Direniş ve Diriliş Bölgelerimiz

DİRENİŞ VE DİRİLİŞ BÖLGELERİMİZ

Paylaş:

Kamboçya, Asya’nın Hindistan’la Çin arasında kalan ve bu yüzden “Hindiçini” olarak anılan bölgesinde yer alır. Küçük ve fakir bir ülkedir. Çok büyük bir bölümü okuma-yazma bilmeyen Kamboçya halkının ezici çoğunluğu, yüz yıllardır tarımla geçinmektedir. Kamboçya nüfusunun büyük bir çoğunluğu, bölgenin en eski etnik grubu olan Khmer’lerden oluşur. Çinliler ve Budistler de ülkenin önemli azınlık gruplarıdır. Bir diğer azınlık grubunu ise Müslümanlar oluşturur.

İslam dini, Kamboçya’ya deniz yolu ile gelen Müslüman tüccar ve yolcular vasıtası ile girmiştir. Kamboçya Müslümanlarının geneli Siyam ırkına mensuptur. Tarihte bir krallık kuran Siyam Müslümanları savaşlar ve istilalar sonucunda yıkılmış, sadece tarihten kalma 75 adet mescit 1975 yılına kadar ayakta kalmıştır.

Çin’in desteğiyle iktidara gelmiş ve Maoculuğu yöntem olarak benimsemiş bir ülke olan Kamboçya’daki Kızıl Khmer iktidarı acımasız rejimlerden biridir. Kamboçya Müslümanlarının İslam kimlikleriyle ilgili bağları, bu komünist rejim sırasında tamamen ortadan kaldırılmak istenmiştir.

Uzun yıllar Kamboçya ormanlarında örgütlenen ve iktidar hayalleri kuran Kızıl Khmerler, 1975’te bu rüyalarına kavuşmulardır. İktidara geldikten sonra da tarihte hiç görülmemiş boyutlarda totaliter ve zalim bir rejim kurmuşlardır. Kızıl Khmer rejimi, ülke için yapılması gereken tek komünist görevin, pirinç tarlalarında ölesiye çalışmak olduğuna karar vermiş ve tüm Kamboçya nüfusunu tarlalarda çalıştırmaya başlamıştır. Şehirlerde yaşayan on binlerce insan -devlet adamları, bürokratlar, öğretmenler, aydınlar- köylere sürülmüş ve oluşturulan kollektif çiftliklerde çok ağır şartlarda çalıştırılmaya başlanmıştır.

Çalışma sırasında gevşek davranmak, toplanan ürünlerden bir parça bile olsun izinsiz olarak yemek veya herhangi bir dini ibadette bulunmak, komünist devrime “isyan” sayılmış ve bu bahanelerle her dakika insan öldürülmeye başlanmıştır. Pirinç tarlaları, 1975-79 yılları arasında “ölüm tarlalarına” dönüşmüştür. Nüfusu 9 milyon olan ülkede, yaklaşık 3 milyon kişi, kafasına kurşun sıkılarak, kafatası baltayla parçalanarak, başından torba geçirilip boğularak veya açlığa mahkûm edilerek öldürülmüştür.

Kamboçya’da Müslümanların dinlerini yaşamaları, Arapça harf kullanmaları, ibadet etmeleri yasaklandı. Bu yasaklara uymayanlara ise çok şiddetli cezalar verilerek idam edildi. Gün geçtikçe daha da fakirleşen halkın tüm mallarına, şehir merkezlerindeki dükkânlarına devlet tarafından el konuldu ve hiçbir hak iddia edemeyen halk bir anda fakirleşti. Müslüman Siyam halkının Kamboçya yönetiminin bu baskılarına direnecek hiç bir gücü yoktu. Tek yol bu zulümden hicret etmek...

Her komünist ülkede olduğu gibi, Kamboçya’da da Müslüman halka karşı çok büyük bir baskı politikası uygulanmıştır. Halkın dini değerlerine karşı bir savaş başlatılmış, dindar halk şiddet yoluyla dinden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Yüz binlerce Müslüman katledilmiştir. Bu konudaki rakamlar açıktır: Kamboçya’da bugün yaklaşık 200 bin civarında Müslüman yaşamaktadır. Komünist ihtilal öncesi ise bu sayı 800 binden fazlaydı ve Müslümanlar ülkenin %7’sini oluşturuyorlardı.

Komünizmin Kara Kitabı’nda Kızıl Khmerler’in Müslüman Çamlar’a karşı uyguladıkları vahşetten şöyle söz edilir:

“1973’ten itibaren kurtarılmış bölgelerde camiler tahrip edildi ve ibadet yasaklandı. 1975’ten başlayarak bu önlemler yaygınlaştı. Kur’an’lar yakılmak üzere toplandı, camiler ya başka işlerde kullanıldı ya da yıkıldı. Haziran’da 13 dindar Müslüman, bazıları ibadeti mitinge tercih etmiş olmaktan, bazıları ise dini nikâh hakkına sahip olduklarını açıklamaktan dolayı idam edildi... Din adamları özellikle hedef alınarak öldürüldü.”

Kızıl Khmerler’in bu korkunç vahşeti nedeniyle başkent Phnom Penh’de yaşayan Müslümanların %70’i ülkeyi terk edip, çevredeki Tayland, Malezya ve Laos gibi ülkelere yerleşmek zorunda kaldı. Vietnam’ın 1979 yılında Kamboçya’yı işgal etmesiyle Kızıl Khmer rejimi sona erdi, ancak Müslümanlara yönelik zulüm hiç hızını kesmeden devam etti. Sovyet destekli Vietnam yönetimi de Kızıl Khmerler’in zulümlerini devam ettirdi, İslam dinini ortadan kaldırmak için çok baskıcı politikalar uyguladı. Vietnamlıların saldırılarına maruz kalan Müslümanların, az sayıdaki ibadet yerleri yıkıldı ve din adamları öldürüldü. Hatta birçoğu hapishanelerde ağır işkencelere tabi tutuldu, birçok ağır işte hizmetçi olarak kullanıldı.

Bugün hâlâ ülkede İslamî yayın ve propaganda amacıyla tebliğ yapmak, diğer ülkelere giden Kamboçyalılarla yazışmak yasaktır. Pek çok İslamî uygulama ve ibadet gibi toplu halde namaz kılmak dahi yasaklanmıştır. Ülkedeki İslam kimliğini yok etmek isteyen Vietnamlılar tüm tarihi eserleri tahrip etmişlerdir. Şu an Kamboçya topraklarında sadece 20 mescid ayakta durmaktadır.

Bugün Kızıl Khmerler tarafından öldürülen -aralarında Müslümanların da bulunduğu- on binlerce insanın kemik ve kafatasları, başkent Phnom Penh’teki bir müzede sergilenmektedir. Kamboçya örneği, aynı Çeçenistan veya Doğu Türkistan örneklerinde olduğu gibi komünist vahşetin gerçek yüzünü tüm dünyaya göstermektedir.

 

SRİ LANKA

Hint Okyanusu içinde bir ada ülkesi olan Sri Lanka’da 2.600.000 Müslüman yaşıyor. Sri Lanka’da yönetime karşı savaşan Tamil gerillaları zaman zaman Müslüman köylere de baskınlar düzenleyerek sivil insanları öldürüyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen katliamlardan biri 3 Mayıs 2001 tarihinde Mawanella köyünün yakılıp yıkılmasıydı. Yaşadıkları büyük zulmü, hazırladıkları bir internet sitesiyle dünyaya duyurmaya çalışan Sri Lanka Müslümanları ise sayfalarında şunları söylüyorlar:

“… Biz Müslümanlar olarak zanaat ve ticaretle uğraşan bir topluluğuz. Bizim Sri Lanka’nın gelişimine ve ilerlemesine olan katkımız daima pozitifti ve çok eski zamanlardan beri, içinde yaşadığımız diğer toplulukların tümüyle çok dostane ve samimi ilişkiler kurmuşuzdur. Tamil gerillaları, Kuzey ve Doğu bölgelerinde yaşayan birçok Müslümanın çok fazla sıkıntı ve işkence çekmesine neden olmuştur. Bundan sonra da Sri Lanka topluluğunun çok küçük bir bölümü, Müslümanların işlerine, camilere ve kişisel hayatlarına saldırmaya başlamıştır.

Biz dinimizin gereklerini yerine getirmemize izin veren ve tarih boyunca sosyal statümüzü koruyan diğer topluluklarla barışçı bir birlikteliği sağlamaya çalışan azınlık bir topluluğuz… Biz Tamiller gibi ayrılıkçılık ve terörizme eğilimli bir topluluk değiliz. Farklı topluluklar arasındaki nefret ve kini kızıştırmaya çalışmıyoruz… Bizim aradığımız şey tamamıyla barış ve güven içinde yaşayabileceğimiz, Allah’a ibadet etmeye devam edebileceğimiz, işlerimizi ve mesleklerimizi yürütebileceğimiz, çocuklarımızı onurlu bir şekilde yetiştirip eğitebileceğimiz güzel bir hayattır… Müslümanlar Sri Lanka’da hükümete hiçbir şekilde yük olmaksızın barış içinde yaşamaktaydılar. Fakat hâlâ dinimizden dolayı eziyet görmekteyiz.”

Her gün yeni bir saldırı, yeni bir taciz ve yeni bir kundaklamayla karşı karşıya olan Sri Lanka Müslümanları seslerini duyurmak için açtıkları internet sitesinde “tek istediklerinin dinlerini özgürce yaşayabilecekleri, çocuklarını kendi inançlarına göre yetiştirebilecekleri barış ve huzur dolu hayat olduğunu” dile getiriyorlar. Ancak buna rağmen saldırılar Sri Lanka’nın günlük hayatının bir parçası olmuş durumda...

Yukarıdaki ifadeler Sri Lanka’daki Müslüman halkın güçlü İslami bilincinin de bir ifadesidir. Ancak aradıkları bu huzur ve barışı yıllardır bulamamışlardır. Örneğin son saldırılarda Sri Lankalı Budist ırkçılar Kur’an nüshalarını ve diğer İslamî yayınları topladılar ve daha sonra bir caminin içinde tümünü ateşe verdiler. Yanan kopyalar arasında yüzlerce yıllık geçmişe sahip çok nadide eserler de bulunmaktaydı. İki cami ateşe verildi ve Müslümanlara ait olan 90’ın üzerinde yapı ve konut tamamıyla harap edildi.

Bütün bu zulümlere rağmen müslümanlar direnmeye ve dinlerini yaşamak için mücedele etmeye devam ediyorlar. Rabbim tüm dünyada mücedele eden müslüman kardeşlerimize yardım