Güncel Analiz

Alparslan Kuytul Hocaefendi’den Gündeme Dair Analizler

Paylaş:

HIRSIZLIK, İSRAF, LİYAKATSİZLİK, ZULME VE HARAMLARA KARŞI SESSİZLİK

Son günlerdeki dolar artışının ve getirilen zamların ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan: “Kur dediğin bugün artar yarın düşer” dedi. Erdoğan, İslam İş Birliği Teşkilatı Parlamento Birliği toplantısında yaptığı konuşmada ise: “Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele”1 ayetini söyledi. Bir başka konuşmasında ise: “Görevde olduğum sürece faizle, enflasyonla mücadelemi sürdüreceğim. Şunu bilmemiz lazım bu konuda nass ortada, nass ortada olduğuna göre sana, bana ne oluyor?” dedi. Sonrasında merkez bankası faiz indirimine gitmesiyle dolar 11 TL’yi geçti. Buna rağmen Erdoğan: “Evelallah biz ekonominin kitabını yazdık, yazmaya da devam edeceğiz” dedi. Ülkedeki ekonomik durumu ve Cumhurbaşkanının bu konuşmalarını değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin açıklamalarının önemli kısımları şu şekilde:

Kur dediğimiz mefhum bugün düşer, yarın yükselir fakat bu yükseliş üç-beş kuruş kadar olabilir. Son zamanlarda  %60-70 civarında olan artış üç-beş kuruşun çok üzerindedir. Bu kur yükselmesi değil, devalüasyondur ve elbette ki hükümet bundan sorumludur. Uzmanlar artan kurun düşeceğini de tahmin etmemektedirler. Cumhurbaşkanı kendini ekonomist gördüğü için “faizi düşüreceğim” diye inat ediyor olabilir. Fakat zaten bir milletin Cumhurbaşkanından beklenen ekonomist olması değildir. Çünkü lider zaten birçok meseleyle uğraşan insandır, bir konuda uzmanlığı beklenmez. Devlet ekonomisi dediğimiz mesele ülke içine bakmıyor sadece, dünyayı takip etmek zorunludur. Buna da kimsenin gücü yetmez. Zaten böyle bir şey beklemek de zulüm olur, haksızlık olur. Cumhurbaşkanı, “Faiz, enflasyonun sebebidir, enflasyon sonuçtur” lafını öğrenmiş onun peşini bırakmıyor. “Ekonomistim” ya da “ekonominin patronu benim” demek bütün suçu üstlenmek demektir. Şu anda Erdoğan bütün suçu üstlenmekte, bütün başarısızlığın sebebi kendisi olmaktadır.

Erdoğan, faizle ilgili ayeti söylerken “faizi haram kılan ayet ve hadis varken biz faize karşı gelmeye mecburuz” demek istemektedir. Öncelikle karşıdaki kişi Müslüman bile olsa kavga esnasında ayet söylenmez. Çünkü Allah korusun ayeti inkâr edebilir, yanlış bir laf söyleyebilir.

Cumhurbaşkanı artık din ve ekonomiyle ilgili meselelerde konuşmamalıdır. Çünkü ikisini de bilmemektedir. Faiz nedir? Bu meselede mezheplerin görüşü nedir? Faizi gerçekten sırf haramdır diye indiriyorsa %16 veya %15 olmuş ne fark eder? %1 -2 puan indirdiğinde dolar 10 liraysa 12 lira oluyor. Haramsa yine haram, bir şey değişmiyor.

Hanefî mezhebinde İmam Ebu Yusuf’a göre enflasyona göre faiz caizdir. Sureten faiz gibi görünüyor ama bu hakiki faiz değildir. Ülkemizde enflasyon %40 oranındadır. O halde %17’yi %15’e indirmeye gerek yoktur.

Ayrıca bir tek haram faiz midir? Bu memlekette her türlü haram serbesttir… Eğer “Din haram kıldığı için onunla mücadele ediyorum” deniliyorsa haramlarla da mücadele edilmelidir. Ben faize düşman olduğu için eleştirmiyorum, yanlış hesaplar yapılıyor. Yoksa elbette ki Müslüman faize düşman olmalı ama evvela enflasyon indirilmelidir.

Ekonomik krizin 4 sebebi vardır: 1. Hırsızlık. 2.İsraf. 3.Liyakatsizlik. 4.Zulme ve haramlara karşı sessizlik. Bu memlekette bugüne kadar yapılmadığı kadar hırsızlık yapıldı. Hükümetin çevresindekiler azami derecede zenginleşti. İş, ehil olanlara verilmedi. Ülkede bunca zulüm yapıldı, bu millet sustu. Devlet ve hükümetin suçlu olduğu kadar millet de suçludur. Çünkü yapılan her zulme sessiz kaldılar. Bu dört sebep ortadayken bütün bunları örtbas etmek için bu ayet kullanılamaz. İşte bu, insanları İslam’dan soğutur. Ekonominin bu kadar kötü olmasındaki suçlu Allah mı yani? Bu belirttiğim sebepler hiç yok mu? Nasıl ki depremin günahlarımızla alakası varsa bu ekonomik krizin de bizim hatalarımızla, günahlarımızla, zulmümüzle, adaletsizliğimizle, hukuksuzluğumuzla, israfçılığımızla, hırsızlığımızla, liyakatsizliğimizle alakası vardır. Yoksa o zaman demek ki -hâşâ- Allah zulmediyor demektir. O zaman bütün başarısız hükümetler bu ayeti söylesinler, olsun bitsin. Ayet-i kerime bizim başımız gözümüz üzerine ama yanlış yerde kullanıldı. Allah sebeplere göre imtihan etmektedir. Tedbirini alman lazımdı; tedbirini almamış, rahat rahat yemiş içmiş, lüks içinde yaşamış, bu para hiç bitmez zannetmişsin. Hâlbuki Allah mühlet vermişti. Anlamadınız, zulmetmeye devam ettiniz. Bedelini ödeyeceksiniz!

Cumhurbaşkanı, ekonomist olmadığını kabul etmediği ve ekonomistlerin işine karıştığı müddetçe ekonomi düzelmeyecektir. Bu millet uyanmadığı ve her yanlışı alkışladığı müddetçe ekonomi düzelmeyecektir. Bu millet, bu cemaatler, bu hocalar memleketteki haramlara karşı sustular. Elbette bunun bir bedeli olacaktı. Daha önce de belirtmiştim. Bu millet hakikati anlamıyor, anlaması için iki şeyden birisinin olması lazımdı: Ya terör azacak ya ekonomi bozulacak. Terörün azmasını isteyemeyiz, ölecek olan yine bizim insanımızdır. Ama ekonominin bozulması için ben de dua edenlerdenim. Çünkü Efendimiz de dua etmişti. Kavmi anlamayınca: “Ya Rabbi kıtlık ver” demişti. Peygamberimiz, rahmet peygamberi olmasının bir gereği olarak milletinin anlaması için böyle dua etti. Allah da duasını kabul etti çünkü dua doğruydu. Şimdi bu ülkede de böyle bir durum var. Allah o yüzden ekonomik krizi başlattı. Çünkü bu millet başka türlü anlamayacaktı. Yani sadece Cumhurbaşkanının ekonomiden anlamamasından, bakanları ve uzmanları dinlememesinden, “Ekonominin patronu benim. Ben ekonomistim” demesinden, yardımcılarının ya da Hazine ve Maliye Bakanı’nın ekonomiyi bilmemesinden ya da Merkez Bankası Başkanı’nın, yardımcılarının yanlışlarından dolayı ekonomik kriz yaşanıyor değildir. Bunlar bu krizin görünür sebepleridir. Bir de görünmeyen sebepler var ki onlar da belirttiğim sebeplerdir.

YENİ SİSTEMİ KURANLAR AKP’Yİ TUZAĞA DÜŞÜRDÜLER

Cemil Çiçek’in: “Yüzde 50+1 doğru olmadı, bugün sıkıntı yarattı, yarın da yaratır” açıklamasının ardından gündeme gelen seçimlerde 50+1 kuralı hakkında Devlet Bahçeli: “Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli, %50+1’dir. %50+1 oyu eleştirenleri anlayışla karşılamamız mümkün değildir” cevabını verdi. Bu konu hakkında görüşünü beyan eden Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: AKP’nin kurucularından olan Cemil Çiçek nasıl olduysa birçok yetişmiş devlet adamının kızağa çekildiği gibi o da birtakım güçlerin talimatıyla kızağa çektirildi. %50+1 yanlış oldu derken aslında %50+1 kuralının AKP'yi MHP’ye muhtaç ettiğini kastediyor. Çünkü AKP’nin %50’nin üstünde oy alması mümkün değildir. Dolayısıyla her zaman MHP’ye ya da bir başka partiye ihtiyacı vardır. Cemil Çiçek de bunu istememektedir. AKP ve bizzat Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yani %50+1 sisteminin kendilerini MHP’ye muhtaç ettiğinin farkına vardılar. Şimdi bundan kurtulmak istiyorlar fakat bu durumu MHP engellemektedir. Cemil Çiçek konuşuyor, MHP ona cevap veriyor. Neden? Çünkü AKP %50+1 sistemi yüzünden MHP’ye muhtaç durumdadır. MHP her dediğini yaptırmakta ama hiçbir sorumluluğu üstlenmemektedir. Erdoğan MHP’ye bakanlık teklif etmiş fakat MHP bundan kaçınmış, sorumluluk almak istememiştir. Çünkü yarınlarda AKP ile arasını bozacağı için bugünlerde beraber olmaması gerekmektedir.

Eskiden daha az oy alarak iktidar olabilen AKP, bu yeni sistemde %50 ile iktidar olamamaktadır. AKP kendi ayağına kurşun sıkmış, tuzağa düşmüştür. Bu yeni sistemi kuranlar AKP’yi tuzağa düşürdüler. %50+1 sistemi mi değişmeli, Cumhurbaşkanlığı sistemi mi kökünden değişmelidir? Bunlar konuşulabilir, tartışılabilir ama durumun böyle gitmeyeceği meydandadır.