Hedef

Başarılı Davetçi Olmanın Yolları

Paylaş:

Davetçiye davet vazifesini bizzat Allah vermiştir. Davetçi karşısındakinin durumuna göre pozisyonunu ayarlamalıdır. Çünkü duruma ve muhataba göre İslam davetinde pozisyon değişebilmektedir. Davette başarılı olabilmenin de elbette püf noktaları vardır.

İslam davetinde başarılı olmanın püf noktaları şunlardır:

1. Evvela bir insan üzerinde etkili olmak istiyorsanız ihlâslı olmanız gerekir. Aksi takdirde ne kadar etkili olmaya çalışırsanız çalışın karşıdakinin kalbi reddedecektir. Kalpte bir bekçi vardır; İhlâs bekçisi. Kalbimiz ihlâs mührü ile mühürlendiyse anlattıklarımız karşıdakinin kalbine geçer. Anlattıkları ve hatta jest, mimik aynı da olsa bazı insanlar etkili olur, bazı insanlar ise etkisiz. Bunun önemli bir sebebi ihlâssızlıktır.

Kişide maddi, manevi bir ücret arzusu yahut maddi bir karşılık bekleme varsa (işini büyütme, borç alma vs.) ağızdan çıkan söz ihlâssız olacaktır. Karşıdakinin kalbindeki bekçi samimi konuşmadığını anlayacaktır.

İhlâs yalnızca Allah’ı dikkate almaktır. Çok yorgun olmadan ihlâsa ulaşmak mümkün olmaz. Çok yorgun bir insan başka bir şey düşünmez çünkü yorgundur. Çok yorulun!... Yorgun olmayınca maneviyat oluşmuyor ve gurur, kibir, kendini gösterme arzusu oluşuyor. Çile insanın ihlâsı kazanmasını sağlar. Çile çekmeyenler ihlâsa ulaşamazlar. Bu sebeple davanın çilesini çekmemiş bir insanın tesirli olması mümkün değildir.     

2. Davetçi bir doktor gibi olmalıdır. Ne kadar tebliğ edeceğini, kime ne hangi dozda vermesi gerektiğini bilmelidir. Aksi takdirde tesir etmez. Mesela muhatabıyla her gün mü görüşmesi gerekiyor; o zaman her gün yarım saat, bir saat görüşmeli. Bugün konuştun ve bir hafta sonra tekrar konuştuğunda ayetlerin tesiri kalmaz… Her gün olsaydı ya da bir gün arayla olsaydı tesirli olacaktı. Tıpkı ilaç gibi…

3. Kur’an’ı Kerim Nahl suresi 125. ayette “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et” buyurur. Yani nasıl davet edersen et dememiş hikmetle davet et buyurmuştur.

 

Hikmet Nedir?

Kur’an ile davet etmek hikmetle davettir. Allah’ın hiçbir işi rastgele değildir. Ayetler insana tesir eder, ruhuna işler. Peygamberimiz de “Ben zaten peygamberim benim de sözüm tesirli” demiyor, O da Kur’an ile davet ediyordu. O halde İslam davetçileri hikmetle davet etmek istiyorlarsa Kur’an ile davet etmelidirler. İlim ile ve sürekli davet etmek yine hedefe ulaştırıcı yani hikmetli bir davettir. Ayrıca davetçi dozunu iyi ayarlayarak davet etmelidir. Davete namazla başlamak hikmetsiz bir davettir. Çünkü ibadetler yani hayatı değiştirmek zordur. Namazla başlama! Tevhid ile başla! İnsan tevhidin kabul edilmesini zor zanneder, hâlbuki Tevhid reddedilemeyecek kadar açık bir hakikattir. Ayrıca sadece bir inanç olduğu için onu kabul etmek, amelden daha kolaydır. Dolayısıyla amellerle başlamak hikmetsizlik sayılır. Bu yönüyle hikmetle davet, merhaleleri bilerek davettir.

4. Davette başarının diğer bir yolu da; Hal ile davettir. Rasulullah’a “veli kimdir?” diye sormuşlar, “bakıldığında Allah’ı hatırlatandır” buyurmuş. Davetçinin hali bile tebliğdir. Böyle bakıldığında Allah’ı hatırlatan bir hali yoksa muhatabını etkilemeyecektir. O halde davetçi ‘Ben halimle Allah’ı hatırlatıyor muyum?’ diye kendine bakmalıdır. Kişi bildiklerini yaşaya yaşaya onda güzel bir hal oluşur.

5. Davetçi sabırlı olmalıdır. Sabretmeyen ürününü göremez. İnsanda her konuda acelecilik vardır. Kur’an da İsra suresi 11. ayette “İnsan acelecidir” buyuruyor. Tıpkı bardak ısınmadan çayı dökünce bardağın çatlaması gibi... Doğumun da bir vakti vardır. Civcivin çıkması için 21 gün lazım. Devenin doğumu için 12 ay lazım… Vaktini beklemeden doğuma zorlanan ölür... Sadece hayırlı işlerde acele edilir.  Bunun dışında acelecilik şeytandandır.

Her şeyde makul bir süre vardır. Muhatabın bilgiyi hazmetmesine fırsat vermeden ayet hadis üst üste anlatılırsa ağır gelecektir. Kur’an bile peyderpey inmiştir. Kâfirlerin Peygamberimiz’e “Bunu sen yazıyorsun herhalde ki parça parça söylüyorsun” demesine rağmen Allah onu toplu bir şekilde göndermemiştir. Allah Kur’an-ı Kerimi parça parça indirerek bize; insanın eğitiminin merhale merhale olduğunu öğretmiştir. Allah Azze ve Celle kâinatı bile 6 günde yani merhale merhale yaratmıştır. O halde insanın birden değişmesini beklemek yanlıştır.

İnsan bazen iyi niyetle yanlışlar yapabilir.  Mesela; çiçeğin biran önce çıkması için suyu fazla döker, ama çürütür. Tarlalarda bile fazla suyun gideceği kanallar vardır. Şu anda en gelişmiş ülkelerde ise tarım damlama yöntemi ile yapılıyor. Ağaç ihtiyacı kadar çekiyor ve mantar, ot olmuyor. Bunlar, düşünenler için hikmetlerdir. İşte davetçiler de böyle acele etmeyecekler ve zamanla sağlam insanlar yetişecektir.

Ve davetçiler şunu da bilmelidir; her insan maden olmayabilir. Bazı insanlar taş gibi bazıları da maden gibidir. Madeni eritip şekil verebilirsiniz ama taş ısıyı görünce çatlar. Aynen öyle bazı insanlar da fazla yüklenince kaçar. İlgilendiğiniz insan maden mi taş mı? Belki maden değil taş, ya da maden ama demir. Bazı davetçilerin demir gibi insanları eritmeye gücü yetmez, etkisi zayıftır. O zaman muhatabını başka bir davetçiye götürmelidir. Davetçi, kendisi etkili olmayınca ilgilendiği kişiyi hemen ‘taş’ zannetmemelidir. Belki de kendisinin hararetsizliği madeni eritememiştir. Evet, bazıları gerçekten de taştır ama acaba o kişi taş mıdır? Maden de taş gibi görünür ama ısınınca erimeye başlar. Hz. Ömer de taş gibi sertti, onu eriten neydi? O güne kadar belki tam ısınmadı, bir şeyler duyuyordu biraz ısınıyordu ama aynı zamanda öfkeleniyordu. Peygamber Efendimiz’i öldürmeye giderken kardeşinin evine uğradı. Kur’an sesi duyunca öfkeyle kardeşine vurdu.

Kardeşinin başından kanların aktığını buna rağmen dik duruşunu bozmadığını gördüğünde etkilendi.  İşte o anda anlaşıldı ki meğer Ömer madenmiş… Demek ki bazı insanlar ağzımız burnumuz kırıldığında anlayacak, başka türlü anlamayacak! Tozun toprağın içindeyken kömür zannedersiniz ama o elmastır. Demek ki hararet lazımdır. Eğer zulme uğrarsanız o anda bunları düşünün. Allah için akan kan boşa akmaz.

Davette sabır önemlidir, vakti gelmeden olsun derseniz, aşırı ısrar ederseniz karşınızdaki insanlar kaçar. Yani ölçülü olmak ve karşıdakine düşünmesi için zaman vermek lazımdır. İnsan onurlu bir varlık olarak yaratılmıştır, birinin baskısıyla kabul etmek istemez. Birinci ve ikinci duyduğunda tepki verir üçüncüde tepkisi azalır. Siz sabretmelisiniz, ‘iki defa üç defa anlattım olmadı’ dememelisiniz. İnsan fikrini değiştirdiğinde kendine ihanet etmiş gibi hissedeceği için hakikat bile olsa hemen teslim olmak istemez. Onun o halini anlamak ve zaman tanımak gerekir.