Cezayir’deki İslami hareketlerin tarihi köklerini Arap-İslam dünyasındaki herhangi bir ıslahat veya köktenci harekete dayandırmak pek doğru olmaz, İslam’ın Kuzey Afrika’daki Mağrib ülkelerine nüfuz ettiği ilk zamanlardan itibaren tüm Cezayir tarihi boyunca İslami hareketler var olmuştur.
İslam, Avrupalı sömürgeci ülkelerin işgal teşebbüslerine karşı sürekli olarak bir direniş gücü oluşturmuş ve Mağrib kıyılarına yönelik İspanyol askeri saldırılarına karşı bir müttefik olarak 1519’da Osmanlıların Cezayir’e girmesini sağlamıştır.
1830 yılında Cezayir’in Fransızlarca sömürgeleştirilmesinden sonra da İslam, Fransız sömürgeci varlığına karşı sayısız başkaldırıda asıl rolü oynamaya devam etmiştir. Bu sömürgeci varlığa karşı en uzun direniş, Emir Abdülkadir’in açtığı cihad nbayrağı altında 15 yıldan daha uzun bir süre devam etmiştir.
Cezayir’de Fransız Sömürgeciliği
1830’da Cezayir şehrini ele geçiren Fransa, ilerleyen yıllarda da tüm ülkeyi sömürgeleştirme girişimine başlamış, daha sonraki dönemde ise Fransız nüfuzu Sahra içlerine kadar uzanmıştı. Bu dönemde Cezayir’i yerel nüfustan arındırmayı hedefleyen Fransa, Cezayirlileri katletmenin yanısıra, tarım kaynaklarını da yok ederek açlık ve kıtlığı yaygınlaştırmıştı.
Devam eden sömürgeleştirme sürecinde Abdülkadir el-Cezayirî Hareketi başta olmak üzere beklemediği bir yerel direnişle karşılaşan ve ağır zaiyat veren Fransa, 19. yüzyılın sonunda tüm direniş hareketlerini bastırmayı başarmış, Cezayir’e yüzbinlerce Fransız’ı yerleştirmiş, ülkenin yeraltı, yerüstü ve insan kaynaklarını sömürmüş ve 1. Dünya Savaşı’nda Cezayirli gençler zorla askere alınarak başta Almanya-Fransa cephesi olmak üzere, çeşitli Fransız cephelerinde savaştırılmıştı.
1954-1962 Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda da Cezayir’e 700.000 asker yığan Fransa, 1830’dan beri Cezayir’de uyguladığı politikaları değiştirmeyerek katliamlarını sürdürmüş, bu dönemde 1.5 milyonu bulan Cezayirli sivilin katledildiği ifade edilmiş, sayısız işkence ve tecavüz vakası gerçekleşmişti.
Direniş faaliyetleri karşısında ağır askerî zaiyat veren, uluslararası ve kendi kamuoyu karşısında zor durumda kalan Fransa, 1962’de yenilgiyi kabullenerek Cezayir’den çekilmek zorunda kalmıştır.
Tarihte; imanın, takvanın ve direnişin olduğu her yerde, düşmanın gücü ne kadar büyük olursa olsun kazanan tarafın Müslümanlar olduğu defalarca görülmüştür. Onların imanları, takvaları, vahdetleri ve bilinçli direnişleri her zaman düşmanın güçlü silahlarını etkisiz hale getirebilmiştir. Ancak; ne zaman müslümanların arasına tefrika girse, birbirleriyle uğraşıp, basiretsiz hareket etseler ve düşmana güvenip onların oyun ve desiselerine aldansalar, güçlü oldukları halde kaybetmişlerdir.
Öyleyse İslam düşmanlarının tanklarını, toplarını, uçaklarını, deveyi pireye, pireyi deveye çeviren propaganda araçlarını aşmanın; bunlara galebe çalmanın yolu İslam’a bağlılık, basiretli hareket etmek, düşmanın diyalog ve anlaşma ile ilgili yalanlarına inanmamak, düşmanın oyun ve desiselerine karşı uyanık olmak, birliği muhafaza etmek ve her şart ve ortamda direnişi sürdürmektir. Bu şekilde Allah Teâlâ’nın izniyle onların güç ve kudreti Müslümanların zaferini durduramayacaktır.
Sömürgecilere Direnen GUYANA Müslümanları
Guyana, Amerika kıtasında yer alan bir Latin Amerika ülkesi. Kadim İslam kültürlerine binlerce kilometre uzakta olan bir ülke… Ülkenin % 43`ü Hintli, %30`u Afrikalı, %20’si melez... Sadece %7’lik yerli Kızılderili nüfus var. Amerika kıtasında yer alan Türkçe isimlere sahip Hintliler, Afganlılar, Araplar ve İranlılar ilginç bir durum arz ediyor ama maalesef bunun altında büyük bir dram yatıyor.
Batılı işgalciler bölgeye geldiklerinde tertemiz bir ülke ve teknik manada kendilerinden çok geride olan bir toplumla karşılaşır. Tereddütsüz soykırım yaparlar. Kullanabildiklerini köle olarak kullanırlar. İnsan kaynaklarının hızla azalması üzerine Hindistan’dan gemilerle inanılmaz sayıda insanı Guyana’ya taşırlar. Bugün 750 bin nüfuslu ülkenin % 43’ü Hint kökenli.
Ülke, 1667 ile 1884 yılları arasında Hollanda’nın sömürgesi olur. 1814’den 1966 yılına kadar ise İngilizler tarafından sömürülür. Ülke nüfusunun %7’si Müslüman olduğu Guyana, 23 Şubat 197’ de bağımsızlığını ilan eder fakat hâlâ sömürü devam etmektedir.
Latin Amerika ülkesi olan Guyana`da İslam’ın ilk izleri sömürgecilikten de önceye dayanıyor aslında. Çünkü Guyana Müslümanlarına ait web sitelerinde yer alan bilgilere göre bölgeyi işgal eden Hollandalılara karşı direnen yerliler ile Hollandalı işgalciler arasında yapılan bir anlaşma metni Arapça yazılmıştı. Guyana Müslümanları bu durumu özellikle belirtiyorlar. Hollandalıların bölgeye taşıdığı köleler arasında da çok sayıda Müslüman bulunuyordu. 1763 yılındaki büyük bir direnişin de da İslamî nitelikte olduğunu Guyana Müslümanları özellikle vurguluyorlar. Bugün Guyana’daki Batı Afrika kökenli Müslümanlardan pek haberdar olamasak da ülkede 1970’lerden sonra Müslümanların bayramları resmi tatil olarak ilan edildi.