Büyük fıkıh âlimi, İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin ilmi faaliyetlerin yanında ticaretle de meşgul olan zengin bir zat olduğu malumdur. Bu büyük insan, gündüz öğleye kadar mescitte talebelerine ders verir, öğleden sonra da ticari işleri ile uğraşırdı. Bir gün ders verdiği sırada bir adam mescidin kapısından seslendi: “Ey İmam gemin battı!” (İmamın ticari mal taşıyan gemileri vardı.) İmam-ı Azam bir anlık tereddütten sonra “Elhamdülillah” dedi.
Bir müddet sonra aynı adam yeniden gelip haber verdi: “Ey İmam, bir yanlışlık oldu batan gemi senin değilmiş” dedi. İmam bu yeni habere de “Elhamdülillah” diyerek mukabele etti.
Haber getiren kişi hayrete düştü: “Ey İmam, ‘gemin battı’ diye haber getirdik ‘Elhamdülillah’ dedin. Batan geminin seninki olmadığını söyledim yine ‘Elhamdülillah’ dedin. Bu nasıl hamdetme böyle? ”İmam-ı Azam izah etti: “Sen, gemin battı diye haber getirdiğinde iç âlemimi, kalbimi şöyle bir yokladım. Dünya malının yok olmasından, elden çıkmasından dolayı en küçük bir üzüntü yoktu. Bu nedenle Allah’a hamdettim. Batan geminin benimki olmadığı haberini getirdiğinde de aynı şeyi yaptım. Dünya malına kavuşmaktan dolayı kalbimde bir sevinç yoktu. Kalbimin dünya malına karşı bu ilgisizliği için de Allah’a şükrettim.”