“Mü’minler, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah ile arasında hiçbir dostluk kalmaz…”1
En Acı Tablodur Annenin Çaresizliği…
Yüreği yaralı, evi başına yıkılan ve çaresizliğini Rabbine şikâyet eden bacım! İman kardeşliği gereği elinizden tutup kaldıramadık. Zalime karşı duramadık. Gücümüz yetmedi… Belki de yüreğimiz… Ama sen yine de ümidini yitirme sahibinden ve yeniden dirilişe geçen kardeşlerinden…
Babamı Götürüyorlar…
O benim babam! Evimizin direği, korkumuzun güveni…
Göğe savrulan yumruğu kelepçelerle indirildi yere ve şimdi götürüyorlar hiç bilmediğimiz meçhûle…
Korkudan yüreğine kor düşen çocuk! Yanında olamasa da bedenlerimiz, biz kardeşiz…Biz, “Ancak Mü’minler kardeştir” ilahi fermanının sahipleriyiz.
Üzülme Ey Çocuk! Şafak doğmak üzeredir ve kardeşlerin senin için dua etmektedir… Duamız dirilişimiz, duamız yeniden kardeşlik şuuruyla bir araya gelişimizdir. Ve duamız ümmetin yeniden meydana gelmesi içindir…
Her Şeye Rağmen Beklenen Vardı Uzaklarda…
Gözünün önünde yapılanlara karşı çıkacak gücü yok. Ne evladını ne malını kurtaracak kuvveti yok. Güçsüz ellerini kaldırır semaya ve Rabbi Rahim’inin yardımını ister… Yorgun bakışları dalar uzaklara ve ‘biz kardeştik’ der kardeşlerini unutanlara…
Kurşunlar Yağdı Üzerimize…
Oyuncağı kurşunlar olan Gazze’li Çocuk! Sen savaşın çocuğusun, acılarla büyüyecek ve yapılanları asla unutmayacaksın. Annen toprak altında, baban kilitli kapılar ardında. Bizler de olmadık yanında… Bir başına mı kaldın sokak ortasında, eline dost elini uzatan bulamadın mı karanlıklarda? Söylesene, suskunluğunun sebebi ızdırabın mı yoksa milyarlarca müslümanın umarsızlığı mı?
“Allah’ın ipine toptan sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler oldunuz. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.”2
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”3
Sıkılan her kurşunla bir uzvumuz koparıldı yerinden… Kirlenen namuslarla her gün biraz daha eğildi başlarımız, yetimlerin feryadı arza yükseldi ve yeryüzü al kana boyandı…
Bilemiyoruz, bugün Filistin’de hangi müslümanın, hangi çocuğun kanına girildi. Irak’ta Amerika askerleri bu gece hangi evleri bastı. Çoluk-çocuk, kadın-kız demeden ellerini ve gözlerini bağlayarak, hangi bilinmez yere götürdüler kardeşlerimizi...
Asırlardır Çeçenistan’da Ruslar’ın yaptığı zulümler, Keşmir’de Hintlilerin, Afganistan’da Amerikalıların, Doğu Türkistan’da asırlardır devam eden Çinlilerin ve Morolu Müslümanlara Filipinliler’in yaptığı zulümler. Birçok bölgede çeşit çeşit zulümler… Keşmir, Çeçenistan, Felluce, Bosna Hersek…
Bunca zulme hangi günahımızdan dolayı uğradık?
Biz Rabbimizi unuttuk, kulluğumuzu unuttuk, vazifemizi unuttuk ve kardeşlerimizi unuttuk…
Kendi aramızdaki İslam kardeşliğini pekiştiremedik. İslam kardeşliğinin vecibelerini yerine getiremedik. Düşmanla uğraşacağımıza birbirimizle uğraştık. Düşmana karşı tek vücut olacağımıza, düşmanla bir olup, kardeşlerimize karşı savaş açtık, tavır aldık. Onları düşmana teslim ettik. Kardeşliğin bedelini ödeyemedik.
Şimdi yeniden kardeş olma zamanı… Hep birlikte Rabbimizin ipine sımsıkı sarılma zamanı…
1-Âl-i İmran, 28
2- Âl-i İmran 103
3-Buhari