• Anasayfa
  • Bölümler
  • Hedef
  • Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Davetçilere Notlar Davete Esastan Başlamak: Tevhid ‘La İlahe İllallah’

Hedef

Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Davetçilere Notlar Davete Esastan Başlamak: Tevhid ‘La İlahe İllallah’

Paylaş:

TÜM PEYGAMBERLER DAVETE ‘TEVHİDLE’ BAŞLADI, SEN DE KALPLERE TEVHİD TOHUMUNU EK...

Bir davetçi olarak davete en önemli mesele ile başlamalısın, o da Tevhid’dir. Davanın öncüleri olan peygamberler, Tevhid’den başka bir davayı öne sürmediler.

Onların da toplumlarında her türlü günah vardı; fakirler eziliyor, ırkçılık yapılıyordu. İçki, kumar, faiz, zina, yayılmıştı. Allah isteseydi, peygamberlerini farklı davalarla ortaya çıkarabilirdi. Davaları; fakir-fukara davası, ırk davası, ahlak davası olabilirdi. Ama hiçbir peygamber bu haklarla ortaya çıkmadı, çünkü en büyük hak, Allah’ın hakkıdır. O halde O’nun adına ortaya çıkılmalıdır.

Sen de toplumundaki her türlü günaha karşı, ilk olarak ‘La ilahe illallah’ı anlatacaksın. Bu şekilde, sahte ilahlar yok olup, kalpler hakiki ilaha teslim olacaktır. Allah’ın hâkim olduğu bir toplumda da günahlar yerini, medeni hayatlara bırakacaktır.

 

 

EN BÜYÜK HASTALIĞI TEDAVİ ETMEK İÇİN DAVET ET

‘La ilahe illallah’ diyerek başlamalısın çünkü mühim olan ‘kanseri’ tedavi etmektir.

Kanser gibi olan şirki de ancak Tevhid temizler. En büyük günah olan şirk ile sahte ilahlar Allah’a ortak koşularak Allah’ın hakkı gasp edilmektedir. O’nun dediği olmalıyken başkalarının dediği olmaktadır. O yüzden, önce bu hastalığın tedavisi için mücadele etmeliyiz.

İslam davetçisi olarak şirki yok etmeli, tevhidi yerleştirmelisin kalplere! En acil olan budur. Çünkü insanın her an ölme ihtimali vardır. Ölmeden evvel Tevhid’e iman etmelidir. Bir insan öldüğünde kabirde de ahirette de, ‘Müslüman olup olmadığı, Allah’a ortak koşup koşmadığı, başka Rabler edinip edinmediği’ sorulacaktır. İnsanın her an ölme ihtimali olduğu için, kalbinde bulunan şirki temizleme meselesi sonraya bırakabilecek bir mesele değildir. İnsan, La ilahe illallah demeden namaz da kılsa, ahlaklı da olsa geçerli olmaz. Ameller, imandan sonra kabul olmaktadır.

EĞİTİM METODU AÇISINDAN DA TEVHİD İLE BAŞLAMAK GEREKİR

Eğitim metodu açısından da böyledir. Bir insan, İman kalbine girip de, Allah’ı tanıyıp severse, O’nu tek otorite, ilah, hayata karışmaya yetkili olarak görürse işte o zaman Allah neyi emrederse yapabilir. Artık, O’na ibadet etmek, Allah’ın haramlarından uzak kalmak kolaylaşır. Aksi halde daha iman etmemiş olan birine ibadetler ve haramlar söylense de bunu kaldıramaz, nefsine zor gelir.

Tevhidin ilk basamağı marifetullah ve muhabbetullahtır. Bir insan Allah’ı tanımıyorsa, ne kadar konuşsanız da boşuna konuşmuş olursunuz. Karşımızdaki kişilere önce Allah’ı tanıtmalı, kâinat kitabını okutmalıyız ki böylece Allah’ı sevsinler. O zaman ‘Allah’ın dediği olmalı’ diyebilirler

 

 

TEVHİDLE BAŞLARSAN ‘EMİN’ SIFATINI KAYBETMEZSİN

 

Davanın muzaffer olabilmesinde en mühim noktalardan birisi, o davayı savunanların ‘Emin’ sıfatını kazanmaları ve bunu kaybetmemeleridir.

Tevhid’in dışında bir şeyle davetine başlarsan, insanlar aldatılmış olur. “Bize, Tevhid demedin; ‘Vatanı kalkındıralım, ezilenlerin haklarını savunalım’ dedin. Biz de seninle beraber olduk, ama şimdi işi değiştirdin, ‘Allah’ın dediği olmalı, bu düzen yanlış! İnsanların, Allah’ın kanunlarına aykırı kanun koyma hakkı yoktur. Laiklik-demokrasi yanlış’ diyorsun. Eskiden böyle demezdin, demek bizi aldattın. O halde sen emin biri değilsin. Bizi bu mühim meselede aldattıysan kim bilir daha başka meselelerde de ne kadar aldatmışsındır ya da aldatacaksındır” derler. Emin sıfatını kaybedersin. Davetçisin, insanları aldatmamak ve emin olarak yola devam etmek için Tevhid’le başlamalısın.

Peygamberlerin hepsinin metodunun aynı olmasından anlıyoruz ki bunu onlara öğreten Allah’tır. Sonsuz ilim sahibi olan Allah, Tevhid’le başlamaktadır, Bu metod, kıyamete kadar geçerlidir. Peygamberler arasında binlerce yıl olmasına rağmen, bu metod zamana, şartlara ve toplumlara göre değişmemiştir, değişmeyecektir.

 

LA İLAHE İLLALLAH’ DEMEKLE ORTAYA BİR DAVA KOYUYORSUN

Tevhid davası, tam manasıyla anlaşıldığı zaman hem fertlerin hem de toplumların hayatını değiştirir. Çünkü bir davetçi; davete esastan başlayıp Tevhid’i ortaya koymakla; “Bu dünya Allah’ındır o halde O’nun dediği olmalıdır” demiş oluyor… Bir şeyi en iyi bilen kim ise onun dediği olmalıdır, yani “İnsanı yaratan Allah, insanın her şeyini bildiği için O’nun dediği olmalıdır” demiş oluyor… Ortaya koyduğu bu dava ile tüm batıl ideolojileri reddedip “İnsanın hayatında öyle birinin dediği olmalı ki; ‘ben seninle eşitim’ diyemeyeceği biri olmalıdır” demiş oluyor… “Yaratmak da hükmetmek de Allah’a aittir” demiş oluyor… 

Davetçi olarak sen de Peygamberlerin davette izlediği metodu takip et ve tebliğe esastan başla: Tevhid’i anlat! Anlat ki; bu dava, insanların hayatlarını bambaşka bir düzene sokup, cahiliyeye dair tüm kalıntıları temizlesin. Kalplerde inkılâplar gerçekleştirip kula kulluğun önüne geçsin… Anlat ki; temeli Tevhid olan İslam Medeniyeti gelsin…