EKREM İMAMOĞLU’NUN TUTUKLANMASI HAKKINDA: “BU, RAKİBİNİ SAF DIŞI ETME OPERASYONUDUR!”
İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu, 1’i profesör 28 kişinin diplomalarının “yokluk ve açık hata” gerekçeleriyle geri alınmak sureti ile iptaline karar verdi. Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesine sabah saatlerinde büyük bir operasyon düzenlenirken Ekrem İmamoğlu ile birlikte 105 kişi gözaltına alındı ve İmamoğlu hakkında tutuklama kararı verildi. Tutuklama kararı sonrası ülke genelinde büyük çaplı protestolar başladı. Verilen bu karara dair Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin değerlendirmeleri şu şekilde:
“Ekrem İmamoğlu, 35 yıl önce tüm talebelerin yaptığı gibi yatay geçiş yapmıştır. ‘Normalde yapamazmış ama yapmış’ denilmektedir. Burada bakılması gereken nokta Ekrem İmamoğlu’nun geçiş yaparken sahte evrak düzenleyip düzenlemediği, kanuni ifadeyle resmî belgede sahtecilik yapıp yapmadığıdır. Eğer İmamoğlu, sahte evrak hazırlamışsa ya da resmî evrakın üzerinde değişiklik yaptıysa elbette ki diploması geçersiz olur. Ancak bu 35 sene sonra mı ortaya çıkmıştır? Eğer böyleyse tabii ki suçludur. Ama öyle değilse üniversite, yönetmeliğe göre kabul etmemesi gereken belgeleri kabul etmişse bu İmamoğlu’nun suçu değildir.
Bu süreci hukuki bir süreç gibi göstermek istemektedirler ancak bunun neden yapıldığını herkes çok iyi bilmektedir. Fakültenin bir kurulu diplomanın geçerli olduğunu söyleyince başka kurul tayin edilmiştir. Bunun siyasi bir müdahale olduğu ortadadır. Rakip istemeyen, rakibini her türlü yolla ezip geçmeyi düşünen bir iktidar vardır. Bu yapılan rakibini saf dışı etme operasyonudur. Bu operasyonun yarının cumhurbaşkanı adayının önünü kesmek için yapıldığı ortadadır. Kamu vicdanı yaralanmış, adalet iyice dibe vurmuştur. Artık adalete güvenenlerin oranı %10 bile değildir. Nedense hep muhalif partilerin belediye başkanlarına operasyon yapılmaktadır. AKP ve MHP belediyelerine hiç operasyon yapılmamaktadır. AKP ve MHP belediyelerinde hiç mi yolsuzluk yoktur? Belediye çalışanları da toplum da hırsızlığın ve yolsuzluğun en fazla AKP ve MHP belediyelerinde yapıldığını bilmektedir. Neden onlara hiç operasyon yapılmamaktadır? Cumhurbaşkanının diploması yıllardır tartışılmaktadır ve üniversitede bir tane arkadaşı görülememiştir. Ama o cumhurbaşkanı olduğu için diploması incelenmemektedir. Güç elinizde olmayınca ve açığınız da olmayınca hakkınızda suç üretirler. Yargı tamamen siyasetin emrine girmiş durumdadır. Hiç kimse bu ülkede diplomasından da evinden de barkından da emin olamaz artık.
Bu konuda AKP’nin yaptığı zulümleri görenlerin İslam’dan soğuması beni üzmektedir. Şu üç kuruşluk dünya için insanları İslam’dan nefret ettirmeye değer mi? Ben onlardan değilim ama Müslümanım ve İslam adalettir. Biz bir tek bize yapılana değil, kim zulme uğrarsa zulme karşı gelmeli, mazlumun yanında olmalı ve hakkını savunmalıyız. Ben CHP’nin görüşlerini biliyorum. Özgür Özel’in Hamas’a ‘terörist’ dediğini belki kendi unutur ama ben unutmam. O ayrıdır, bu yapılan haksızlık ayrıdır. Bunlara bakanlar ‘Müslümanlar bir daha iktidara gelmesin’ demeye başlamaktadır. Ben bir Müslüman olarak insanların İslam’dan soğutulmasına razı olamam. Her adaletsizlik insanları o adaletsizliği yapanların ideolojisi ya da dininden soğutur. Bu adaletsizliği sosyalistler yapsa insanlar Sosyalizmden nefret eder. Faşistler yapsa Faşizmden nefret eder. Müslümanlar yapsa İslam’ı bilmeyenler İslam’dan nefret eder. Benim en çok üzüldüğüm nokta, bu yapılanların İslam’a mâl edilmesidir. Ey İslam’ı bilmeyenler! Bunlara bakıp da İslam şöyleymiş, böyleymiş demeyin. İslam bu yapılanı kabul etmez. İslam adalettir. İnsanlar yanlış yapar, Allah yanlış yapmaz. İslam’da yanlış yoktur. Ama uygulayanlar yanlış yapabilir. Zaten bu ülkede İslam hâkim değildir, Laik devlet vardır ve İslam’ı suçlayamazsınız. Zaten İslam nizamı olmuş olsaydı bu idarecilerin birçoğu o makama gelmezdi. Çünkü İslam’da bir insanın o makama gelebilmesi için ilim sahibi olması şarttır. Ehil olmayan, liyakati olmayan insan o makama gelemez. Bu yapılanlardan İslam’ı sorumlu tutmasınlar, bu şahısları sorumlu tutsunlar.
İdareciler zulmederek herkesi korkutup susturabileceklerini zannetmektedirler. Herkes korkak değildir. İnsanların birçoğu korkabilir ama herkes korkmaz ve korkmayanların cesaretleri artar, korkmayanlar her gün çoğalır. Mazlumlar susmamalıdırlar. Mazlumlar sustukça zalimler azgınlaşır. ‘Bu olayın her tarafı şer midir, hayır noktası var mıdır?’ denirse şunu söyleyebiliriz: Türkiye eylemi unutmuş, herkes susmuştu. Türkiye halkı dünyadaki en pasif halka dönüşmüştü. Şimdi ise eylemi, milletin gücünü hatırladılar. Belki bundan sonra eylemlerin daha çok yapıldığı bir Türkiye göreceğiz. Devletin ve hükümetin bu yanlışı insanlara haklarını aramayı, eylemi ve boykotu hatırlattı. Keşke CHP Genel Başkanı bunu İsrail malları için daha evvel söylemiş olsaydı, onu söylememekle tarihi bir hata yaptı. Sadece kendileriyle ilgili olunca boykotu hatırlamalarını da unutacak değiliz.”
“İNSANLARIN HATASI İSLAM’A MÂL EDİLEMEZ”
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin İmamoğlu’nun tutuklanması üzere yaptığı açıklamasında kullandığı “İslam adalettir, bu yapılanlar insanları İslam’dan soğutuyor” sözlerine binaen “Müslümanların tarihinde adaletsizliklerin, haksızlıkların olduğunu, Osmanlı’da dahi kardeş katline fetva verildiğini, Türkiye’de İslam hâkim olsaydı muhalif Müslümanların idam dahi edileceğini, Emeviler Döneminde zulümlerin olduğunu, tarihte İmam Azam’ın hapse attırıldığını” söyleyenler oldu. Böyle düşünenlere Alparslan Kuytul Hocaefendi şu şekilde cevap verdi:
“İslam’da hata olmaz ama insanlarda olur. İnsanlar yanlış yapıyorsa itiraz edilebilir ama İslam’a itiraz edilemez çünkü İslam Allah’tandır ve Allah yanlış yapmaz. Osmanlı’da kardeş katline fetva verilmiş olması kabul edilemez. Buna, ‘bir çocuğun öldürülmesine fetva’ da denilemez. Bu bir siyasettir ve her memlekette devletler âlimlerden bir kısmını satın alır. Bunlar satılmış adamlardır ve devlet başkanı ne isterse ona fetva verirler. Bunlar fetva makineleridirler, devlet başkanı kararı verir, bunlar da fetvayı verir. Gerçekten İslam’ı yaşayan, İslam’ı bilen âlimler bir çocuğun öldürülmesine fetva veremez. ‘Bu çocuk büyüdüğü zaman padişahlık taslarsa devlet ikiye bölünür’ düşüncesiyle bu fetva veriliyor denilecek olursa bu, bir çocuğun öldürülmesi için yeterli bir sebep değildir. İkinci olarak da o çocuğun büyüdüğü zaman padişahlık iddia edip etmeyeceği bilinemez. Gaybı Allah bilir, bu sebeple bir çocuk öldürülemez. Bu İslam değil, buna fetva veren de âlim değildir. Rejimin ve padişahın uşağıdır. Buna benzer hatalar olabilir ancak Müslümanların tarihi ayrıdır, İslam tarihi ayrıdır. İslam tarihi İslam’a uygun olan, İslam’a göre davranılmış tarihtir. Müslümanların tarihi ise hatalarla dolu olabilir çünkü Müslümandır ama yanlış yapıp nefsine uyabilmektedir ama o İslam’ın değil, Müslümanların tarihidir.
Bunu gündeme getirenler İslam devletinde mi gayr-i İslami devletlerde mi daha fazla yanlış işler yapıldığına bakmalıdırlar. O gün var olan yanlışlar Müslümanlardan ve o zaman tam bir devlet sistemi kurulmamış olmasından kaynaklanmıştır. Bugün dünyada daha modern, bütün organları tamam olan devletler vardır. Modern devletlerle bakanlıklar sistemi kurulmuş anayasalar, kanunlar geliştirilmiştir. Dolayısıyla bugün bir İslam devleti kurulacak olsa bu hatalar yapılmayacaktır.
Laik devletlerde anayasaya göre ya da yasalara göre itiraz edilebilir. Anayasa da yasa da onların elindedir, istedikleri gibi değiştirirler ve hiçbir şey yapılamaz. Bütün dayanakları yasaysa yasayı ellerinde oynatmaktadırlar. Bu şekilde laik bir devlette istedikleri zulmü yaparlar ama İslam devletinde ‘bu yaptığınız haramdır’ denilebilmektedir. Laik devlette ‘bu haramdır’ diyemezsiniz, ‘bu yasal değil’ diyebilirsiniz. O da gerekirse yasayı değiştirir ama İslam devletinde devlet Kur’an’ı ve sünneti değiştiremeyeceği için her Müslümanın devlet başkanına ‘bu yaptığın haramdır’ deme yetkisi vardır.”