“Bugün; idealleri ve hedefi olan, ümmetin durumunu dert edinmiş, dertli ve hüzünlü, Allah’ı, Allah’ın davasını ve ümmetin kurtuluşunu her şeyin önüne geçirmiş ve hayatında hiçbir şeye bunlardan daha çok önem vermeyen bir gençliğe ihtiyaç vardır. Tüm zorluklara rağmen bu davanın kutsal yükünü taşımaya ancak ağzına kadar dolu bir testinin başka hiçbir şeyi içine almaması gibi kalbi muhabbetullah ve dava sevgisiyle dolmuş olan bir gençlik katlanabilir.”
Alparslan Kuytul Hocaefendi
Furkan Hareketinde her şey bir gençle başladı ve o gencin attığı tohumlar ile küçük bir bahçeden bir orman fidanlığına dönüştü…
Genç kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de “fete” kelimesiyle ifade edilir ve genel olarak bakıldığında ilk insan Âdem Aleyhisselam’ın iki oğlundan başlayıp çeşitli peygamberlerden veya onların getirdiği davaya omuz veren gençlerden “fete” şeklinde bahseder.
Fete hem güçlü olmayı hem de delikanlı olmayı ifade eder. Ayetlerde bahsedilen bu gençler dünyanın geleceğine yön vermişlerdir. Habil, İbrahim Aleyhisselam, Harun Aleyhisselam, Üzeyir Aleyhisselam, Yuşa ve Davud Aleyhisselam, Hz. İsa ve havarileri, Ashab-ı Kehf gençleri... İşte bunların hepsinden bahsederken “fete” kelimesi kullanılmıştır. Bazen küfre hizmet ederken ölen gençlerden de o şekilde bahseder. Mesela Hz. Nuh’un oğlu Kenan, Hz. Âdem’in oğlu Kabil gibi…
Hak olsun bâtıl olsun tüm davalar gençlerin omuzlarında yükselmektedir. Gençler, ideoloji veya davaların vazgeçilmez en önemli unsurudur. İslam davası da asırlardır gençlerin omuzlarında yükselmiş ve bizlere kadar ulaşmıştır. Genç yürekler ve bilekler adeta tüm davaların motoru ve gücüdür. Bir davaya müntesip ne kadar genç varsa o davanın geleceği o kadar ümitvardır. Genç, sanki yeni filizlenmiş ve meyveye durmak üzere olan bir bitki gibidir. Meyvesi, kaçınılmaz olan taze bir fidandır.
Allah Rasulü’ne biat edip O’nunla İslam davasına omuz veren ashabı da çoğunlukla gençlerden oluşmaktaydı. Allah’ın elçisi, daima gençlere görev verdi ve onları yaşı ileri olanların başına komutan tayin etti, onlarla istişare yaptı, fikirlerine değer verdi. Allah’ın Rasulü şunu söylemekten hiç çekinmemiştir: “Gençler daima bana destek oldu, ihtiyarlar ise hep önüme engel oldu.”
Kimdir Furkan Genç ve Neyi Arzulamakta, Ne İçin Yaşamaktadır?
Furkan Genç, Tevhid ile inşa edilmiş bir şahsiyetin, davasına aşk seviyesinde bağlılık gösteren bir kalbin, edeple ve hayayla dinamik bir bedende buluşmasıdır. Her hali takva ve Rabbine itaat olan Furkan gencin bakışlarında hüzün, kalbinde ümmetin derdi ve yüzünde acı da olsa kalpleri ısıtan bir gülümseme vardır. Davasına hizmetle yaşamayı prensip edinmiş, Allah’a ve Rasulü’ne uygun bir yol ve metotla İslam’a hizmet eden, yolun uzunluğuna ve zorluğuna aldırmadan engelleri aşarak ilerlemeyi, çileyle dolu bir hayatı göze almış dava erleridir.
“Allah’a adanmak mı yoksa dünyayla aldanmak mı?” sualine çoktan cevap bulmuş ve Allah’a adanmayı hayatının en güzel kararı olarak kabul etmiş bir nesildir. Herkes gününü gün etme ve eğlence derdindeyken haramları kendilerine yuva edinmişken, Furkan genç kanaat etmeyi bilen, çileyi ve takvayı rahata, boş eğlencelere tercih edebilen gençtir.
Furkan genci, baştan aşağı “Furkan”dır. Hakkı bâtıldan ayırt eden ve hakkı tutup kaldırabilme kudretinde ve cesaretinde bir gençtir. Kınayıcının kınamasından korkmayan, “El-Âlim olan Allah ne der?” sancısıyla hayatına yön verendir.
Furkan genç, Tevhidle inşa edilen şahsiyetine asla yalan ve hainlik bulaştırmayan El-Emin vasıflı doğruluk erleridir. Düşmanına dahi olsa zulmetmeyen ve haksızlık karşısında çağın Ömer’i, Ali’si ve Hamza’sı olan cihad erleridir. Mücadeleden kaçmak ona ar gelir. Yorulmak ve yılmak onun lügatinde yoktur. Yorulursa dinlenir ve yoluna tekrar devam eder. Kırılsa yaralarını sarar yine devam eder. Yıldırmaya çalışanlara inat engelleri aşarak yine yoluna devam eder.
Yaşantısında aşırılıklara yer yoktur. Onun ideali orta halli bir hayat yaşamaktır. Önce Peygamberinin sonra da azamet ve fedakârlık örneği dava erlerinin rehberliğinde bir yaşantı ile memurdur. Lüks ve rahatı hayatından çıkarmıştır. Gerektiğinde bir halı üzerinde bazen de boş bulduğu bir minderde kıvrılıp yatabilir.
Tüm sevgilerini, sevdalarını en büyük sevda olan Rabbine hizmet uğrunda toprağa gömmüştür. Dünya hayatına dair arzularının ve isteklerinin çoğunu ahirete ertelemiştir. Kariyeri, davasında ve ihlas üzere ibadet etmekle yükselmekte bulmuştur. Kariyer planlarını, iş imkânlarını ve tekliflerini geri planda tutup davasını en öne geçirmiştir. Davasına ihanet edenlere inat, azimle ve sadakatle davasına, İslami harekete ve liderine kalben ve aklen bağlıdır. Bazen kalbiyle bazen aklıyla hainlere fitnecilere cevap bulur.
İlmi noktada kendisini sürekli geliştirir ve şunu bilir ki: “İlmi gelişimimi tamamladım, benden bu kadar” dediği anda yükseldiği yerden geri düşmeye başlayacaktır. O yüzden her daim bir araştırma ve yenilenme içerisindedir.
İslami yaşantısı, edep ve hayasıyla elle gösterilmeye namzet yiğitlerdir onlar. Yüzüne baksan nur, sözüne baksan sürur, kalbine dokunsan aşk fışkırır onlardan.
O bambaşka bir gençtir. Her gencin eğlence ve zevke daldığı bu çağda o; talebesine, kardeşine ve ümmete iman suyu götürme gayretindedir. Derdini unutan, aç susuz geçen gecelere perde çeken, rahatı mezara gömen cennet elçileridir onlar. Rabbini razı etmek ve ümmeti kurtarmakla geçen her anında, bazen kendisini unutur. Fakat bu gençliği ona İslam davasına hizmette tekrar gelmeyecektir. Bunu bilir ve sağlığına, yediğine, içtiğine dikkat ederek her daim enerjisini korumaya çalışır.
Allah Azze ve Celle ümmete ve insanlığa büyük katkılar sağlayacak sağlam iradeli, idealist, mücadeleci; takvasıyla yılmaz, eğilmez, küsmez ve kaçmaz genç kadrolar nasip eylesin.