Tatlı sözlü, fakat sert huylu adamın biri, insanların gelip geçtiği yola dikenler ekerek, yoldan geçenlere eziyet veriyordu. Oradan geçenler adamı ayıplayıp, dikenleri söküp atmasını istedilerse de adam söylenenlere hiç aldırış etmiyordu.
Dikenler her geçen gün büyüyor, gelip geçenleri rahatsız ediyor ve insanların elbiseleri dikenlerden dolayı yırtılıyordu...
Son çare olarak bu durum, beldenin valisine bildirilir. Adamı huzuruna çağıran Vali: “Bu dikenleri sök’’ diye emir verir. Adam da: “Efendim, bir gün sökeceğim’’ der.
Yarın sökerim, öbür gün sökerim derken zaman geçer ve dikenler iyice kökleşir. Vali adamı yanına tekrar çağırıp yine ikaz eder: “Şu dikenleri bir an önce sök. Sözünde dur. İşini erteleme” deyince adam yine: “Merak etmeyin, sökeceğim’’ deyince Vali öfkelenir ve:
“Hep yarın diyerek yapacağın işi erteliyorsun. Fakat şuna dikkat etmiyorsun.
Her geçen gün o dikenler büyüyüp güçleniyor. Derinlere kök salıyor. Dikenleri sökecek olan sen ise her gün ihtiyarlıyorsun. Gücün, kuvvetin azalıyor!”
***
Sen de her kötü huyunu bir diken bil! O dikenleri, Hz. Ali’nin Hayber Kalesi’nin kapısını kopardığı gibi, nefsinle mücadele ederek sök, at. Öyle yapamıyorsan, en azından o dikenleri aşılayıp, gülfidanı haline getirecek bir mürşid-i kâmili bul.
Aksi halde derinlere kök salan kötü huylarının iyiye çevrilmesinde çok geç kalmış olabilirsin…*
*Mesnevi