DOĞRULARI KONUŞMAMAK HAKKA ZARAR VERİR
Karar Gazetesi yazarı Akif Beki, Hayrettin Karaman’ın WhatsApp gruplarında: “Bu iktidardan pek çok beklentiniz gerçekleşti, camiayı hayretle izliyorum, bakın demedi demeyin, sonra Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz, iktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikâyetle doğruları söylemek caizdir diyemem” şeklinde uyarılarda bulunduğunu iddia etti. Bu iddiayı değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi:
Hayrettin Karaman Hoca: “Her şeyi aldınız, daha ne istiyorsunuz? Hükümet her sorununuzu çözdü” diyor. Müslümanların bu iktidardan beklentilerinden olan başörtüsü meselesi ve kat sayı meselesi çözüldü, doğru ama onun dışında eğer “İmam Hatipler, ilahiyatlar çoğaltıldı” gibi şeyler söyleyeceklerse biz de bunlardan bir hayır görmediğimizi söyleyebiliriz. Bu okullar bol miktarda hadis inkâr eden, mezhep inkâr eden, cemaat düşmanı, tarikat düşmanı insanlar yetiştiriyor. Laik devletin İlahiyat Fakültelerinden de başka ne beklenebilir ki?
Haramlara gelince, hangi haram kaldırıldı ya da azaltıldı? Aksine intihar, LGBT, içki, faiz, kumar, intihar, uyuşturucu, cinayet, hırsızlık, zina vd. haramların hepsi çoğalmış vaziyette. Tüm dinsizlik çeşitleri çoğaldı. Boşanmalar arttı. Tüm bunlara bakıldığında bir iki meseleden başka düzelen bir şeyin olmadığını görüyoruz.
Ayrıca memleketin bütün kaynakları ya çalınıyor ya israf ediliyor. Sarayda bol miktarda israf var. Devletin her biriminde israf, her makamında hırsızlık yapılıyor. Memleketi yiyip bitirenlerin yüzünden ekonomik kriz meydana geliyor ve bu durumda biz konuşmayacağız öyle mi? Doğruları konuşmak iktidara iyiliktir, onların da akıllarının başlarına gelmesini sağlar. Doğruları konuşmamak hakka ve dine zarar verir. İsterse iktidara zarar gelsin ama dine, insanların imanlarına zarar gelmesin. İktidar mı üstündür, hak mı üstündür? Hükümet mi üstündür, din mi üstündür? Halk hocalardan doğruları konuşmalarını bekler. Hocanın vazifesi, ölümü göze alarak doğruları konuşmaktır. Çünkü hoca kendini düşünüp dini feda edemez. Kendini düşünüp hakkı konuşmayanlar, dini feda etmiş olurlar. Partime zarar gelmesin diyerek hakkı konuşmayanlar, dini feda etmenin cezasını ahirette çekecekler.
Kimin fetvasına itibar edilir? Elbette ilim işin başıdır. Fakat yalnızca ilimle fetva verilemez. İlmin dışında şunlar lazımdır:
- Basiret: Yalnızca ilim sahibi olan ama basiretsiz hocanın fetvasına itibar edilemez.
- Cesaret: Cesareti olmayan, hâkim güçlerle karşı karşıya gelmeyi göze almayan ilim sahibinin fetvasına itibar edilemez. Çünkü korkak insanlar mücadeleyi göze alamazlar ve hâkim güçlerin istediği gibi fetva verirler. Bunların ilminin olması bir şey ifade etmez.
- Hikmet: İlim sahibi olan ama hikmet sahibi olmayan hocanın fetvasına itibar edilemez.
- Muhalefet Ruhu: Muhalif değil muhafazakârsa istediği kadar ilim sahibi olsun, fetvasına güvenilemez çünkü muhalefet ruhu yoktur dolayısıyla her şeye boyun eğer.
- Hareket Ruhu: Hareketin içinde yer almayanların anlayamayacağı bazı meseleler vardır. Bazı şeyler ancak hareketin içine girildiği zaman anlaşılabilir. Kur’an’ın bazı hakikatleri ancak yaşayanlara nasip olur. Masa başı hocaları istedikleri kadar okumuş olsunlar fetvalarına itibar edilemez. Bu tür insanlar hareket insanı değillerse kesinlikle konuyu hakkıyla anlayamayacaklardır.
1950’de Adnan Menderes’in ezanı Arapça’ya döndürmesine devlet müsaade etti. 5-10 sene önce de AKP hükümetinin başörtüsü sorununu çözmesine yine devlet müsaade etti. Ve insanları onunla susturdular. İşte Hayrettin Karaman’ın böyle konuşmasının perde arkasında yine aynı oyun yatmaktadır. Demek ki başörtüsünün halledilmesi sus payı olarak verilmiş. Müslümanlardaki aşağılık kompleksine bakar mısınız? 'Bu benim hakkımdır' anlayışına sahip değiller. Mümin üstündür. Allah’ın gönderdiği kanunlar üstündür. Ama sanki birileri kendilerine lütfetmiş gibi teşekkür ediyorlar.
Müslümanlar ne istemeleri gerektiğini iyi bilmeliler. Müslümanların hedefi, şu veya bu meselede devletten bir taviz koparmak olmamalı. Müslümanlar tüm meselelerde Allah’ın dediğinin olmasını istemeliler. Her meselede bu anlayışa sahip olmayınca böyle küçük bir iki şeyle kandırılabiliyorlar. Burası Müslümanların topraklarıdır, bu halk da Müslümandır. Onlar ise sonradan birtakım güçlerin, devletlerin desteğiyle memlekete çöktüler. Bir iki hakkımızı vermekle bizi kandıramazlar, kandıramamalılar. Göründüğü kadarıyla bırakın avamı, hocalarımızı bile kandırıyorlar.1
TÜRKİYE’DEKİ EN BÜYÜK YALANLARDAN BİRİ: “HÂKİMİYET MİLLETİNDİR”
Meclis Eski Başkanı İsmail Kahraman: “Değişmez maddeler anayasaya konmamalıdır. Milletin isteği halinde değiştirilebilir. Millet kendini idare etmek için bir araya geliyor bir karar veriyorsa demokrasinin gereğini yerine getirmek lazımdır” diyerek laiklikle ilgili, “195 ülkenin 5 tanesinde ‘laiklik’ ilke olarak geçiyor. Yalnızca Fransa’da ‘din yok’ manasında kullanılıyor, diğerlerinde ise dine karşı bir duruş yok. Dinle barışık bir anayasa hepsinde var” ifadelerini kullandı. Bu ifadeleri değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi:
Laiklik zaten dünyada birkaç devlette var olan bir şey ve böyle bir şey için “eleştirilemez, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” gibi bir madde anayasaya konulamaz. Yalnızca Allah’ın koyduğu esaslar değiştirilemez ve eleştirilemez çünkü Allah gibi kimse bilemez. Allah’ın ilmi sonsuzdur, insan öyle değildir. Allah’ın esaslarını eleştiremeyiz onun dışında bütün kanunlar değiştirebilir ve eleştirilebilir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken hilafet ve padişahlık kime sorularak kaldırıldı? Laiklik kime sorularak ilan edildi? Kimseye sorulmadı. Şapka devrimi, harf devrimi, kılık kıyafet devrimi, silah zoruyla yapıldı. Laiklik silah zoruyla ilan edildi. Kendileri Allah’ın koyduğu kanunları kimseye sormadan silah zoruyla değiştiriyorlar ama birisinin “Laikliği değiştirsek, anayasada olmasa” demesine tahammül edemiyorlar ve kendi koydukları birtakım esasların değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini söylüyorlar. Bunu söyleyenler, acaba kendilerini Allah’tan büyük mü görüyorlar?
Herhalde Türkiye’deki en büyük yalanlardan birisi “Hâkimiyet milletindir” sözü olsa gerek. Eğer yalan yarışması yapılsa herhalde bu söz birinci olurdu. Hâkimiyeti Allah’a bile vermeyenler millete verir mi? Bu, yalnızca bir aldatmadır. Sistemi kendileri kurmuşlar, halk o sistem içinde sadece partileri seçiyor. Halk da oy verince hâkimiyeti kendisinin zannediyor. Halka hâkimiyeti, nizamı, sistemi değiştirme yetkisi vermiyorlar. “Laikliğin değiştirilmesini teklif bile edemezsin” diyorlar. Bu durumda hâkimiyet nasıl milletin oluyor?
Hâkimiyet, “Ben devletim" diyenlerindir. Hâkimiyet silahın yani silaha sahip olanlarındır. Milletin silahı mı var da hâkimiyet millette olacak? "Hakimiyet, milletindir" sözü sadece bir aldatmacadır. Eğer gerçekte hâkimiyet, milletin olsaydı Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Yekta Güngör Özden “Şeriat, sandıktan bile çıksa izin vermeyiz” diyemezdi. Bu cümle, onun cümlesidir. Yani şunu söylemek istemiştir: "Sandık da nedir? Halk şeriatı istese bile buna asla izin vermeyiz." Hani hâkimiyet milletindi? O halde neden anayasada “Laiklik değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddesi var?2
- com/watch?v=qmqgWiMmm4E
- com/watch?v=IGqBqqQZVx4