Teknolojinin gelişmesiyle beraber bilgi kolayca elde edilebilir hale geldi. Bunun sonucunda da insanların gözünde bilginin değeri kalmadı ve toplumların geneli hazıra konmaya yönelim gösterdi. Araştırmaya ve kendini geliştirmeye ayrılan zaman ise tamamen televizyon, internet, spor ve müzik gibi çok vakit isteyen bir alana kanalize edildi.
DESAM (Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi)’nin “Türk halkının kitapla imtihanı” isimli 2018 yılının son aylarında yayınlanan raporundan çıkan bazı istatistikler şu şekilde:
Türkiye’de Kitap Okuma Oranları: %0,1 (yani binde bir kişi), bu rakamla 173 ülke arasında 86. sırada yer alıyor. 1. ve 2. sırada ise %21 ile Fransa ve İngiltere bulunurken, 3. sırada %14 ile Japonya, ardından %12 ile ABD ve %9 ile İspanya bulunuyor.
Kitap okuyanların ise %45’i aşk, %43’ü dini kitaplar (namaz hocası-dua kitapları), ve %12’si de masal, fıkra, siyaset veya kişisel gelişim ile ilgili kitaplar okuyor. 4 kişilik bir ailede kitaplar için yılda ortalama 5,5 lira harcanıyor. Türkiye’de buna karşılık cep telefonu ve iletişim masraflarına verilen masraf yılda ortalama 173 TL. Başka istatistiklere göre ise bu rakam 2017 yılında kişi başı kitap harcamalarında 0,25 cent. (Dünya ortalaması 1,3 $) Bu rakam Norveç’te 137$, Almanya’da ise 122$.1
Türkiye’de toplumumuz günde 6 saat televizyon, 4 saat ise internet için vakit ayırırken, kitap okumak için günde ortalama kişi başı ancak 6 dakika zaman ayırıyor.
‘Toplumumuz kitap okumuyor’ diyerek yakındığımız fakat çözüm olarak öneriler sunamadığımız bu oranların neden düşük olduğuna gelin hep beraber bakalım:
Türkiye’de kütüphane sayısı 1.118 iken, 600 bini aşkın kahvehane bulunmaktadır. ABD’de buna karşılık 16 bin kütüphane mevcuttur (ABD nüfusu 327 Milyon kişi iken Türkiye nüfusu 80 Milyon, yani ABD nüfusu Türkiye’nin yaklaşık 4 katı, fakat buna kıyasla kütüphane sayısı Türkiye’deki kütüphane sayısından 14 kat fazladır, yani orantılı olarak çok daha az kütüphanemiz var.)2
TÜIK raporlarına göre Türkiye’de kitap, ihtiyaç listelerinde 235. sırada yer alıyor.
Türkiye’de eğitimle ilgili basılan yayınların oranı %63. Yetişkin inceleme, araştırma kitaplarının payı %15. Bunu, %8’le çocuk ve gençlik kitapları, %7 ile inanç kitapları takip ediyor. Yetişkin edebiyat ve sanat kitaplarının oranı ise, %4. (Bu ise kitap okumanın daha çok okulda mecburi şekilde olduğunu veya ders/sınav kitaplarının üzerinden yapıldığını gösterir.)3
2019 yılında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve yükseköğretim kurumlarına ayrılan bütçe rakamlarına bakıldığında, eğitimin ve yükseköğretimin en temel ihtiyaçlarının görmezden gelindiği, bütçenin sadece zorunlu harcamalar dikkate alınarak hazırlandığı, hatta zorunlu harcamalarda bile kısmaya gidildiği dikkat çekmektedir.
2018 yılında 92 milyar 529 milyon TL olan MEB bütçesi 2019 yılı için 113 milyar 813 milyon TL olarak belirlenmiştir. MEB bütçesinde rakamsal olarak artış olduğu görülse de MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2018 yılında yüzde 12,13 iken, 2019’da bu rakamın yüzde 11,84’e gerilemiştir.4
Finlandiya ve Türkiye Eğitim Sistemleri Arasındaki Fark
1. Türkiye’de müfredat ve ders kitapları eğitimin baş aktörleri olarak biliniyor. Eğitim kalitesindeki zayıflık genelde bu ikisinin suçu olarak görülüyor. Ama Finlandiya’da çok basit bir müfredat var ve pek değişmiyor. Yani Fin eğitim sisteminde ders kitapları bırakın aktör olmayı, figüran bile değil.
2. Türkiye’de 1.sınıf öğrencilerinin velileri “Bizim çocuk bugün Matematikten 90 aldı” diye gururla gezebiliyor. Resmiyette not verilmiyor olsa bile öğretmenler sağ olsunlar kendi inisiyatiflerini kullanarak büyük bir özveriyle testler hazırlıyor ve çocukları sınav dolu bir geleceğe hazırlıyorlar. Ama Finli öğrencilere okulun ilk altı yılında asla not verilmiyor. Buradaki öğrenciler ilk olarak 16 yaşına geldiklerinde ülke genelinde bir sınava giriyorlar.
3. Türkiye’de öğrencilere çöp attırsanız ertesi gün muhtemelen velileri okulu basıp olay çıkarır. Ama Finlandiya’da öğrenciler okulun tüm işlerini nöbetleşe sistemde birlikte yapıyorlar. Böylece sorumluluk duyguları gelişiyor.
4. Türkiye’deki özel okullarda ders saati 8 ama yetmediği için okul çıkışında etütler, hafta sonu kursları ve özel derslerle bu sayı günde 12-14 bandını yakalıyor. Finlandiya’da ise günlük ortalama ders saati 4. Dünya eğitim ligindeki sıralamamıza baktığımızda, nitelik ve nicelik kavramlarının ne kadar önemli olduğu gün yüzüne çıkıyor.
5. Türkiye’de, “Hiçbir şey olamazsa, bari öğretmen olsun” mantığı devam ediyor. Ama Finlandiya’da öğretmenlik mesleği toplumun en gözde mesleklerinden bir tanesi! Öğretmenler master derecesi olanlar arasından seçiliyor. Lise mezunları arasında öğretmenlik için müracaat edenlerin ancak yüzde onu öğretmen yetiştirme programına kabul ediliyor.
6. Ülkemizde öğretmen olabilmek için sınavdan geçer puan almak yeterli. Finlandiya’da ise öğretmen olabilmek için üç aşamalı bir testten geçmek zorundasınız. Bu aşamalar arasında mülakat, ders anlatma gibi bölümler de var. Ülkemizde heykeltıraş olmak isteyenlere bile özel yetenek sınavı uygulanırken, etten kemikten gerçek insanı şekillendirecek olan öğretmenlerin çoktan seçmeli sorularla mesleğe kabul edilmesi kabul edilebilir bir şey değil.
7. Finlandiya’daki okulların kantinlerinde su, süt ve meyveden başka hiçbir şey yok. Bizdeyse işin suyu çıkmış durumda. Her teneffüs fıstıklı çikolata yiyen çocukları 8 saat sırada oturtmaya çalışmak öğretmenler için büyük imtihan! Belki de bu yüzden teneffüste sınıflardan hızlı boşalma rekoru bizde.5
1. dunyabizim.com/mercek-alti/turk-halkinin-kitapla-imtihani-neden-okumuyoruz-h31496.html
2. ehlibeytalimleri.com/okumuyoruz_d13063.html
3. cnnturk.com/dunya/dw/unesco-turkiye-kitap-okuma-oraninda-86inci-sirada
4. egitimsen.org.tr/2019-egitim-butcesi-zorunlu-ihtiyaclari-bile-karsilamaktan-uzaktir/
5. gelecekegitimde.com/2019/03/06/turkiye-ve-finlandiya-egitim-sistemleri-arasindaki-15-fark/