Hocaefendi'den Mesaj

Davamı ve Şerefimi Diktatörlüğe Satmayacağım!

Paylaş:

                Başyazarımız Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Eşi Semra Kuytul ile 14 Haziran 2019 tarihinde Bolu Cezaevinden yaptığı telefon konuşmasının metnini sizlerle paylaşıyoruz.

                Selamun Aleykum… Ben Alparslan Kuytul…

                Mevlâna’nın dediği gibi, “Ok gibi doğru olsam yabana atarlar beni, yay gibi eğri olsam elde tutarlar beni… Doğruda aç görmedim eğride tok. Eğri yay elde kalır, menzil alır doğru ok…”

                Doğru olunca bizi zindana attılar. Yay gibi eğri olsaydık elde tutacaklardı. Önemli değil, Allah doğru ile beraber, doğruyu aç bırakmaz, yalnız bırakmaz. Eğri olanlar da hiçbir zaman tok olmaz ve mutlu olmaz. O eğri yay onların elinde kalır, inşallah o doğru ok menzil alır. Onlar atarken “Defolsun gitsin” diye atarlar ama aslında bu arada ok menzil almış olur.

                Alimlerden biri; “Kahramanları kabirde, yiğitleri hapiste, hırsızları ise saraylarda olan bir memlekete uğrarsan, ‘Selam sana ey dünya!’ de geç git” demiş. Biz geçip gitmeyeceğiz. Biz, “Selam size ey kahramanlar! Ey yiğitler! Tüh size ey zalimler!” deyip mücadele edeceğiz. Şu anda da dünyanın hali bu, aynen o sözde söylendiği gibi bir durum var ama Müslümanlar geçip gitmemeliler, mücadeleye devam etmeliler.

                Bir ülkede emir demiri kestiği gibi adaleti de kesebiliyorsa orada diktatörlük var demektir. Emir demiri keser ancak adalet çelik olup kesilmemelidir. Her zaman söylenen bir söz var, “Türkiye hukuk devletidir” deniyor. Her devlet bunu söylüyor ancak her devlet acaba öyle mi? Hukuk devleti denince hukuka göre idare edilen ve hukuka göre hüküm verilen devlet anlıyorduk. Meğer yanlış anlamışız. Meğer hukuk devleti, hukukun sopa gibi kullanıldığı ve muhaliflerin hukuk yoluyla susturulduğu, yolsuzluk ve haksızlıkların hukuka uydurularak yapıldığı, zulmün hukuk yoluyla işlendiği ve hukuksuzlukların hukukçulara yaptırıldığı devlet demekmiş. Olaylar, hadiseler insana bunu anlatıyor, bunu anlamasını sağlıyor.

                Hiçbir güzel eser, zalimin zulmünü örtbas edemez. Ne kadar güzel eserler ortaya koyarlarsa koysunlar, -bu büyük bir cami de başka şeyler de olabilir- her şey unutulur ama zulüm unutulmaz. Hiçbir güzel eser zalimin zulmünü örtbas edemez.

                Ben, Kur’an’ın ve Hz. Peygamberin talebesiyim. Davamı ve şerefimi diktatör diktatörlüğe satmayacağım. Bütün dünya bunu bilsin! Her eleştireni susturanlar kendilerini eleştirilemez kutsal varlıklar olarak görüyorlar demektir. Yoksa herhalde herkesi susturmazlardı. Demek ki kendilerini eleştirilemez kutsal varlık gibi görüyorlar. Sonra da başkalarını suçluyorlar. Birisi biraz sevilecek olsa “İşte bu Hoca kutsallaştırıldı” diyorlar. Halbuki öyle bir şey yok, olsaydı doğru da olmazdı. Ama kendilerini eleştiren herkesi susturanlar herhalde böyle görüyorlar. Önemli değil, onlar her eleştireni susturup zindanlara doldursunlar. Zindan, haksızlık karşısında susmaktan daha iyidir. Zindanda esir olmam dışarıda köle olmamdan daha iyidir.       

                Hukuk devleti ile ilgili bir şey daha söylemek istiyorum. Diktatörlüklerde hukukun en çok çiğnendiği yerler mahkemeler, hukuku en çok çiğneyenler de savcı ve hakimlerdir. Maalesef birçok devlette bunu görüyoruz. Aslında adaletin sağlanması gereken yerler adaletsizliğin merkezi olmuş durumda.

                SİYASİ TEKFİRCİLİK

                Nasıl ki dini tekfircilik var. Bazı kimseler, dini konularda kendi gibi düşünmeyen herkesi tekfir ediyorlar, kendi gibi düşünmeyen herkese kafir diyorlar. Ona benzer bir başka tekfircilik daha var ki; o da siyasi tekfircilik! Onlar da devlet siyaseti ile ilgili konularda kendileri gibi düşünmeyen herkese vatan haini veya terörist diyorlar. Bunlar da siyasi tekfircilik yapıyorlar. Yani bir kısım insanlar dini konularda bir kısmı da siyasi konularda tekfircilik yapıyor. Halbuki insanların bazı konularda farklı düşünmesi gayet normaldir. Bu, o insanın vatan haini olduğunu göstermez, tam tersine belki de vatanperver bir insandır. Vatanını sevdiği için o yanlış gidişata ‘dur’ demek istemektedir, bu gidişatın vatana zarar vereceğini düşünmektedir, vatanının ve milletinin iyiliği için konuşmaktadır.

                Kendisi gibi düşünmeyenleri hemen vatan haini ilan edenler, onlara terörist diyenler aslında vatana en büyük zararı veren kimselerdir.

                Bunlarla mücadele ederken aslında en çok üzerinde durulması gereken konu Tevhiddir. Beşerî düzenlerin en zayıf noktası ideolojileridir. O halde Tevhid ile ideolojilerini hedef alın. Tevhid kurşununun yere seremeyeceği ideoloji yoktur. Tevhid üzerinde durulmalıdır. Tevhid söylemi ve haksızlıklara muhalefet, mesajımızı kuşatıcı kılar. Kuşatıcılık, herkesin kabul edeceği bir mesaja sahip olmak değil iyi niyetli her aklın ve vicdanın kabul edeceği ve herkesi ilgilendiren bir mesaja ve güzel bir üsluba sahip olmaktır.

                Bugün tüm kardeşlerimin Tevhidi anlattıklarını duyuyorum ve bununla mutlu oluyorum. Ben acı çektikçe arkadaşlar da acı çekiyor ve bu, onları ateşli bir İslam davetçisine dönüştürüyor. O halde acı çekmeme değer… Hem ben zaten acının içinde lezzeti buldum. Teslimiyetin, tevekkülün, maşukum uğrunda acı çekmenin lezzetini buldum. Bir de talebelerimin harekete geçtiğini, her yerde Tevhidi anlatmaya başladıklarının haberlerini almanın mutluluğunu yaşıyorum…*

14.06.2019 Bolu Cezaevi | Telefon Görüşmesi

* https://youtu.be/1nWvCi2ZlLU