Röportajlar

Furkan Hareketi Yıl Dönümü Özel

Paylaş:

Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin öncülüğünde kurulan Furkan Hareketi 43, Furkan Vakfı ise 30 yaşına girerken Furkan Hareketine dair Semra Kuytul Hocahanım ve Rumeysa Yılmaz Hocahanım ile gerçekleştirilen röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Furkan Nesli: Esselamü aleyküm Hocam. Furkan Hareketinin tarihini konuşmak istediğimiz röportajımıza ilk sorumuzu size yönelterek başlamak istiyoruz. Furkan Hareketinin ilk yıllarından bugüne kadar aktif bir şekilde İslami hizmetler içerisinde yer alan birisi olarak Furkan Hareketinin bugünlere geleceğini tahmin eder miydiniz? Hareketin ilk günlerini bize anlatacak olursanız neler söylemek istersiniz?

Rumeysa Yılmaz Hocahanım: Aleyküm selam ve rahmetullah. Ben bugünleri hiç düşünmedim. Vazifem neyse onu yapmaya çalıştım. Elbette ki cemaatimizin önünün açık olduğunu biliyor “Bu cemaat; bu metot, bu gayret ve bu samimi ekiple yürür. Bu cemaatin yolu açıktır inşallah” diyorduk. Geleceğimiz hususunda çok ümitvardık.

İlk yıllarda Muhterem Hocamız Mısır’daydı ama prensipleri bize ulaşmıştı. Hocamızın Mısır’da yazıp bizlere gönderdiği mektuplar bizi çok etkiliyordu. Hocamızın ‘Muharrikun’ (İnsanı Harekete Geçiren Etkenler) yazısı Mısır’da yazdığı, bizlere ulaşan mektuplardan bir tanesidir. İlk yıllarda güzel şeyler olmakla birlikte fitne dönemleri de yaşadık. Hiçbir sebep olmadan hizmetleri bırakıp ayrılan arkadaşlarımız, yakınlarımız oldu. O dönemde bize hocalık yapan hocamıza bir seferinde “Hocam, vakfımız açılacakmış” dediğimde bana ‘vakfımız’ dememin taassup olduğunu ve böyle konuşmamın doğru olmadığını söyledi. O dönemlerde ben Kur’an dersi almaya yeni başlamış bir talebeydim. Taassup kavramını ilk kez duymuştum. Sonraki yıllarda yaşanan fitne olaylarında bu kişiler hizmetleri bırakıp gittiler. Bunlar çok acı şeyler… İlk yıllar öyleydi ama bugün durum farklıdır. Bugün yakılmaya çalışılan bir fitne ateşi; kardeşlik, birlik ve beraberlik ile ördüğümüz sağlam duvardan geçemiyor. Bu sağlam duvara işleyemiyor elhamdülillah.

Bir çalışmanın, bir hareketin ilk yılları zordur. İlk yıllarda ‘neden olmuyor’ diye değil; ‘nasıl olur, bana düşen iş nedir?’ diye düşünülmelidir. Biz de hep böyle hareket ettik. Hareketimizin ilk yıllarında ders yapmak, sohbet edebileceğimiz insanlara ulaşmak çok zordu. Bir defasında Kur’an dersi yapılmasını talep eden bir yere ziyarete gitmiştim. Yıllar öncesinde aracımız ve cep telefonlarımız yokken kâğıda yazılarak verilen bir adresle ders yapmamızın talep edildiği yere ulaşmaya çalışıyordum. Yazın sıcağında 1,5-2 saat ev aramıştım. Evi bulduktan sonra kapıyı açan hanımlar Kur’an dersi istemediklerini, ders almaktan vazgeçtiklerini söylediler. Başımdan kaynar sular dökülmüştü.

Biz ilk yıllardan itibaren eğitime önem veren ve taviz vermeyen bir cemaattik. Hareketimizin ilk yılları 28 Şubat’ın yaşandığı dönemdi. O dönemde başörtüsü mücadelesi veriyorduk. Muhterem Hocamız, Mısır’da olmasına rağmen “Başlarını açmasınlar, cemaat arkalarındadır” diyerek destek oluyordu. O dönemlerde çok zor ve şiddetli rüzgarlar esmesine, aile ve çevremiz baskı uygulamasına rağmen biz Hocamızın ve cemaatimizin desteğiyle başlarımızı açmadık. Cemaat bize sırtımızı yaslayacağımız dağ oldu ve o günlerde bu şekilde ayakta durabildik.

Allah Hocamızdan da bu cemaatten de razı olsun. Ben Hocamızın emeğini anlatamam. Hocamızın sadece bize davayı öğretmesi bile kapısında köle olmamız için yeterli bir sebeptir. Eğer Hocamız bize davayı öğretmeseydi basit bir şekilde yaşayıp basit bir şekilde ölecektik. Hocamız davamızı anlatarak bir anlam kattı hayatlarımıza… Bu yetmez mi?

Furkan Nesli: Röportajımıza Semra Hocamıza yönelteceğimiz sorular ile devam ediyoruz. Furkan Hareketini yeni tanımaya başlayan bir kimseye neler söylemek istersiniz? Furkan Hareketini nasıl tanımlarsınız?

Semra Kuytul Hocahanım: Bu konu hakkında söylenecek çok şey var elbette ama Furkan Hareketine baktığımızda Kabe’nin yanında Peygamberimizin üzerine deve işkembesi dökülürken Efendimiz’in kızı Fatıma’ya: “Ey kızım Fatıma ağlama. Allah babanı öyle bir dava ile gönderdi ki kerpiçten ya da kıldan yapılmış ne kadar ev varsa onun sebebiyle ya aziz olacak ya da zelil...”1 demesi gibi Furkan Hareketinin de İslami daveti her insana, her eve ulaştırmaya çalışan bir hareket olduğu karşımıza çıkmaktadır.  Ben şu an hareketimizin, Peygamberimizin İslam davasının her yere ulaşacağı müjdesine nail olup Peygamberimizin hayalini gerçekleştirmeye çalışan bir hareket olduğunu, Allah’ın da bu konuda önümüzü açtığını ve bizi İslam davasının her eve girdiği bir döneme doğru götürdüğü bir yolda ilerlediğimizi düşünüyorum. 

Hareketimiz her zaman ‘insanları nasıl İslam davası ile muhatap hale getirebiliriz’ derdi ile dertlenen, insanların Tevhid davasının ne olduğunu bir kere olsun duymalarını isteyen, Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı sözünün ne demek olduğunun anlaşılması gayretinde olan bir hareket oldu.  Hocamızın da yıllarca kafa yorduğu, üzerine saatlerce çalıştığı meselelerin temeli davayı her eve, her kalbe ulaştırmak ve bu konu hakkında proje geliştirmek oldu.

Türkiye’de bir hareket, bir cemaat yükseldiyse birilerinin desteği ile yükseliyordur gibi bir kanı var. Biz asla böyle bir hareket olmadık. Böyle olanlar bir hareket de değil, gerçekten bir projedir. Biz bu kanının aksine her zaman engellere rağmen yoluna devam eden, susturulmaya çalışıldığı halde konuşmaya çalışan, yaptığı faaliyetler ısrarla görülmemeye çalışılmak sureti ile varlığına sansür uygulandığı halde kendini kabul ettirmeye çalışan bir hareket olduk.

Bugün Türkiye’de ve dünyada bir Furkan Hareketi varsa, bu hareket bugün bu noktaya geldiyse bu asla birtakım siyasetçilerin, projecilerin desteği ve öne çıkartmasıyla olmadı. İlk olarak Allah’ın yardımı, ikinci olarak Hocamızın varlığı, ilmi ve istikrarı, üçüncü olarak da iğneyle kuyu kazarcasına yapılan hizmetler ile olmuştur. Furkan Hareketi her bir kardeşimizin el emeği göz nuru yaptığı kermeslerle, cebimizden kuruş kuruş vermiş olduğumuz infaklarla; kadın-erkek tüm kardeşlerimizin yazın sıcağında, kışın soğuğunda hiçbir araç gereç olmadan kapı kapı gezerek yapmış olduğu davetler ve emek emek yaptığı hizmetler ile bugünlere geldi. Hareketimiz saf, duru, tertemiz ve doğal bir hareket olarak kimseden etkilenmeden büyüdü. Kimse onu kendi projesi olarak kullanma noktasına getiremedi. Kimsenin boyunduruğu altına girmedi. Gücünü ve kitlesini kimseye satmadı.

Furkan Nesli: Hocam Furkan Hareketinin sancağında sadece Tevhid yazması, onu diğer oluşumlardan ayrı kılan en önemli özelliklerinden bir tanesidir. Furkan Hareketi bugüne kadar Tevhidi istikametini koruyabilmek için ne tür teklif ve tehditlere karşı mücadele etmiştir, kısaca anlatabilir misiniz?

Rumeysa Yılmaz Hocahanım: Bu süreçte birçoğumuzun yakını “Bu cemaati bırakın. Devam ederseniz başınıza iş açılır. Hocanız yıllarca hapis cezası alacak zaten” gibi söylemlerle tehdit edip korkutmaya çalıştı. Hocamız terör davalarından beraat etti, bu süreçleri geçirdik Elhamdülillah. Korkmayan, yoluna devam eden kazanır. Cemaat olarak korkmaz, yolumuza devam edersek kazanacağız inşallah…

Furkan Nesli: Son sorumuzu Semra Hocamıza yöneltmek istiyoruz. Hocam Furkan Hareketinin 43 yılını incelediğimizde hassaten son 10 yılda çok çetin imtihanlardan geçilen günler yaşandı. Özellikle 30 Ocak Operasyonundan sonra Alparslan Kuytul Hocaefendi ve Furkan Hareketi mensuplarından bazı kimseler cezaevine alındığında, Furkan adı geçen tüm dernekler kapatıldığında ‘Yolumuz buraya kadardı’ demediniz ve daha büyük bir gayretle İslami faaliyetlerin devam etmesinde öncülük ettiniz. O karanlık günlerde size ümit veren etkenler neler oldu?

Semra Kuytul Hocahanım: 30 Ocak Operasyonundan sonra geçirdiğimiz günler geride bıraktığımız 30 yıllık süreç içerisinde en zor, en karanlık geçen günlerdi. Çünkü önümüzü göremiyor, bundan sonra ne olacağını bilemiyorduk. Hocamız evden alındığı için emniyetin önüne gittiğimde vakfa baskın yapıldığını öğrenmiştim. Hocamızla birlikte 24 arkadaşımıza ve başka şehirlere de baskınlar yapılmıştı. Ertesi gün vakfa kayyum atanmış, sitelerimiz kapatılmıştı. Art arda iftira haberleri geliyor, çok yönlü bir operasyon gerçekleştiriliyordu.

Çok karanlık günlerin başladığı o dönemde beraat alacağımızı, düzlüğe çıkacağımızı, kapanan binamıza kavuşacağımızı ve yeniden bugünlerin geleceğini bilmiyorduk. Önümüzü göremememize rağmen Hocamızdan aldığımız eğitim, cemaate bağlılık, dayanıklılık ve Hocamızda her daim gördüğümüz şu şuur bize o süreçte yollar açmayı öğretti: İslam davasının edebiyatını yapmadan her şeye rağmen yolunuza devam edeceksiniz. Önünüze dağlar çıksa delecek, geçeceksiniz. Nehir çıksa köprü yapacak, geçeceksiniz. Öncü neslin asla geri vitesi yoktur. Öncü olduğunuz için tırnaklarınızla kazıyarak bir şeyler yapmaya çalıştığınız için tırnaklarınız zarar görecek. Bazen ayaklarınıza diken batacak ama devam edeceksiniz.

Rabbim o zorlu günlerde kalplerimizi uzlaştırdı. Bizleri davası ve dini uğrunda birleştirdi. Bunlar Allah’ın nimetleri… Zor günlerde bizleri birbirimize bağladı, gözümüze zorlukları göstermedi, kolaylaştırdı. Bu sayede zor günleri hep beraber atlattık. 30 Ocak Operasyonu çok büyük bir planın, arkasından zincirleme gelecek olan planların başlangıcıydı ama cemaatimizin sağlam duruşu, kenara çekilmeyişi, birlik beraberliğini bozmayışı ve istikrarlı bir şekilde yoluna devam etme gayreti bütün planları bozdu elhamdülillah…

Bu süreçten sonra başka birtakım planlar yapıyor olabilirler. Planları bilen Allah’tır. Tuzaklara karşı tuzaklar kuracak olan da Allah’tır. Biz de üzerimize düşen vazife neyse onu yapmaya hazır bekliyoruz. Bir gün başımıza daha büyük bir bela gelirse de Rabbimden dileğimiz o gün nasıl davranmamız gerektiğini bize öğretmesidir ki biz de ona göre davranalım. Buna razıyız zaten… Bundan sonra daha zor günler görsek de Allah yol gösterdikten sonra çıkış yolunu bulabileceğimizi biliyoruz. Mühim olan bu yolda devam etme niyetinin olup olmadığıdır. Eğer niyetin varsa Allah yolunu açar, niyetin yoksa da orada kalırsın. Allah niyetimizi bozmasın.

              Ayrıca o zor zamanlarda her kardeşimiz gücü yettiğince elinden geleni yaptı. Herkesten Allah razı olsun. Rabbim amellerimizi katında kabul buyursun, zayi etmesin inşallah...

Furkan Nesli: Röportajımıza vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Gayesi Allah rızası, hedefi İslam Medeniyeti, metodu Nebevi olan Furkan Hareketinin hedefine ulaşmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz. Esselamü Aleyküm…

1.       Ahmed b. Hanbel, Müsned