Kıssa

Bekâsı Yok

Paylaş:

 

“Yeryüzünde bulunanların hepsi fânidir!

Azamet ve kerem sahibi Rabbinin zatı ise bâki kalır”1

Vaktinde hükümdarın biri, dillere destan muhteşem bir saray yaptırmıştı. Öyle ki, sarayın her odası ayrı bir güzellik sergisi, her köşesi ince tezyinatla işlenmiş ayrı bir sanat eseri gibiydi. Kapılar, kakma sanatının en nadide örneklerini taşırken, duvarlar baştanbaşa ruhu okşayan enfes hat örnekleriyle doluydu. Hülâsa, kısa bir vakitte bu sarayın hususî özelliklerini tamamıyla anlatabilmek mümkün değildi.

Hükümdar bir gün, veliyullahtan bir zatı, saraya davet etti. Davete icabet edip saraya teşrif eden mübarek misafirine sarayın her tarafını kemâl-i edeple gezdirdikten sonra, niyetini şu sözlerle izhar etti:

“Efendim! Sarayı nasıl buldunuz? Bu hususta görüşlerinizi almak isteriz”

Hükümdarın bu sualine karşılık o Hak dostu: “Sultanım! Sarayın dünyevî ihtişamı gerçekten de göz kamaştırıyor. Zira sarayın yapımında emeği geçen sanatkârlar, bütün maharetlerini ortaya koymuşlar. Kısaca her şey mükemmel!” dedi ve ilâve etti:

“Sadece bir eksiği var!”

Bu cevabı hiç beklemeyen hükümdar ise birden şaşırdı ve sonra hayretle:

“Allah Allah! Efendim, bu sarayın eksiği nedir?” diye tekrar sordu. O Hak dostu, insanı tefekkür deryasına daldıran ve bütün kâinat için geçerli olan şu manidar cevabı verdi:

“Bekâsı (kalıcılığı) yok!”

1.        Rahman, 26-27