DEVRANIN DEĞİŞECEĞİNİ GÖRENLER GEMİYİ TERK EDİYORLAR
AKP’li iş adamı Ethem Sancak: “Biz Amerika’nın desteği ile iktidara geldik. Taç giyen baş akıllanır. ‘One minute’ olayında rest çektik. Batı’nın pranga sistemine kafa tutmaya başladık. Bunu devirebilmek için en son içimize sızdırdıkları FETÖ, 15 Temmuz darbesini yaptı. Biz milletimizin desteği ile bunları yendik” dedi. Ethem Sancak, bu sözlerine tepkilerin gelmesi ve partiden ihracının talep edilmesinden sonra AKP’den istifa etti. Ardından Doğu Perinçek’in, Ethem Sancak’ı savunması dikkat çekti. Bu olayı değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi:
Ethem Sancak herkes tarafından AKP’li olarak biliniyordu ama kendisi Vatan Partisinin görüşlerini desteklediğini, ilk siyaset hocasının da Doğu Perinçek olduğunu söyledi ve Doğu Perinçek’in talebesi olduğunu kabul etti. Ethem Sancak, Perinçek ailesinden birinin de içinde olduğu bir grup ile Rusya’ya gitti. Tamamen Perinçek gibi konuşarak Rusya’yı öven, Çin’i metheden cümleler sarf etti ve Doğu Türkistan’da Müslümanlara zulüm yapılmadığını iddia etti. Şimdiye kadar Perinçek’in fikirlerini bu kadar aleni bir şekilde dillendirmeyen Sancak, neden yıllardır kendini AKP’li olarak gösterdi? Demek ki kendisine böyle bir görev verilmişti. Kalbini Allah bilir ama benim anlayabildiğim kadarıyla hükümete ortak olan her partinin birtakım zenginleri, partileri hükümetin içinde olduğu için birtakım ihalelerle büyük paralar kazanabiliyorlar. Paranın birçoğunu partilere aktardıkları için o partilerin para kaynağı olarak görev yapıyorlar. Sancak da AKP hükümeti içerisinde yer aldı ve çok büyük paralar kazandı. Demek ki her parti, devleti- milleti bu şekilde soymakta, soyabilmesi için de iş adamlarını ayarlamakta, onları hükümete yerleştirmekte, onların eliyle partilerine büyük paralar kazandırmaktadırlar. Diğer ihtimal de anlayabildiğim kadarıyla şu: Yarınlarda hükümetin kaybedeceğini görenler gemiyi yavaş yavaş terk ediyorlar. Sancak da bu yüzden böyle konuşmaya başladı ya da AKP’liler Ethem Sancak’ın gerçek görüşlerini öğrendi ve Sancak partiden ihraç edileceğini anlayınca bu şekilde konuşmaya başladı.
ZULÜMDE BİRİNCİ SIRADAYIZ!
Avrupa Konseyi 49 ülkeye dair tutuklu ve hükümlü istatistiklerini yayınladığı raporda Türkiye’nin 2020 yılında nüfusa oranla cezaevine girişlerde ilk sırada olduğunu belirtti. Türkiye’deki baskı düzeninin göstergesi olan bu rapor hakkında Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: 49 ülke içerisinde ne bilimde ne üniversitelerin kalitesinde ne enflasyonun düşüklüğünde ne kişi başına düşen milli gelirin yüksek olmasında ne huzurda birinciyiz. Ancak cezaevindeki tutuklu sayısında birinciyiz. Avrupa’da 100.000 kişiden 100’ü hapiste, yani 1.000 kişiden 1 tanesi hapiste ancak bu durum Türkiye’de üç, üç buçuk katıdır. Türkiye hapishanelerinin artırılmış kapasitesi, 190.000-200.000 civarındadır ve şu anda hapishanelerde 272.000 kişi vardır. 1-2 sene evvel 300.000’i geçen kişi sayısı vardı. Bir af ile torbacıların, eroin-esrar satanların, katillerin, hırsızların içinde olduğu yaklaşık 100.000 kişi salıverildi. Buna rağmen cezaevleri tekrar dolmuş durumda. Siyasi maksatlarla insanları sürekli tutukluyorlar. Dünya üzerinde Rusya diktatör bir devlet olarak biliniyor ancak biz Rusya’yı bu konuda geçmişiz. Devlette şefkat esastır, şefkat ise adaletli olanlarda bulunur. Adalet farz, merhamet sünnettir. Farzı yerine getirmeyenler sünneti mi yapacaklar? Diktatörlük boşuna değildir; özgürlük ortamı olursa herkes konuşacağı ve adaletsiz olanlar hapse gireceği için baskı kurmak ve diktatör olmak zorundalar. Unutulmasın ki, bugüne kadar dünya tarihinde böylesi diktatörler oldu ama hepsinin sonu kötü oldu. Adaletli olunsa diktatörlüğe gerek kalmaz. Adaletli olmak diktatörlükten daha kolaydır.
HARBİYELİLERE ZULÜM DEVAM EDİYOR!
15 Temmuz gecesi boğazı kesilerek öldürülen Harbiyeli Murat Tekin için “köprüye zarar verdi” gerekçesiyle ailesinin arabasına 5,5 yıl sonra haciz konuldu. Bu konuyu değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: Mısır’daki darbeci Sisi’nin baltacıları gibi Türkiye’de de gizli bir güç oluşmuş durumdadır. Bizim 20 Mart olayımızda da vardı. 15 Temmuz’da da böylelerinden çok fazla vardı. Ben o zaman onu yapanlara ‘cani’ demiştim. Bana bu konuşmamdan dolayı dava açıldı. Hâlbuki ben, suçlu oldukları iddia edilen kişilerin mahkeme kararı ile cezalandırılması gerektiğini ifade etmiştim. Ayrıca askeri öğrenci ve erler gidilen yerden sorumlu değildir, komutanlar sorumludur. Ancak Murat Tekin orada yargısız infazla idam edildi. Çocuk orada öldürüldüğü halde daha sonra ailesine “oğlun köprüye zarar verdi” diyerek haciz getiriyorlar. Bu çocuk köprüye nasıl bir zarar vermiş olabilir? Devlet o aileye, çocuğu yargısız infazla öldürdüklerinden ötürü tazminat vereceğine bir de tutup malına haciz koyuyor. Bunlar hiç normal işler değil. Bu alay etmektir, insanları çıldırtmaktır, hükümetin düşmanlarını çoğaltmaktır ve açıkça hükümete kurulan bir komplodur. Bunun başka izahı yok. Bunu yapanlar ve yaptıranlar hükümet düşmanları ama hükümet hâlâ ayakta uyumaktadır ya da engel olacak gücü kalmamış durumdadır. Hükümet ittifakı bitirmeyi göze alamıyor. İttifakı bitirirsem biterim, diyor. Hâlbuki ittifakı bitirmezlerse kendileri bitecekler!
BÖYLE HUKUK ANLAYIŞI YERİN DİBİNE BATSIN!
İçişleri Bakanlığı, yazılı emri sonradan hazırlanmak üzere, üst ve araç aramasına izin veren yönetmelik hazırladı. Batman Barosunun yönetmeliğe itiraz için açtığı dava sonucunda Danıştay, bazı maddeleri iptal etti ve yazılı emir olmadan üst ve araç araması yapılamayacağı kararını verdi. Bu kararı değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: Yönetmelikteki madde savcıdan talimat olmadan polise ve jandarmaya üst ve araç arama yetkisi vermek içindir. Böyle bir hukuk anlayışı olabilir mi? Bu, savcıyı köle yerine koymaktır. Hazırlanan yönetmeliğe Batman Barosunun itirazı üzerine Danıştay bazı maddeleri iptal etti. Soylu ise polisin yetkisini artırmak istiyor. O zaman bu devlet bir hukuk devleti olmaz. Anayasaya aykırı kanun olamayacağı gibi yönetmelik de kanunlara aykırı olamaz. Bu yönetmelik teklifi hem anayasaya hem de kanuna aykırıdır. Eğer polis bu itiraz kabulüne rağmen vatandaşları aramaya kalkarsa ve bunu zorla yaparsa kameraya çekilmeli ve suç duyurusunda bulunulmalıdır.