Esmâ’ül Hüsnâ

El-Azim

Paylaş:

“Allah çok yücedir, çok uludur. O’nun büyüklüğünden gökler çatlayacakmış gibi titrer…”1

                Rabbimiz Teâlâ’nın esmasından biri olan el-Azîm; ‘kudreti düşünülemeyecek kadar büyük olan, azametini varlıklar üzerinde gösteren, hem zâtı, hem sıfatları kemâl olan’ manalarına gelmektedir.

                Rabbimiz Teâlâ insanı yaratırken ilk etapta onun ruhuna daima kendinden daha büyük bir varlığa tapınma, ulu bir varlığa sığınma ve güvenme duygusunu yerleştirmiştir. Yeryüzüne bu duygularla gönderilen insan, elbette ki dünya hayatını yaşarken, bazen karşılaştığı sorunların üstesinden gelemediğinden, bazen de ruhunda bu duygulardan oluşan açlıktan dolayı mutlaka kendinden daha büyük bir varlığa sığınmış, onu hayatının en büyük mercii yapmıştır.

                En büyük gücün makamda veya cepleri ve kasaları dolu olanlarda olduğunu zannedenler, ne yazık ki bu boşluğu yanlış yerde aramış ve bulduklarını zannettikleri mutluluğu esasında asla bulamamışlardır. Nitekim kâinatta en yüce gibi gözüken varlığı bile hâkimiyetiyle çekip çeviren, yerde ve gökte bütün varlıkların içinde mutlak ekmel olan yalnızca Rabbimizdir. O’nun büyüklüğüne her şey şahittir ve O’nun başlangıç ve bitiş noktası yoktur.

                Rabbimiz sonsuz büyüklüğü ile kâinatta acizliğine bakmaksızın büyüklük taslayan kullarına âdeta meydan okuyarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “De ki: ‘Yeryüzünde gezip dolaşın da böylelikle daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi.”2

                Kul bu iddiayı ve büyüklüğü görünce kendi hiçliğini, kulluğunu hatırlamalı ve yaratıcısına karşı tevazu ile eğilmelidir. Eğer bu gerçeğe rağmen insan hâlâ Allah’tan korkmayarak şirke giriyor, en büyüğü, el- Azîm olanı küçültüyorsa bu onun cesaretinden değil, Rabbi’nin büyüklüğünü anlayamamasındandır.

                Demek ki Allah’ın el-Azîm olduğunu bilmekle idrak etmek arasında büyük bir fark vardır. Bunu idrak edenler elbette ki tüm halleriyle Allah’ın emrine itaat edecek ve medeti bir bez parçasından, kabirde yatan birisinden, geçici dünya metaından istemeyecektir.  Bunlardan yardım umanların, Esma-ül Hüsna’ya imanda eksiklik gösterenlerin, Rabbimizin ‘Azîm’ ismini küçültenlerin elim bir azapla cezalandıracağı Kur’an-ı Kerim’de bildirilmektedir.

                “Onu tutuklayın, hemen bağlayın. Sonra çılgın alevlerin içine atın. Daha sonra onu uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin. Çünkü o, büyük olan Allah’a iman etmiyordu.”3

                Evet, bu ismi idrak önemli olduğu gibi bu ismin kula kazandırdığı fazileti idrak de önemlidir. Nitekim her gün beş defa Allah’ın huzuruna çıkan insan, namazdaki her rekâtın rükûunda “Subhane Rabbiye’l-Azim” diyor. Allah Rasulü bu konuya işaret ederek hadiste şöyle buyurmuştur: “İki kelime vardır. Söylenmesi çok kolaydır, terazide ise çok ağır gelirler. Allah-u Teâlâ bu iki kelimeyi çok sever. Subhanallahi ve bihamdihi, Subhanallahilazim.”4

                Bakara suresi: 255. ayette (Ayetel Kursi); “Allah ki, O’ndan başka ilah yoktur. Daima diri ve yarattıklarını koruyup yöneticidir. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefaat edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun ilminden ancak kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup, gözetmek kendisine ağır gelmez. O yücedir, büyüktür” diye buyrulur.

                İnsan aciz olduğu için dinlenir, uyur, acıkır, hareket eder. Ama Allah her sıfatında Azîm olduğu için bu tür arazlar O’nun için söz konusu değildir. Ulûhiyet O’nundur. Hiçbir varlık O’nunla denk tutulamaz. Öyleyse hayatımızda Rabbimizden daha önemli, daha değerli başka kim olabilir? Her şey geçici ve sınırlı iken, O Bâki ve Vâsi’dir. Öyleyse böyle bir azamet karşısında kula düşen; Allah’ın azametini tefekkür ederek Vakıa suresinde buyrulduğu gibi büyük Rabbinin ismini öncelikle kendi hayatında sonra her ortamda yüceltmektir.

                Rabbim bu Azîm ismine karşı gözü kör, kulağı sağır ve kalbi anlayışsız olmaktan biz kullarını beri kılsın.(ÂMİN.)

1- Şura, 5

2- Rum, 42

3- Hakka, 30-33

4- Müslim