Makale

Sosyal(!) Medya mı Asosyal Medya mı?

Paylaş:

Rabbimiz insanoğlunu yaratırken yeryüzünü gezip dolaşsın, diğer insanlarla tanışıp iletişim kursun ve insana özgü değerlerle yaşasın diye yaratıp programlamıştır. Ancak insanoğlu çoğunlukla kalabalıklar arasında yalnız kalacak hale getirmiştir kendisini.

Çağımız, internet ve sözde sosyal medya denilen yalandan iletişim kurma çağıdır. Bu, sözde insanı bir araya getirdiği söylenen internet, yani ağlar arası birliktelik ve sosyal medya, yani sözde insanları internet ortamında bir araya getiren iletişim uygulamaları (Facebook, Twitter, Instagram ve TikTok gibileri) bir bakıma suni bir ortam buluşması gerçekleştirmektedir. Çok yakın zamanda bizim dahi hayatımıza girecek olan ‘metaverse’ kavramı ise çok daha tehlikeli bir iletişim aleti olacaktır. İnsan denilen varlık öyle yapay ortamlarda bir araya gelince kendi doğasını kaybetmeye mahkumdur. İnsan dokunmalı, hissetmeli, koklayıp göz göze gelmelidir. En temel ihtiyacı bebeklikten itibaren sevgi ve bir arada bulunup bir şeyleri paylaşmaktır.

                Hepimiz maalesef sosyal medyanın aldatan yönüyle karşı karşıyayız. Sahte arkadaşlar, anlık beğeniler, anlık öfkeler, anlık sevgiler, anlık destek olmalar vesaire.  Her şey anlık. Hiçbir şey uzun süreli değil. Ölene kadar dostluklar bitiyor, yerine anlık dostluklar, anlık yardımlar geliyor. Paylaşım, sadece parmakların ucunda. Gönülden ne bir ekmeği paylaşmak ne bir derdi paylaşmak kalmıyor. Her şeyimizi sömürüyorlar. Özellikle genç kardeşlerimiz, sosyal medyanın büyüsüne kapılmış adeta kendisine orayı yeni bir yurt, aile edinmiş. Tüm hayatını sosyal medyada yaşıyor. Sevgiler sahte, dertler, amaçlar sahte. Her şeyimizi bu mecralara endeksli yaşar hale getirdiler bizleri. Kavgamız da orada, sevgimiz ve derdimiz de orada kaldı hapsoldu. Eskiden anılarımız anlattıkça değerlenirdi şimdi ise fotoğraf paylaşıldıkça ve beğeni kazandıkça değerleniyor. Evde, yemekte, aile buluşmalarında bile birbirinin yüzüne bile bakmayan yaratıklara döndük.

Evet, yaratık diyorum çünkü insanın duyguları ancak yüzde ve sözde yansır. Yüzümüzü ve sözlerimizin sıcaklığını bizden çaldılar. Bazen aile ortamlarına girdiğimde ruhları çalınmış akrabalarımı gördüğümde dehşete kapılıyorum. Z kuşağı denilen genç yeğenlerimiz, kardeşlerimiz, kuzenlerimiz, haftada bir aynı evde buluşup birbirlerini görmeden saatlerce oturup evlerine dönüyorlar. Bizzat şahit olduğum çok acı olaylar var. Bizi bu hale getirenler ise kendilerini ve çocuklarını tüm bu akıllı telefon ve sosyal medya denilen asosyalleşme araçlarından uzak tutuyorlar. Silikon vadisi denilen teknolojinin doğduğu yerdeki tüm CEO denilen dahi insanların çocukları, akıllı telefondan ve internetten uzak bir şekilde tamamen ilkel ortamlarda eğitim alıyor. Tebeşirle yazıyor, kendi sobasını yakıyor ve kendi yemeklerini yapıyorlar.

Bu tuzağa düşenler sadece gençlerimiz değil. Koca adamlar, koca teyzeler, yaşlı amcalar… Hepsi biriktirdikleri o kadar hayat tecrübesini sosyal medya denilen o derin kuyuya atıp başında oturuyor ve sonra kahkahalar atıyor. Nerde hata yaptık? Biz kimdik neden bu hale geldik? Allah bizi eşrefi mahlukat, yani tüm yaratılmışların en şereflisi, en kıymetlisi olarak yaratmıştı. Peki ya biz ne yaptık? Yaratılmışları, bize hizmet edecek eşyayı, kendimize put edindik. Gaye edindik ve sadece onlar için yaşar olduk. ‘Carpe Diem’ yani anı yakala, anı yaşa sözünü bile yanlış anladık. Aslında yaşanması gereken en değerli şeylerimizi, bir amaç uğruna yaşamalıyken bizler hep o anın keyfini çıkarmak için yaşadık. Amaçlı olmayan bir zaman dilimi, yaşanmamış sayılır. Her anımızın hesabını vereceğiz Rabbimize.

                “Yoksa sizi boşuna yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”1

                Allah’tan koparılmış olan ruhlarımızı birileri adeta köle pazarında satar hale geldi. Sosyal medya ve internet maalesef ruhlarımızın satıldığı pazar yerleri oldu. Ruhunu üç beş beğeniye satanlardan olma! Allah ve melekleri seni gözleyip dururken kimin beğenisini bekliyorsun kardeşim? Kimin kınamasından korkuyorsun? Bazen bizler de bile bile bu sosyal örümcek ağına takılıp kalıyoruz. Örümcek ağı diyorum çünkü, oraya bir takılınca saatlerce kendini kurtaramıyorsun. Tüm sorumluluklarını unutur hale geliyorsun. Sen bir öğrencisin, sen bir eş ve anne babasın, sen bir kardeş, sen bir davetçi, sen bir evlatsın! İşte bu rollerden çıkıp sahte rollere bürünme yeri oluyor sosyal medya ve internet.

                Sevdiklerine ve ideallerine zaman ayırmayanlar, gün gelir zaman ayrılmaya değmeyecek insanlar olurlar. Düşünsenize, çevrenizde sizden adeta yardım isteyen evlatlarınız, ilginizden mahrum, sizden yardım isteyen nice genç kardeşiniz çaresizce içindeki dertlerin onu bitirmesini bekliyor. Ama sen hâlâ görmüyorsun. Eşinin senden beklentileri var ama sen sahte dünyalarda sevgi imparatorlukları kurma derdindesin. Annen baban senden hayırlı evlat olup onların isteklerini yerine getirmeni bekliyor ama sen sahte dünyanda gönülleri fethetme derdindesin. Ablan abin, yeğenlerin hepsi senden girdikleri yanlış yoldan onları çevirmeni, düştükleri uçurumda onlara el uzatmanı bekliyor ama sen dünyayı kurtaracak sahte Süpermen olma derdindesin. Filistin, Suriye, Doğu Türkistan, senden onları kurtaracak nesiller için mücadele etmeni bekliyor ama sen PUBG’deki sahte savaşçılardan olup anlık kahraman olma derdindesin.

                Uyan artık şu derin uykudan! Gözlerin açık, ellerin çalışıyor ama kalbin ve ruhun uyumaya devam ediyor. Kendine gelmeli ve artık gerçek sorumluluklarına doğru yürümelisin. Araştırmalara göre bir insan, günde ortalama akıllı telefonuna 3-4 bin defa dokunuyormuş. Yani ona dokunmadığında kendisini eksik hissediyormuş. Maalesef aynen bu durumdayız. Belki çocuğumuz yanımızdan kaybolsa eksikliğini hissetmeyiz o kadar. Belki yıllardır raflara kaldırdığımız Kur’an’ın eksikliğini o kadar hissetmeyiz. Sahi bize ne yaptılar böyle?

                Sosyal medya ancak bir davası ve kavgası olan insan için sadece bir mücadele sahası olabilir. Onun dışında tamamen seni senden çalan bir hırsız gibidir. Günahların başladığı ve bencilliğin, kendini beğenmişliğin, riyakarlığın, kibrin, hayasızlığın, hayvandan aşağı eylemlerin, izzetten zillete düşmenin, tembellik ve adileşmenin, sahte ve iğrenç durumların tavan yaptığı yerdir aynı zamanda.

                Kavgası olmayan, duyuracağı bir davası olmayan kimse kesinlikle sosyal medyadan uzak durmalıdır. Yoksa ruhunu pazara çıkarmış demektir. Rabbimiz, bizleri çağın belki en büyük fitnecisi olan amaçsız sosyal medyadan uzak eylesin. Her an murakabe makamında meleklerin kaydedip, kendisinin bizleri gördüğünü unutturmasın.

  1. Mü’minin, 115