Tefsir

TAKVAYA GİDEN YOL; ALLAH KORKUSU

Paylaş:

Fâtır Suresi, 28: “Kulları içinde Allah’tan ancak âlimler ‘içleri titreyerek korkar.’ Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır.”

Diğer bir ayette de; “Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstün olanınız, takva bakımından en üstün olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberi olandır”1 buyrulmaktadır.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise: “Arap’ın Arap olmayana hiç bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir”2  buyurmuştur.

Takva; korkmak, sakınmak, Allah Azze ve Celle korkusuyla günahtan kaçınmak ve Allah’ın emir ve yasaklarına uymakta titizlik göstermek demektir. Allah’ın himâyesine girmek, emrini tutup azabından korunmak anlamına gelen, Kur’anî bir terimdir. Bu şekilde titiz davranan insana ise , “muttaki” denilir.3

‘Takva’ sözcüğünün anlamında ‘korku’ ve ‘korkmak’ unsurları olmasına rağmen, ‘takvâ’ tek başına korku olayı değildir. Tamamen korku olmadığı gibi korku anlamından tamamen uzak da değildir. Ki bunu “kişinin, kendini korktuğu şeylerden koruması” olarak ifade edebiliriz.

Arapça’da korku ve korkmak anlamı ‘       ’ (havf), ‘       ’  (hazer), ‘        ’( haşyet), ‘       ’ (işfâk), ‘       ’  (rehbet), ve ‘       ’ ( vecel) gibi sözcüklerle ifade edilir. Bu sözcükler tefsir ve meallerde eşanlamlı sözcükler olarak ele alınsa da, aslında birbirlerinden anlamca farklıdırlar. Birçok meal ve tefsir takva ve ittikâ sözcüklerini sadece “korkmak” anlamıyla açıklamıştır. Hâlbuki korku anlamına gelen haşyet ile ittikâ; bir ayeti celilede ayrı sözcüklerle ifade edilmiştir.

Takva; nefsimizi, ailemizi, toplumumuzu ve bütün insanlığı Kur’an’ın hükmüne teslim etmektir.

Allah Azze ve Celle katında yücelmeyi dileyenler takvaya sarılmalı, Allah’ın emirlerine göre hayatlarına yön vermelidirler. Allah’ın dostluğuna ancak “takva sahibi” olmakla erişilebilir.

Kur’an’da takvanın üç mertebesi bir arada zikredilmiştir: “İman eden ve iyi işler yapanlara, hakkıyla sakınıp (takva ile hareket edip) iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıyla sakınıp (takva ile hareket edip) iman ettikleri, sonra da hakkıyla sakınıp (takva ile hareket edip) yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde, (haram kılınmadan önce) taptıklarından dolayı günah yoktur. (Önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır) Allah iyi ve güzel yapanları sever.”4 Görüldüğü gibi bu ayette iman ve ameli salih iki kere, takva ise üç mertebe olarak zikredilmiştir. İnsanın iman edip şirkten korunması mahiyetinde olan ilk mertebe, kişinin kendi nefsi ve vicdanı arasında olan bir takvadır. İkincisi, insanın kendisi ile diğer insanlar arasındaki hususlarla ilgili olan takvadır ve üçüncüsü de, insanın kendisi ile Allah arasındaki takvası ve imanıdır. Bu ayette takvanın üçüncü derecesi, ihsan olarak zikredilmiştir.5

İlim sahibi âlimlerin Allah’tan hakkıyla korkma vasıflarını öne çıkaran Kur’ân-ı Kerim, “Allah’tan hakkıyla ancak ilim sahipleri korkar”6 buyurmakta ve ilmin amacının ve sonucunun “takva” yani Allah korkusu olduğunu belirtmektedir. Bu nedenledir ki; “Tercümanü’l-Kur’ân” ünvanı ile meşhur olan Abdullah b. Abbas radıyallahu anh: “Kim Allah’tan korkuyorsa o âlimdir” buyurmuştur.7 Bundan dolayıdır ki Peygamberimiz  Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabına  Allah’tan korkmalarını tavsiye ederken, İslam büyükleri de nasihatlerine daima “Allah’tan kork” cümlesi ile başlamayı adet edinmişlerdir.

Allah’ın haşyetini, Allah korkusunu, Allah’a saygıyı kullar içinden ancak bilginler duyar, ancak Allah’ı bilenler o saygıyı hissederler. Yani “Sen ancak görmeden Rabbinden korkmakta olanları sakındıracaksın”8 buyrulduğu üzere, Allah’a sürekli saygı duyarak Peygamberin uyarmasından yararlanacak ve dolayısıyla temizlenip korunacak olanlar, ancak ilim sahipleridir. Çünkü bir şey hakkında saygı, onun şanına olan bilgi ve bilginin derecesiyle uyumlu olur. Bir kulun da Allah’a dair ilmi ne kadar mükemmel ise, korkusu da o oranda mükemmel olur. Onun için Rasulullah: “Ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve en çok müttaki olanınızım” demiştir.

Peki, neden Allah’ı bilmek korkmaya sebep olur? Çünkü Allah çok güçlüdür, bağışlayıcıdır. Yalnız bağışlayıcı değil güçlü bağışlayıcıdır. Sadece bağışlayıcı olsaydı, O’nu bilmek belki nazlanmaya, mağrur olmaya, hiç korkusuz ümit bağlamaya sebep olabilirdi. Fakat Allah yalnız bağışlayan, merhamet eden değil, aziz, hiç bir sebebe boyun eğmeyen, yenilmeyen, hiçbir kanun altına alınma ihtimali bulunmayan, dilediği anda kahredip yerle bir eden, çok kuvvetli, çok azametli, galip ve kahredici bir bağışlayıcıdır. Mağfireti çok olduğu gibi cezası, intikamı da çok şiddetlidir. Onun için Allah’ı bilmeyenler her türlü harama kolaylıkla girerler.9

Yani, insan Allah’ın gücüne, O’nun İlim, Hikmet, Kahhâr, Cabbâr gibi sıfatlarına ne kadar vakıfsa o derece korkar.  Ancak burada kastedilen ilim; matematik, felsefe, tarih ve diğer pozitif bilimler değil, Allah’ın sıfatlarını bilmektir. Bir kimse tahsil görmüş olsun ya da olmasın eğer Allah’ın sıfatlarından habersizse, o kimse cahildir. Öyle ki pozitif bilimlerde “allâme-i cihan” olsa bile bu böyledir.

Ayette yer alan “âlim” ifadesi ile Kur’an, Hadis, Kelam ilimlerini bilenler kastedilmektedir. Ancak bir şahıs dini bilgiye sahip olduğu ölçüde, içinde Allah korkusu taşıdığı sürece ayetin bahsettiği “âlim” sınıfına girebilir. Nitekim Abdullah bin Mes’ud’dan nakledilen bir söz bu hususu doğrulamaktadır. “İlim sadece çok sayıda hadis bilmek değildir. İlim Allah’tan çok korkmaktır.” Hasan Basri:  “Âlim, Allah’ı görmediği halde korkan, Allah’ın sevdiğini seven ve Allah’ın sevmediğinden uzak kalan kimsedir.” 10

“Ey iman edenler! Allah ’tan nasıl korkmanız gerekiyorsa öylece korkunuz ve ancak Müslümanlar olarak can veriniz.” 11

Rabbim kendisinden hakkıyla korkmayı ve takva üzere bir hayat yaşamayı hepimize nasip