Gündem

Furkan Hareketi Mensuplarına Yapılan Tehdit, Teklif ve Baskılar -2

Paylaş:

Geçen sayımızda siyah gözlüklülerin Furkan Gönüllülerine gerek muhbirlik teklif ederek gerekse yapılan tekliflerin kabul edilmemesi halinde ailesi, işi ve can güvenliğiyle tehdit ederek baskı kurmaya çalıştıklarını aktarmıştık. Bu sayımızda da yapılan teklif, tehdit ve baskıları mağdurların anlatımıyla aktarmaya devam edeceğiz:

  1. Gaziantepli Furkan Gönüllüsü: Yolda yürürken yanıma tanımadığım birkaç kişi geldi ve kendilerine: “Siz kimsiniz?” diye sorduğumda bana: “Bizi takip et yoksa hayatını karartırız, konuşmamız lazım” dediler. Öğrenmek için gittiğimde beni mezarlığa götürdüler. Her türlü tehditlerini mezarlıkta yaparak: “İstersek seni burada öldürürüz, bize çalışacaksın. Biz Alparslan Hocayı biliyoruz. Sadece Adana’dan çıktı mı, Antep’e gelecek mi? Bu gibi şeyleri öğrenmemiz için bize çalış. Sen parayı düşünme, maddi anlamda sana çok yardımcı oluruz senden sadece bilgi istiyoruz” dediler. Ben de onlara: “Ben şerefsiz değilim, davamı ve dava kardeşlerimi kesinlikle satmam. Siz 5 kişisiniz ben tek başımayım bana istediğinizi yapın, ölsem de bunu yapmam” dedim.
  2. Almanyalı Furkan Gönüllüsü: 2017’de Türkiye’ye geldim, 11 Ocak 2018’de Almanya’ya geri döneceğim esnada havaalanında pasaport kontrolündeki bir görevli, hakkımda Türkiye’ye giriş yasağımın olduğunu söyledi. Bunun üzerine TEM Şube ya da İstihbarat dairesinden bir görevli geldi ve beni sorgu odasına götürerek çantamı inceledi ve eşyalarımın resimlerini çekti. Hukuksuz bir şekilde telefonumu elimden aldı ve inceledi. Uçağımın kalkmasına 30 dakikalık bir süre kaldığı esnada uçağa giderken bu kişi yanımda geldi ve bana bazı sorular sordu: “Sohbetlere gidiyor musun, yardım faaliyetlerine katılıyor musun? Muhammed, adın güzel ama gittiğin yol yol değil, Alparslan Kuytul çok tehlikeli bir adam, şu an kendisi FETÖ’den cezaevinde” dedi. Bunu bana 30 Ocak Operasyonundan yani hocamız gözaltına alınmadan 19 gün önce söyledi. “Neden giriş yasağım var?” diye merak edip sorduğumda bana sert bir şekilde: “Bundan sonra cesedin dahi bu ülkeye giremez” dedi. Bu şekilde havaalanında tehdit edildim.
  3. Konyalı Furkan Gönüllüsü: Aralık 2017’de bilinmeyen bir numaranın araması ile Emniyete çağırıldım. Oraya gitmemin ardından TEM’e götürüldüm. Ben aynı zamanda bir polis çocuğuyum. Benimle şahsi konularda sohbet ettikten sonra hangi cemaate gittiğimi, dinlediğim hocaları sormaya başladılar ve Alparslan Hoca ve Furkan Vakfı üzerinde yoğunlaştılar. Onlarla bir irtibatım olup olmadığını sordular. Ben de ilgimin olduğunu söyledim. Benden derneğin derslerine devam etmemi, derse katılmamı ve orada gerek ders esnasında gerek ders sonrasındaki konuşmaları, yapılan ve yapılacak olan faaliyetleri onlara bildirmemi istediler. Ben de: “Derslere gelip siz de katılabilirsiniz, dinleyebilirsiniz, gizli saklı bir iş yok” dedim. Eğer kendilerine bu şekilde bir yardımda bulunursam bana bir takım iyilik yapabileceklerini, daha iyi bir yerde çalışma imkânı sunacaklarını, borcum varsa borcumu kapatabileceklerini söyleyerek tekliflerde bulundular. 1 ay sonra 30 Ocak Operasyonu gerçekleşti. Operasyondan günler sonra beni tekrar bir kafeye çağırdılar ve üsluplarının çok daha sert olduğunu gördüm. Operasyondan sonra sürecin çok kötü geçeceğini, bütün fertlerin içeriye alınacağını söylediler. Benimle ilgili de Ankara’da bir dosya tutulduğunu ve bu dosyanın işleme konulmaması için benim kendilerine yardımcı olmamı istediler. Ben de bu davadan bir şey çıkmayacağını, içeriye alınan kişilerin temiz olduklarını söyledim. Sonra beni tekrar aradılar ve bu defa: “Bizim şakamız yok, onlarla oturup kalktığını biliyoruz. Alparslan Kuytul’a destek yürüyüşlerinde bulunduğunu biliyoruz” diyerek tehdit etmeye başladılar. Ben de “Henüz hakkında hükmü belli olmayan bir kişinin özgürlüğünü istemek suç mu?” dedim. Bu sefer onlara yardımcı olmazsam bu işin aileme varana kadar etkileyeceğini söylediler. Bu tehdit bambaşka duyguları hissetmeme sebep oldu. Normalde bir insan çocuğuyla tehdit edilse polise şikâyet eder ama ben “Biz devletiz” diyenler tarafından tehdit edildim. Bütün bu teklif ve tehditlere karşı: “Suçsuzluğuna inandığım, birlikte oturup kalktığım, aynı yola baş koyduğum insanları satmam, bu aldığım İslami terbiyeye, Peygamberimin ilkelerine aykırıdır. Elinizden geleni ardınıza koymayın, neticede her iş döner dolaşır Allah’ın dediğine varır” dedim ve tekliflerini kabul etmedim. Allah’a hamd olsun ki inandığımız davadan taviz vermeden bu şekilde bir tavır ortaya koyduk. Bu Allah’ın bir lütfudur.
  4. Adanalı Furkan Gönüllüsü: Abim jandarma olmak için sınavlara girdi, mülakatı da kazandı. Atamasını beklerken ataması gerçekleştirilmedi. Bunun sebebini araştırdığımızda “Kendisinin ve ailesinin radikal bir cemaate üye olmasından dolayı atamasının gerçekleştirilmediği” şeklinde bir sonuca ulaştık. Bu durum karşısında dava açtık. Savunmamızda “Radikal bir cemaat değil, Rabbani diyemediğiniz için mi radikal diyorsunuz?” diye sorduk. Bunun sonucunda abim jandarmalığa hak kazandı. Tazminat davası açtı ve kazandı. Şu an kendisi görevinde. Daha sonra evimizde İslami sohbet yapıldığı esnada polisler geldi ve “Siz burada ne yapıyorsunuz? Siz kimlerdensiniz? Furkancı mısınız?” dediler ve kimlikleri toparladılar. Giderken “Bir daha burada toplanırsanız evi mühürleriz” dediler. Bununla bizi korkutmaya çalıştılar ancak bilsinler ki bizler Peygamber kıssalarını yalnızca konuşmuyoruz aynı zamanda hayatımıza geçirmeye çalışıyoruz. Biz onlardan cesareti öğrendik dolayısıyla bu gibi tehditler bizi korkutamaz, sindiremez.