Muhterem Alparslan KUYTUL Hocaefendi kendisine yöneltilen; ‘Son zamanlarda Gülen Cemaati’ni tenkit eden açıklamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?’ şeklindeki sorulara verdiği cevaplarda özetle şu açıklamalarda bulundu:
Hâlbuki bunlar hükümetten evvel aslında dine zarar verdiler. Ilımlı İslam dine karşı bir darbedir. Yani asıl darbe hükümete karşı bu girişimden çok daha önce dine karşı yapıldı. Bugün asıl bunlar üzerinde durulmalıdır.
Gülen Hareketinde Asıl Tenkit Edilmesi Gereken Noktalar:
- Dinler Arası Diyalog dini bozmaktır. Tavizler vererek İslam’ı hristiyanlığa yaklaştırmaktır. İslam’ı laikleştirme gayretidir. Hristiyanları ve yahudileri kardeş olarak görmeye başlamaktır. Kâfire ve zalime karşı müslümanda olması gereken tavrı törpülemektir.
- Bu cemaat başörtüsü mücadelesini hiçbir zaman desteklemedi. Fethullah Gülen’in; “Başörtüsü füruattır” sözü o zamanlarda başörtüsü mücadelesine vurulan bir darbedir. 1980’lerde biz üniversitede talebeyken de desteklemediklerine bizzat şahit olduk. Bu olayların başından beri, Türkiye’de başörtüsünü istemeyenler kimlerdir? Cemaatin başörtüsüne ‘füruattır’ demesinin kimlerin işine yaradığı iyi düşünülmelidir. Hükümet, cemaatle arası bozulana kadar başörtüsü meselesini gündeme bile getirememiştir. Cemaatle arası bozulduktan sonra bu konuda bir şeyler yapabildi. Hâlâ da tam halletmiş değil.
- Yine Ilımlılaştırma gayesiyle bayanlarını; makyaj yapacak, süslü-püslü, kendine baktıran başörtüsü ve dar kıyafetler giyecek hale getirmeleri eleştirilmelidir. Hâlbuki örtünün gayesi; kadının, kendine baktırmayacak ve erkeklerin dikkatini çekmeyecek şekilde giyinmesidir. Örtülü olmayanları asla örtünmeye teşvik etmediler, bu konuyla ilgili eğitim vermediler. Hatta televizyonda çıkan bir haberde, ‘bir valinin karısının örtünmek istediğini, Pensilvanya’ya sorduklarını ve oradan gelen cevabın “Örtünmesin” olduğunu’ ifade etmişlerdi. Yani bir kadın örtünmek istiyor, günaha girmek istemiyor, hocaefendinin görüşü; “Örtünmesin” oluyor.1 Nasıl bir hocalık bu?
- Türkçe olimpiyatlarında açık-saçık kızları çıkartıp, erkeklerin karşısında şarkı söylettiler. Bunun haram olduğunu bilmek için hoca olmaya, Arapça bilmeye, fıkıh, hadis, tefsir okumaya gerek yok. Kimin imanı bunu kabul eder? Buna kimin cevaz verdiği belli…
- Gençleri uçaklarla Amerika’ya, İngiltere’ye götürüyorlardı. Bundan 15 sene evvel özel bir toplantıda onların içinden bir doktor bana: “Hocam inşallah ben çocuğumu bu sene umreye götüreceğim” dedi. “Geçen sene gitmiştin, neden bu sene bir daha gidiyorsun?” dedim. “Hocam, çocuğuma söz verdim de ondan. Benim çocuğum bu cemaatin okullarında okuyor. Cemaat çocuğuma ve okuldaki tüm talebelere ‘sizi Amerika’ya götüreceğiz (10 günlük, 10.000 dolarlık bir seyahat) orada sizi gezdireceğiz.’ demiş. Ben de ‘çocuğum Amerika’ya gideceğine Kâbe’ye gitsin’ diye düşündüğüm için böyle bir söz verdim” dedi. Bu seyahatlerle Amerika’yı sevdiriyorlar. Buna o cemaatte olanların bile imanı razı olmuyordu.
- Bu cemaat güçlendirildi, üniversiteler kurduruldu, bütün devletlerde yayılması sağlandı ve o devletlerde lüks okullar açtırıldı. Bu okullarda okuyanlar normal vatandaşların çocukları değil, başbakanların, bakanların, valilerin, zenginlerin çocukları. Yani zenginlerin ve yetkililerin çocuklarının gideceği lüks okullar meydana getiriliyor ve o çocuklara sadece Türkiye sevdirilmek isteniyor. Din-iman öğretilmiyor, Türk sevgisi veriliyor. Neden ve kimler tarafından desteklendiği anlaşılmıyor mu? İslam cemaati İslam’ı mı öğretir, Türkçeyi mi?
- İslam’ı öğreten medreseler kurmayıp matematik-fen eğitimine ağırlık verdiler. Hâlbuki bu işi devlet ve özel okullar zaten yapıyordu. Cemaatin görevi modern bilimleri öğrenenlere İslam’ı öğretmek olmalı değil miydi?
- Cemaatin derslerinde tevhid davasından ve İslam medeniyetinden hiç bahsedilmedi. İslam, ibadet ve ahlâka dönüştürüldü. Para toplayabilmek için sürekli infak ruhu ve hizmet anlayışı verildi, o kadar. Cihad anlayışı tamamen unutturuldu.
- Cemaat, İslam’ı demokrasiyi kabul eden bir din, demokrasiyi de İslam’a en uygun sistem olarak gösterdi. Bağlılarını İslam medeniyeti anlayışından uzaklaştırıp demokrasi taraftarı haline getirdi. Hatta bağlılarını laikleştirdi. İslam devleti anlayışını gereksiz bulan, demokrasiyi yeterli gören bir anlayış kazandırdı.
- Cemaat, İsrail ve Amerika ile dostluk ve ittifak kurarken müslümanlardan ve İslam âleminden uzaklaştı. İsrailli ölen çocuklara ağlarken Iraklı, Filistinli mazlumlara ve şehitlere ağlamadı.
- Mavi Marmara şehitlerine ağlayıp İsrail’e beddua edeceğine “İsrail’in otoritesini tanıyıp onlardan izin almalıydınız” dedi.
- Irak’ın Amerika tarafından işgaline ve Amerika’nın yaptığı zulümlere sessiz kaldı. Irak, Amerika tarafından işgal edildiğinde 1,5 milyon insan öldürüldü. Sesleri çıkmadı. 1,5 milyon kardeşini şehit edenlere, on binlerce kadının namusunu kirleten Amerikan conolarına bırakın beddua etmeyi o günlerde Amerika’yı tenkit bile etmeyip “Irak’ta öyle bir demokrasi kurun ki İran’a özenmesinler” diyerek zulmü desteklediler ve akıl verdiler.
Hükümet en büyük hatayı Irak işgalinde Amerika’ya destek olmakla yaptı. Irak’taki zulme ve 1,5 milyon insanın şehit edilmesine Türkiye ortak oldu. Kanaatimce Irak işgali şimdi olsa Türkiye hükümeti Amerika’ya yardım etmez ve o tezkereyi geçirmeye çalışmazdı. Yoksa o zaman, hükümeti cemaat mi yönlendirdi? Başbakan bunu açıklamalıdır. Türkiye hükümetinin en büyük hatası; Irak mevzuunda Amerika’nın zulmüne ortak olmasıdır. Fetvayı onlar veriyordu, başbakan da “hoca böyle dediyse demek ki caiz” diyordu. Zaten hükümeti onlarla beraber kurmuştu ve belki de hükümet bu şartla kurulmuştu?
- Suriye konusunda çıtları çıkmadı. Yüz binlerce insan ölür, bir şey demezler. Yardım dernekleri var, acaba bugüne kadar Suriye için ne yaptılar?
- Mısır’daki İhvan’ı sevmediler ve sevmeyecekler. Çünkü İhvan, Kur’an’ın hâkim olmasını isteyen bir cemaattir ve rahmetli Hasan el-Benna’da ‘İslam Devleti’ anlayışı vardı. Bu cemaat ise ılımlı, demokratik ve laik bir devlet ister, İslam devleti değil. Yani istedikleri, devlette gazino, birahane, faiz ve diğer haramlar da olmalı, cami de! İslam devleti isteyen İhvan-ı Müslimîn’i bu sebeple sevmezler. Aynı sebeple Erbakan Hoca’yı da sevmezlerdi. İslam Medeniyeti isteyen hiçbir cemaate selam vermezlerdi.
- Dünyada düşman oldukları tek devlet İran’dır. Bu düşmanlık İran bir İslam devleti olduğundan değilse nedendir ?
Bütün bu bilgiler ışığında cemaatin hükümete yaptığı darbeden daha önemlisi dine vurduğu darbelerdir ve asıl eleştirilmesi gereken meseleler bunlardır. Bugün bu cemaati tenkit edecekseniz bunları tenkit edin.
Bunlar hata olarak yapılmadı. Bu cemaat 30 sene evvel de böyleydi. Ama içindekiler göremediler. Benim gördüğüm şu: Bu cemaatin içinde yetişenler ve ayrılanlar Prof. da olsalar hâlâ hareket metodu konusunu anlayamıyorlar. Çünkü cemaatte 20-30 sene boyunca öğretilen şey sadece hizmet, yurt yapmak, okul açmaktı. Onlar cemaat içerisindeyken de hiçbir zaman entellektüel konulara girilmemiş ve metod konusu hiçbir zaman konuşulmamıştır. Tenkit edenler sadece Fethullah Hoca’nın hatasını değil bu kadar hatayı fark edemedikleri için kendi hatalarını da söylemeliler ve “Biz de hata etmişiz” demeliler.
Türkiye’de baştan beri yanlış bir hareket metodu var. Peygamberî olmayan hareket metotları ve tavizlerle gelinen son nokta işte budur: Türkiye’de bazı cemaatler omurgasız ve ilkesiz! Yerine göre her rengi alabiliyor, her şekle girebiliyorlar. İnsanlar ise bu yanlışları, “Bugün böyle gerekiyor, tedbir için, bir yere gelebilmek için böyle yapıyorlar, niyetleri iyi” diyerek hayra yoruyorlar. Hâlbuki düşünülmesi gereken şudur: Peygamberler böyle bir metotla hareket etmemiştir. Peygamberimiz zayıfken ve yanında kimse yokken de böyle davranmadı. Bir cemaat de aynen Peygamberimiz gibi ilk günden itibaren dik durmalıdır. Onlar, “Şimdi böyle gerekiyor” diyerek müslümanları yumuşatıyor, ılımlı hale getiriyor ve ılımlılaşanlar güçlendirilerek toplumda söz sahibi olacak bir hale getiriliyor.
Bu durumdan bütün cemaat ve tarikatlar ibret çıkarmalı, “Biz de böyle kandırılıyor olmayalım. Biz de İslam devleti ve İslam Medeniyetinden bahsetmiyoruz. Biz de peygamberî bir hareket metodu izlemiyoruz” diye düşünmelidirler. Durumlarına yeniden bakarak eğer onlar da şartlara göre şekil alıyor, renkten renge giriyorlarsa “Acaba bizim başımızdakiler de mi böyle derin devletle beraber, bizi kim yönlendiriyor?” diye düşünmelidirler. Buna göre Lailaheillallah davasından bahsetmeyen, İslam Medeniyeti kurulması gerektiğini anlatmayan, sürekli taviz veren, insanları, sadece ibadet ve zikirden bahsederek uyutan cemaatlerden şüphelenilmelidir.
Sayın Başbakan 8 ay evvel bunların olimpiyatlarına katıldı, takdir etti, alkışladı ve Hocaefendi’yi Türkiye’ye davet etti. Fakat şimdi stadyumları onlara vermeyeceğini söylüyor. Hâlbuki o zaman da haramların helalleştirilmesine izin vermemeli, en azından kınamalı idi. Kendinden önce, Kur’an’a karşı yapılan haksızlıklara tepki göstermeliydi. Ayrıca 28 Şubat’ta Erbakan Hoca’yı deviren darbecileri bunların desteklediğini biliyordu. Hocasını devirdikleri zaman böyle tepki göstermeyen Başbakan şimdi kendisini devirmek istediklerinde tepki gösteriyor.
Tayyip Erdoğan hayatında iki defa gömlek değiştirmiştir. 1997-1998’e kadar Milli Görüş gömleği üzerindeydi, AKP’yi kurmakla o gömleğini değiştirdi. O zaman “milli görüş gömleğini değiştirdim.” demişti. Bu tarihten 2013’e kadar da üzerinde Fethullah Hoca’nın gömleği vardı. Şimdi o gömleği de değiştirmek gerektiğini anladı. 17 Aralık 2013’ten itibaren yeniden gömlek değiştirdi. O halde Ey Başbakan! Bir daha gömlek değiştirmek istemiyorsan bundan sonra Kur’an Gömleğini giy! Kur’anî hareket metodunu takip et, gömlek değiştirmek zorunda kalmazsın.
Biz her iki tarafa da söylenmesi gerekeni söyleriz. Müslümanlar taraf tutmadan, hak ne ise onu konuşmalıdırlar. Biz yapılan yanlışların her zaman karşısında olduk. 10 sene evvel Dinler Arası Diyaloğun yanlışlığını anlatan konferanslar yaparak tepkimizi gösterdiğimiz gibi 20 sene evvel de 30 sene evvel de haramlara tepkimizi gösterdik. Şimdi birçoğu yeni yeni uyanıyor. Biz bunları 30 sene evvel söylediğimizde bizi kınıyorlar, 20 sene evvel söylediğimizde “Siz anlamazsınız” diyorlar, 10 sene evvel söylediğimizde de “Fitne çıkarmayın!” diyorlardı. 7-8 ay evvel Türkçe olimpiyatlarını kınadığımda ve genç kızların erkekler karşısında şarkı söylemesinin caiz olmadığını söylediğimde ise “Neden cemaatlerin aleyhinde konuşuyorsunuz?” diyorlardı.
Hayır! Cemaatlerin aleyhinde konuşmuyorum, haramların aleyhinde konuşuyorum! Dinin bozulmasına karşı tavrımı göstermek zorundayım. Bu din benim de dinim. Din hepimizindir ve hepimiz tepki göstermek zorundayız.
1)-Yeni şafak 05.03.2014 Tarihli haber -w.w.w.takvim.com.tr/ Güncel 06.03. 2014(Günün Yazıları)