1 Kasım seçimleri büyük sürprizlerle sonuçlandı. Yanlış anlamayın, bu sadece benim görüşüm değil. Seçimi yorumlayan Hükümete yakın kanallarda dahi insanlar şaşkındı. Hatta AK Partili bazı yöneticiler dahi bu kadarını beklemediklerini kabul ettiler.
İlk sürpriz, şüphesiz AK Parti’nin aldığı % 50’ye yakın oy... Terör olayları, ekonomideki sıkıntılar ve koalisyon görüşmelerindeki tavrı AK parti’ye oy kaybettirmemiş, tam aksine oylarını arttırmış. Uzmanların ortak görüşü halk, terör olaylarının büyümesinden ve ekonomik bir krizden korktuğu için iktidarın yanında saf tuttu. Yani garantici olmaya çalıştı.
İkinci sürpriz, muhalefetteki erime. HDP ve MHP’de ciddi oy kayıpları var. CHP ise, oyunda bir miktar artma olsa da beklentinin çok altında kalmış durumda. Gerçi anket firmaları MHP’de bir azalmadan bahsediyorlardı, ancak % 16’dan % 12 düzeyine düşmesi MHP’ye gerçekten büyük bir darbe.
Şahsi kanaatim Türkiye’nin, kutuplaşmayı yumuşatacak bir koalisyon dönemine ihtiyacı olduğu şeklindeydi. Hâlâ da aynı düşüncedeyim... Yani seçimlerin ülkeye ve milletimize hayırlı olmasını canı gönülden dilerken, sonuçların hayra alamet olduğu konusunda şüpheler taşıyorum.
Kanaatimce AK parti’nin aldığı oy oranı artık Erdoğan’ın önünü açmıştır. Saray’ın bundan sonra daha sakin olacağı, hoyrat davranmayacağı, artık buna ihtiyacı kalmadığı gibi yorumlara katılmıyorum. Erdoğan ile düşmanları arasındaki kavga bundan böyle sertleşerek sürecektir. Davutoğlu veya bir başka partilinin bu akışa müdahale edebileceklerini hiç sanmıyorum. Muhalif çevrelerde gördüğüm ve ‘Davutoğlu ile Erdoğan’ı birbirine dengeletme’ anlayışının boş olduğu görüşündeyim. Artık frenler boşalmış durumda. Sadece gaz var ve o gaza da sadece Erdoğan ve ekibi basıyor… Ümit ediyorum yanılırım ve Erdoğan büyük bir değişim yaşayarak kavgalara son verir, uzlaşma dönemini başlatır.
Öte yandan yarın gerçek dünyaya uyanacağız. AK Partililer zafer sarhoşluklarıyla, muhalifler ise hayal kırıklıklarıyla gerçek dünyaya uyanacaklar… Alınan oy hiçbir sorunu çözmez. Hatta belki bazı sorunları daha da derinleştirecektir. Bu nedenle AK Parti’nin işi pek zor.
Terör, ekonomi ve dış politika gündemin tepesinde yer alıyor. İhracat 10 aydır düşüyor. Geriye kalan aylarda yükseleceğine dair hiçbir işaret yok. Yatırımlar azalıyor ve tüm bunlar işsizlik rakamlarını yükseltiyor. Milli gelir azaldıkça azalıyor. Üstelik aşağı iniş yeni değil. En az 5 yıldır Türkiye ekonomisi yokuş aşağı inişte. Aynı ekibin bu trendi tersine çevirebilmesi kolay olmayacaktır. Çünkü sorun makyajlarla çözülemeyecek kadar yapısal.
Aynı şekilde, terörde son birkaç aylık politikalar sürerse işin sonunun felakete gittiği rahatça görülebiliyor.
PKK terörüne ek olarak artık karşımızda bir de IŞİD terörü var. Orada da AK Parti liderlerinin meseleye doğru teşhis koydukları kanaatinde değilim. Bu da sorunu büyütüyor. Ne yazık ki önümüzdeki günlerde IŞİD kaynaklı başka saldırıların olması işten bile değil.
Son olarak Türkiye dış siyasette içinden çıkılmaz tuzaklara düşmüş durumda. IŞİD terörü, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti ve Ortadoğu’daki sorunları Türkiye’ye ihraç etme çabaları bunlardan sadece birkaçı. Yeni Hükümet ise gördüğümüz kadarıyla tehlikeleri görmekten uzak… Bu çerçevede Türkiye’nin Ortadoğu ağırlıklı dış politikasının felakete doğru yol aldığını görmemek imkansız.
Özetle, ben seçim öncesindeki görüşlerimi güçlü bir şekilde koruyorum. Türkiye’ye istikrar AK Parti’nin tek başına iktidarıyla gelmeyecek. Korkarım sandıktan çıkan oyun yüksekliği, AK Parti’ye hatalarını görme imkânını vermeyecektir. Yüksek oy alan Parti, bunu haklılığına ve başarısına yoracaktır.
Özellikle kutuplaşma alanında Erdoğan’ın tarzını arttırarak sürdüreceğini düşünüyorum. Davutoğlu ve çevresinin ise buna karşı çıkacak bir gücü olduğunu sanmıyorum. Zaten asıl sorun da burada...
2 Kasım 2015