Dünyanın her tarafında zulüm gören Müslümanlar olduğu gibi ülkemizde de zulme maruz kalan mazlum Müslümanlar mevcut. Ne zaman İslami bir hareketlenme meydana gelse hemen müdahale edilip hareketliliğin yeri sükunete bırakılıyor.
Yaşanan her olayda yüzlerce ve binlerce kişi ise yıllarca mağdur oluyor. 28 Şubat darbesinde insanların yıllarca mağdur olduğu gibi. Yakın zamanda yaşanan 15 Temmuz darbesi de yeni mağduriyetler meydana getirdi. Haksız yere hapse atılanlar, terörle hiçbir alakası olmadığı halde terörist yaftası yiyenler, çocuğundan ayrılmak zorunda olanlar, çocuğunu cezaevinde büyütmek zorunda olanlar, hasta olup da ilacı verilmeyenler, cezaevi koşullarından dolayı hasta olanlar ve tüm bu acılara dayanamayıp intihar edenler… İçler acısı bir tablo ile karşı karşıyayız. En acısı da belki intihar ettikten ya da öldükten sonra o kişi hakkında mahkemenin beraat kararı vermesidir.
Furkan Nesli Dergisi olarak en büyük temennimiz bu mağduriyetlerin giderilmesi ve toplumun her kesiminden yükselen sessiz çığlıklara duyarsız kalınmamasıdır. İşte mağdurların kendi kalemleriyle hislerini ve yaşadıklarını anlattıkları o dizeler…
‘GENERALLERİN YÜZÜNDEN MÜEBBET ALDIM’
28 Şubat’ı dışarıda yaşamış insanımızın dahi, pek haberdar olmadığı, darbenin cezaevine yönelik yansımaları ve yaşanmış acılardır. Kimileri haklarında olmayan suç isnatlarıyla, sahte deliller ihdas edilerek mahkum edildi; kimilerinin alacağı az cezalar, sırf dünya görüşlerinden dolayı en üst seviyeye yükseltildi. Ömürleri boyunca yan yana gelmemiş insanlar, aynı uydurma örgütün üyeleri olarak yüksek cezalar aldı. Bu insanlardan ölenler oldu. Dışarıda aileleri dağılanlar oldu. Çocuğunu göremeden, çocuğunun hasretiyle hayata gözlerini yumanlar oldu. Tahsil hayatı yarım kalanlar oldu. Bizzat ben, mahkemenin verdiği makul bir cezayı çekmek üzereyken, 28 Şubat generallerinin brifinglerle yargıyı talimatlandırması neticesinde, cezası Vural Savaş’ın bulunduğu Yargıtay tarafından ‘müebbet hapse’ çevrilmiş birisiyim. 25 yıldır cezaevinde darbeci generalin utanmadan iddia ettiği “Kimseyi mağdur etmedik” sözünü yalanlarcasına yatmaktayım. 28 Şubat darbecileri yargılanıyor, dışarıda pek çok mağduriyetler giderildi ve gideriliyor. Fakat 28 Şubat en ağır sonuçlarıyla cezaevlerinde ve mağdurların ailelerinin evlerinde tüm şiddet ve acısıyla yaşanmaya devam ediyor.1
‘8 KİŞİLİK KOĞUŞTA 27-28 KİŞİ YAŞAMAYA ÇALIŞIYORUZ’
Ben 27 yaşında Akhisar’da yaşayan, yazları köyüne giden, köyde bağ bahçe ile uğraşan bir kadınım.
2 Ocak 2017 günü akşam ezanı vakti evimin kapısı çalındı. Mahalle muhtarı ve beraberinde 4 polis ile tesettürümün ve evimin uygunluğu göz önünde bulundurulmadan evime girildi. Malûm sebepten arama yapacaklarmış. Silahlı terör örgütüne üye olmak. Evim arandı, tek bir silah bile bulunmadı. “Hazırlan, gidiyoruz” dendi. 7 gün tek başıma nezarette kaldım. Mahkemede bütün sorulara samimi cevap verdiğim halde tutuklandım. Manisa E-Tipi Kapalı Cezaevine... Benim hiçbir suçum yoktu, neden gidiyordum? Cezaevine giderken çok korktum. Acaba kimlerle karşılaşacaktım? Götürdükleri koğuşun 21. kişisi bendim. Hayatımda beni bu kadar iyi karşılayan insanlar görmedim. Her şeylerini benimle paylaştılar. Bana sahip çıktılar. Ama ben hâlâ neden buradayım... Derken o soruları bir kenara bıraktım. Bu kadar iyi insanlar neden burada? Şafak operasyonuyla tutuklanmışlar, 3. aylarındalar. 20 günlük gözaltı sonrası adresleri burası olmuş. Beş emzikli anne; 6, 7, 12, 14 ve 15 aylık bebeklerinden koparılmış anneler...
Diyanet’in Kur’an mealinde Bakara Suresi 233. ayette Cenab-ı Hak “Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını tam 2 yıl emzirirler” buyurmasına rağmen anneler zorla çocuklarından ayrıldı. Sütlerini sağıp dökmek zorunda kalmışlar ağlayarak ve bir süre sonra sütleri kesilmiş. Diğerlerinin de çocukları annelerinin cezaevinde olduğundan habersiz. Bazıları annelerinin hemşirelik yaptığını, bazıları oradakilere okuma-yazma öğrettiğini sanıyorlar. Birçoğunun eşleri de tutuklu. Çocuklar, bebekler; dedelere, ninelere, kardeşlere emanet. Ailesi olmayanlar Çocuk Esirgeme Kurumunda.
Benden 2 gün sonra koğuşa 3 aylık bebeğiyle Soma’dan bir kadın geldi. Eşi de tutuklu. Ondan sonra 58 yaşında yaşlı bir teyze. O da terör örgütü üyesiymiş (!) Daha sonra bir anne ve 20’li yaşlardaki kızı (tez yazmakla meşgulmüş tutuklanmadan önce.) En son Turgutlu’dan 2 anne daha geldi. 100 metrekare alanda (30 metrekare yatakhane, 30 metrekare WC, banyo, mutfak, 40 metrekare bahçe) 27 kişi ve bir bebek. Koşulları anlatmaya gücüm yetmez, gelip görmelisiniz.
8 kişilik koğuşta 27-28 kişi yaşamaya çalışıyoruz. Artık her yer yatak oldu. Nefes dahi alamıyoruz. Hele bebeğin durumu hiç iyi değil, ama hâkim hâlâ tutuyor.
Yan koğuşlara 5 aylık bebeği ile gelen oldu, 25 günlük bebeğini bırakıp gelen lohusa bir anne de vardı. İslam dininde hiçbir yerde savaşlarda dahi kadınlara, çocuklara ve yaşlılara bu yapılmadı, gayrimüslimlere de yapılmadı. Burada herkes ağlıyor; kimisi battaniyenin altında, kimisi seccadede usulca, sessizce...
Tevekkül edilmiş burada, Mesnevi’de “Sabretmek ve susmak, rahmeti çeker” deniyor. Buradakiler bunu düstur edinmiş, susuyorlar, ama siz “Haberimiz yoktu, görmedik, duymadık” demeyin. Burada hemşire, öğretmen, akademisyen, müdür her kesimden insan suçsuz yere cezaevinde yatıyor. Anneler evlatlarından ayrı. Down sendromlu kızı olan da var, 9 aylık bebeği olan da...
Hazret-i Mevlâna “Ya kırdığın kalbi Cenab-ı Hak seviyorsa, bilemezsin, bilseydin korkardın, yaklaşamazdın” diyor ya belki öyledir. Siz bari sessiz kalmayın!
Burada her gün hatim yapılıyor. Kur’an-ı Kerim yetmiyor. Her hafta Kur’an dilekçesi veriliyor. Bu insanlar silahlı terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor. Sizce?
Ben içimi döktüm, sessiz kalamadım!2
1. http://www.nabizhaber.com/bu-son-28-subat-olsun-cezaevinden-mektup-var-18102h.htm
2. https://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/bir-cezaevi-mektubu_424851