Dosya

Fethullah Gülen Hayranı Faruk Beşer Kimdir? -2

Paylaş:

FARUK BEŞER’E GÖRE FETHULLAH GÜLEN HER KONUDA HZ. PEYGAMBER’İ ÖRNEK ALMAKTA VE İSABET ETMEKTEDİR

                Gülen’in Fıkhını Anlamak, Sayfa 35: Şahsen onun hayatının ve çalışma metodunun her safhasında ve her boyutunda “Hz. Peygamber’i örnek almanın bulunduğuna inanıyorum. İsabet edip etmeme ise ayrı bir şeydir ve şahsen böyle bir isabetsizlik de göremiyorum. Faraza olmuş olsaydı bu da en nihaye, bir içtihat hatası olurdu ve sahibine yine de bir sevap kazandırırdı.

                F. Beşer’in gözünde Fethullah Gülen müçtehit olduğu için yaptığı da içtihat hatası olmuş oluyor. İçtihat bir  meselede ayet-hadis yoksa yapılır. Varsa zaten içtihat yapılmaz. Bunlar hakkında ayet-hadis olan meselelerde yanlışlar yapıyorlar, haramlara giriyorlar ve onların bu yaptığını F. Beşer haram olarak görmüyor, içtihat olarak görüyor. Bu içtihat mıdır? Ne Fethullah Gülen müçtehittir, ne de yaptığı içtihattır. Bunların yaptığı içtihat sayılamaz, çünkü yaptıkları birçok şey Kur’an’a ve Sünnet’e aykırıdır.

FARUK BEŞER’E GÖRE FETHULLAH GÜLEN’İN ALEYHİNDE KONUŞMAK CAİZ DEĞİLDİR

                Gülen’in Fıkhını Anlamak, Sayfa 35:

Ama bu melhuz hatalara binaen gıybetinin yapılması ise hiçbir bakımdan tecviz edilemeyecek (caiz görülemeyecek) bir durumdur. Günlük hayatında, metodunda, hicretinde, kısaca hazarında ve seferinde hep sünnet örneği üzere hareket ettiğini sanıyorum. Hatta Eğer bugün ABD’de ise bunun bile sünnetten bir örneğe dayandırıldığı gibi bir izlenime sahibim.

F. Beşer’e göre F. Gülen’in yaptığı her şey sünnete uygundur. Halbuki Gülen hareketinin bugüne kadar yaptığı bir çok şey ve izledikleri hareket metodunun sünnete uygun olmadığı meydandadır.

FARUK BEŞER’E GÖRE FETHULLAH GÜLEN MÜZİK KONUSUNDA İSLAM FIKHINA UYMAKTADIR

                Gülen’in Fıkhını Anlamak, sayfa 52-53: Müziğin felsefesini yaptığı ve gereğini anlattığı bir sadette, ondan kaçılamayacağını bu sebeple de üzerine eğilinmesi gerektiğini uzun uzun anlattıktan sonra şöyle der. “Onun için toplumun kabul ettiği müzik türlerinden zararsız olan veya daha az zararlı eserleri icra ederek, onların ihtiyacını karşılayacak ve böylece bu alanda da mesajınızı vermiş olacaksınız.”

Görüldüğü gibi burada müziğin meşru olanının alınmasından öte ondan kaçılamayacağı gibi bir yerde gerekirse daha az  zararlı olanının zararlı olanın yerine konulması tavsiye eder ki, bu bizim hukukumuzda “zarar-ı âm zarar-ı has ile def’ olunur” ya da “ehaffu’d-darareyn ihtiyar olunur” kurallarının işletilmesinden başka birşey değildir. Bu yönüyle de sedd-i zerai’nin bir örneğidir.

Bu kaide, hadisten çıkan bir kaidedir ve her türlü duruma şamil değildir. İstisnaları vardır. Bu kaide zaruret durumunda geçerlidir. Bir fıkıhçı bunu bilmeyecekse niye fıkıhçı olmuştur? Bazen zaruret olmasa da hacet olur, ihtiyaç olur. Bazen hacetler zaruret menzilesine iner, zaruret gibi kabul edilir. Burada ise ne zaruret durumu ne de hacet durumu vardır. ‘Efendim, müzik de bir ihtiyaçtır’ denilebilir ise de müzik ihtiyacınızı helal yolla karşılamanız mümkündür. Kur’an’ın da bir musikisi var, ilahilerimizin de. Defle de müzik ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Kaideleri zorlayıp haramları fıkıh kaidelerinin içine sokmaya çalışıyor. Fıkıhçılık yapmaya çalışıyor, onu da yanlış yapıyor.

Sonra; “Bu sedd-i zeraiden sayılır.” diyor. Aslında bu görüş sedd-i zeraiye göre verilmiş bir fetva değildir. Kötülüğe set çekmek için, kötülüğün olmasını engellemek için ortaya atılan bir görüş olamaz, tam tersine bu görüş kötülüğe götürmüştür. Ve sonunda kızlara şarkı bile söyletmişlerdir. Hem de her türlü müzik aletiyle ve erkeklerin karşısında açık saçık bir kılık kıyafetle… Türkçe Olimpiyatlarında Emel Sayın’a varana kadar çıkardılar. Hatta Samanyolu televizyonunda bazen kadın şarkıcılar çıkıp şarkı söylüyordu. Bu sedd-i zeraiye göre mi yapılıyordu? Bu kötülüğe set çekmek mi? Olmadan kötülüğü önlemek mi? Yoksa daha beter kötülüğe götürmek mi? Yazıklar olsun böyle fıkıhçılığa! Bunun sonucunda bir sürü kötülükler oldu ve daha da kötüye gitti. Kötülüğü önleme böyle olmaz. Tam tersine; “Uzak durun!” demekle olur. 

FARUK BEŞER’E GÖRE FETHULLAH GÜLEN’İN BUGÜN ANLAŞILMAYAN GÖRÜŞLERİ 10 YIL SONRA ANLAŞILACAKTIR

                Gülen’in Fıkhını Anlamak, Sayfa 88: Eğer Hocaefendi’nin vaktiyle isabetli olmadığını düşündüğüm görüşlerini, on sene sonra aynen kabul etme durumunda kalmış olmasaydım, bugün de mesela, dinler arası diyaloğa bunca tahşidat ( bir mevzu hakkında çok izah ve konuşmalar) yapılırken, Müslüman cemaatler arası diyaloğa aynı kıratta yer verilmemesinin, başka cemaatlerin hizmetlerinin adeta yok sayılarak desteklenmemesinin kesin hükmünü şimdiden koyardım. Ama bunların kesin hükmünü verebilmek için de bir on yıl daha beklemem gerekir. Ya da aslında bize öyle geliyor ama mesele öyle değildir.

Çünkü Fethullah Gülen yapıyor. O yapıyorsa hata değildir, bize hata gibi geliyordur, öyle düşünmeliyiz. Ya da hikmetini 10 sene sonra anlayacağızdır. Tayyip Erdoğan’ın, 2003 yılında Irak meselesinde Amerika ile beraber olmasının hikmetini de sonra anlayacaktık. Ama 13 sene geçti ve Irak perişan ve bir buçuk milyon müslüman şehit oldu. Irak yerle bir oldu, hâlâ savaş devam ediyor ve dünyanın en kötü ülkesi haline geldi. Kim bunu hikmetli hareket, hikmetli bir siyaset olarak görebilir? Türkiye’nin Irak konusunda Amerika’yı desteklemesini Müslümanların katledilmesine yardım edilmesini kim caiz görebilir? F. Beşer gibiler güçlüyseniz her dediğinizde hikmet ararlar. “Hikmetini 10 sene sonra anlarız mutlaka.” derler. Ama güçsüzseniz, doğru yolda da olsanız size her lafı söylerler. Bize söylediği gibi. Konuyla ilgili hiçbir şey bilmediği halde hemen bize saldırıya geçer, neden? Çünkü bizi güçsüz görmektedir. Fethullah Gülen yanlışlar yapar ama her tarafta adamları, emniyet müdürleri, hâkimler, savcılar, generalleri olduğu için F. Beşer onun her yaptığını güzel yorumlar. Çünkü o güçlüdür. Bu hocalık mıdır? Güçlü olanın her yaptığını alkışlar; yanlışı gördüğü zaman da, “Biz anlayamıyoruz, 10 sene sonra mutlaka anlarız.” der. Ama güçsüz gördüklerine de her lafı söyler! Sırtını AKP’ye dayamış, herkese saldırmaktadır. AKP’nin yanlışlarına kendi gibi sessiz kalsaydık bize bu saldırıları yapmazdı.

 

Kitabında daha neler var neler, açıp bakabilirsiniz; tabi kitabı bulabilirseniz. Çünkü piyasadan kaldırıldı.