte olduktan sonra daha fazla güçlüğe bile katlanırız. Senin sağında, solunda, önünde ve ardında düşman ile sonuna kadar çarpışmaya her an hazırız!”5
“O’nun Ayağına Diken Batmasına Dahi Razı Olmam!”
Hicretin üçüncü yılında Hz. Peygamber’den kendilerine İslam’ı öğretmeleri için davetçi isteyen bazı Arap kabileleri tuzak kurarak, kendilerine gönderilen on davetçiden sekizini şehit edip ikisini de esir alarak Mekkelilere satmıştı. Mekke yakınlarındaki Rec’i kuyusu civarında gerçekleşen bu olayda esir alınan sahabiler, Hubeyb b. Adi ile Zeyd b. Desinne idi. Yıllar sonra İslam’ı kabul edecek olan Safvan b. Ümeyye, Bedir’de öldürülen babası Ümeyye b. Halef’e misilleme olması için onu öldürmek maksadı ile Zeyd’i satın aldı. Ebu Süfyan’ın da aralarında bulunduğu müşrikler, onu öldürmek için Mekke’nin dışına çıkardılar. Bu sırada Ebu Süfyan ona: “Allah aşkına Zeyd! İster misin şu anda yanımızda senin yerine Muhammed olsaydı, O’nun boynunu vursaydık, sen de ailenin yanında olsaydın!” dedi. Ebu Süfyan’ın bu sözleri karşısında Zeyd’in şu cevabı müşriklerin kalbine bir ok gibi saplanmıştı: “Vallahi ben ailemle otururken bile, şu anda bulunduğu yerde Rasulullah’ın canını yakacak bir dikenin O’nun ayağına batmasını dahi istemem.” Bunun üzerine Ebu Süfyan: “Muhammed’in ashabının O’nu sevdiği kadar sevilen hiç kimse görmedim!”6 ifadesini kurmak zorunda kaldı!
Sa’d b. Rebî’nin Uhud’daki Vasiyeti
Uhud Savaşı’nda ağır yaralanan sahabe Sa’d b. Rebî’ Radıyallahu Anh, son nefesinde Rasulullah’a olan bağlılığını şöyle ifade etti: “Siz kavminize benden selam söyleyin ve deyin ki: Rasulullah’a bir şey olursa, sizin gözleriniz nasıl görür? Vallahi gözleriniz kımıldadığı müddetçe Hz. Peygamber’i düşmanlardan korumaz da başına bir musibet gelmesine mahal verirseniz, sizin için Allah katında ileri sürülebilecek hiçbir mazeret yoktur!”7 Bu söz, sahabenin Rasulullah sevgisini, kendi canından üstün tuttuğunu ortaya koymaktadır.8
1. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. 7, s. 115; İbn Hacer, el-İsâbe, c. 8, s. 201
2. İbn-i Hişam, es-Sîre, c. 3, s. 51; Buhari, Fedâilü’s-Sahabe, 22
3. Maide, 24
4. Mekke’ye 5 günlük mesafede bulunan muhit
5. Buhari
6. Diyanet, Hadislerle İslam, c. 5, s. 13
7. Muvatta, Cihad, 41
8. İbn-i Hişam, es-Sîre, c. 3, s. 90; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, c. 3, s. 248
