Haber-Yorum

Haberler

Paylaş:

Türkiye Haberler

“SİLAHLA BİRLİKTE SOSYALİZM DE BIRAKILMALIDIR!”

Abdullah Öcalan: “Bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum. Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşmek için kongrenizi toplayın, karar alın. Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısı yaptı. Alparslan Kuytul Hocaefendi bu çağrı hakkında şunları söyledi: “Bu çağrıyla ilgili birkaç noktaya onların cümleleriyle temas edeyim. Öcalan: ‘PKK tarihinin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı; iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkârı başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur’ dedi. Burada reel-sosyalizmden bahsetmiş olması ilginçtir. Aslında bir bakıma şunu demektedir: ‘PKK, sosyalist bir hareket olarak ortaya çıktı ama zaten 20. asırda sosyalist hareketler revaçtaydı. Ondan dolayı PKK, yalnızca Kürt hareketi olmakla kalmadı. Bu rüzgârın etkisiyle sosyalist bir hareket oldu.’ 20. asrın rüzgârıyla sosyalist bir harekete dönüştülerse Sosyalizm çöktüğüne göre o halde artık sosyalizmi de bırakmaları gerekmektedir. Kürt halkı Müslümandır, sosyalistleştirilmeleri kabul edilemez. Sosyalizmin temellerinden biri de Ateizmdir. Dolayısıyla İslam’a aykırıdır. Kürt halkının uzun zamandır haksızlıklara uğradığı bir gerçektir. Onların dünyasını berbat edenler oldu. Hiç olmazsa ahiretleri berbat olmasın. Yapılması gereken çağrı sadece silahların bırakılması değil, sosyalizmin de bırakılması çağrısı olmalıdır.

Öcalan: ‘Aşırı milliyetçi savunuşunun zorunlu sonucu olan ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır...’ dedi. Yani ‘PKK, aşırı milliyetçi bir duruma geldi. Ayrı bir devlet istedi. Ama bu sosyolojik gerçeğe aykırıdır’ demek istemektedir. Ben hapisteyken PKK’lı komşularım da Öcalan'ın ayrı bir devlet fikrinden 90'lı yıllarda vazgeçtiğini söylemişlerdi. Aslında derin devlet onları yıllarca ayrı bir devlet kurmak istiyorlar şeklinde tanıttı. Böylece onlara karşı nefret oluşsun istediler. Bu derin devletin algı operasyonudur. Öcalan’ın bu cümleleriyle aslında bu daha net anlaşılmış oldu. Bu açıklamanın tabii ki bazı şartları vardır onu da Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın çağrıyla ilgili notuyla aktarıyor: ‘Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz ki pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.’ Yani ‘parti kuruyoruz, belediyeleri kazanıyoruz ama belediyelerin hepsine kayyum atanıyor, başkanları da hapse atılıyor. Bu şekilde olacaksa olmaz’ demek istiyor. Nasıl sonuçlar doğuracak tam bilemiyoruz ama inşallah hayırlı sonuçlara vesile olur.”

“MÜSLÜMANLARIN GELECEĞE DAİR ÜMİT BESLEMELERİ İSTENMİYOR”

Diyanet İşleri Eski Başkanı Mehmet Görmez: “İslam’dan iki kavramı alırsanız sürekliliğini kaybeder: Cihat ve içtihat. Bizim hutbelerimiz ‘Barış dini İslam’ demeye başladı. Hatta bir hadis vardır. Biz hep ilk kısmını okur ikinci kısmını okumayız. Hz. Peygamber orada ‘Ben savaş Peygamberiyim’ der. Bir yıldır Gazze’de arş titrerken ‘Nefisle cihat bize yeter’ diyemeyiz” dedi. Bu ifadeleri değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: “Elbette söylediklerine katılmamak mümkün değildir. Ama keşke bunları Diyanet İşleri Başkanı iken söyleseydi. O makamda söylenirse bir kıymeti olmaktadır. O makamdan indikten sonra söylendiği zaman çok da bir kıymeti olmamaktadır. Müslümanlar makamda oldukları zaman devletin istediği kadar konuşuyorlar, Allah’ın istediği kadar konuşmuyorlar.

Burada kastettiği hadis: ‘Ben rahmet peygamberiyim ve ben harp peygamberiyim’ hadisidir. Rahmet peygamberi kısmı anlatılmakta ama ‘Ben harp peygamberiyim’ kısmı anlatılmamaktadır. Dolayısıyla cihatsız bir din anlayışı oluşmuştur. Filistin bu durumda olduğunda bile cihad gündemimize girmemektedir. Cihad ruhu öldürülmemeliydi. Öldürülen cihad ruhu bugün diriltilemiyor. Yine bir kısmı söylenen bir kısmı söylenmeyen hadis şu: Efendimiz ‘Konstantiniyye fethedilecektir’ buyuruyor. Yani İstanbul. Hocalar hep bunu söylerler. Halbuki bu hadisin devamı vardır. Efendimiz hadisin devamında ‘Roma da fethedilecektir’ buyuruyor, bu kısmı söylememektedirler. Hz. İsa’nın yeryüzüne tekrar geleceğini bildiren hadisleri de öğretmemektedirler. Bu hadisleri Müslümanlar geleceğe dair ümit beslemesin diye öğretmemektedirler. İsrail, Filistin’i hepimizin gözü önünde her gün bombalıyor ve Müslümanlarda cihat ruhu kalmadığı için sadece seyrediyorlar.”

İKİ UYGUR TÜRKÜ HAKKINDA ÇİN’E İADE KARARI

İstanbul 16. ve 18. İdare Mahkemeleri iki Uygur Türk’ünün doğrudan Çin’e iadesine karar verdi. İade kararının gerekçesi “Zulme maruz kalacakları konusunda somut, maddi delil bulunmaması” olarak açıklandı. Bu konu hakkında değerlendirmede bulunan Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: “Size sığınmış olan iki Müslümanı, kafir Çin devletine teslim etmek haramdır. Mahkeme böyle karar vermiş olabilir. Hükümet eğer bu kararı uygularsa o da haram işlemiş olur. Hâkim, ‘zulme maruz kalacağı konusunda somut, maddi delil yok’ kararı vermiş! Hâkim haberlere bakmıyor mu acaba? Orada Çin polisinin yaptıklarını hiç mi bilmiyor! Türk Devleti baştan beri Doğu Türkistan ve Filistin konusunda hiçbir şey yapmamıştır. Devlet, sadece menfaatini düşünen bir devlete dönüşmüştür. Kim zulme uğrarsa uğrasın ister Türk ister Müslüman, umurunda değildir. ‘Yeter ki aramız bozulmasın, ticaretimiz sürsün!’ anlayışındadırlar. İki Müslümanı Çin’e iade ediyorlar, bundan utanmalıdırlar! Müslümanlıklarından utanmıyorlarsa insanlıklarından utanmalıdırlar!”

TRT, EBUBEKİR SİFİL’İN PROGRAMINI İPTAL ETTİ

Ebubekir Sifil TRT’de katılacağı bir programın ilk önce gününün değiştirildiğini sonra da katılımının iptal edildiğini duyurarak TRT 1 ekranının kendisine kapalı olduğunu ifade etti. Bu konuyu değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: “Ebubekir Hoca’ya yapılan haksızlık bize 11 yıldır yapılmaktadır. Demek ki artık sıra başka hocalara da gelmiştir. Biz yapılan zulümleri konuşunca bazıları bizi anlamadı. Bizim aleyhimizde konuştular. Müslüman kardeşimizdir dedim. ‘Mü’minler kâfire karşı şiddetli olsalar da kendi aralarında merhametlidirler’ ayetine göre davrandım. Cevap vermedim. Şimdi başkalarına da yapılmaya başlandı. Bizim önümüzü kesip önce başkalarının önünü açtılar. Bu bir devlet taktiğidir. Devlet, en tehlikeli ve en acil önü kesilmesi gereken hangisi görülüyorsa önce onun önünü keser, diğerlerinin önünü açar. Böylece insanlar: ‘Devletimiz bunda bir şey görmüştür ondan dolayı engel olmuştur. Diğerlerine izin veriyor’ derler. Ondan sonra onun sesi zaten zayıflatılmış olur sonra sıra diğerlerine gelmeye başlar.

Bunların bir kısmı cemaat karşıtı hocalardır. Cemaate karşı olanlar bunun bedelini bu şekilde öder. Cemaat olursanız zulümle karşılaşırsınız, bir bedel ödersiniz; cemaat olmazsanız cemaat olmamanın bedelini ödersiniz ve haksızlıklara uğrarsanız kimse sizi savunmaz. İslam cemaat dinidir, İslam mücadeledir. Biz her yapılanı duyurduk. Müslümanlar bunu öğrenmeye başladılar, onlar da duyuruyorlar. Önceden korkularından duyurmuyorlardı. Hz. Ali: ‘Zulme engel olamıyorsanız bari duyurun’ demiştir. Bu da engel olma sınıfındandır. Zalim, duyuracağınızı bildiği zaman çok zulmedemez. Susarsanız zulmün devamına sebep olursunuz. Mazlumlar sustukça zalimler azgınlaşır. Bugüne kadar yaptığımız mücadeleyi, uğradığımız zulümleri anlamayanlar, bizim uğradığımızın binde birine uğradıkları zaman bizi anlayacaklar.”

 

Dünya Haberler

TÜRKİYE, FİLİSTİN KONUSUNDA HİÇBİR ŞEY YAPMADI!

Filistin’le dayanışma ve İsrail’e yönelik ortak politikalar geliştirmek amacıyla Belize, Bolivya, Kolombiya, Küba, Honduras, Malezya, Namibya, Senegal ve Güney Afrika’nın oluşturduğu “Lahey Grubu” kuruldu. Türkiye ise bu grup içerisinde yer almıyor. Güney Afrika’nın Uluslararası İlişkiler Bakanı Ronald Lamola kurulan grup hakkında: “Lahey Grubunun oluşumu net bir mesaj gönderiyor: Hiçbir ulus, kanunun üstünde değildir ve hiçbir suç cevapsız kalmayacaktır” dedi. Kuruluş bildirisine göre grup “İsrail’in Filistin Devletinin işgaline son verme ve Filistin halkının, bağımsız Filistin Devleti hakkı da dahil olmak üzere, devredilemez kendi kaderini tayin hakkının gerçekleştirilmesini destekleme” yönündeki ulusal yükümlülüklerini savunuyor. Alparslan Kuytul Hocaefendi Lahey Grubunun kurulması hakkında: “Türkiye Filistin’i hiçbir şekilde desteklemedi, sadece lafla destekledi. İsrail’i mahkemeye bile veremedi. İsrail’in anlayacağı tek bir şey vardır o da güçtür. İsmail Heniye şehit olmadan önce ‘Bize bir tek İran yardım etti’ demişti. Hamas da Türkiye’ye teşekkür etmemişti. Utançlarından haberlerde Türkiye’yi kendileri ekleyerek verdiler” dedi ve şunları söyledi:

“Bildiğimiz kadarıyla Lahey Grubundaki ülkelerin birçoğu Müslüman değillerdir. Müslüman olmayanlar bile Filistin’i destekleme ve İsrail’e karşı eylemler yapma amacıyla ortak karar alabiliyorlar! Ben, Elâzığ’daki talebelerin İsrail markalarını boykot ettiklerinde gözaltına alınmalarından sonra Türkiye’nin İsrail’le ticareti sürdüreceğini, boykot istemediğini ama bunu halka söyleyemediğini anladım. Hatta halkın bile boykot yapmasını istemiyorlar. Bir tane büyük miting bile yapmadılar! İnsan İstanbul’da 10 milyon kişilik büyük bir miting yapar, yürüyüş yapar. Sadece konuşuyorlar ama gerçek bir adım atmıyorlar. Gerçek adım budur. Bir komisyon kurulur, 5-10 devlet bir araya gelir, İsrail’e yaptırım uygular ya da Filistinlilere silah gönderir ya da buna benzer bir şeyler yapar. Gerçek adım budur. Yemenliler, İsrail’e giden gemileri vurdu. İran yapması gerekeni yapmadı ama en azından birkaç füze attı. Türkiye ise hiçbir şey yapmadı, İran en azından bir şeyler yaptığı için orada daha çok söz sahibi. Aslında bu Türkiye’ye düşerdi. Osmanlı biziz, Filistin bizimdi, İran’ın değildi.”

FİLİSTİNLİLER GAZZE’Yİ TERK ETMİYOR

ABD Başkanı Trump: “Gazze’yi satın alıp sahiplenmeye kararlıyım. Bizim onu yeniden inşa etmemiz konusunda, bunu Orta Doğu’daki diğer devletlere verip bazı bölümlerini inşa etmelerini sağlayabiliriz. Başkaları da bizim himayemiz altında bunu yapabilir. Ama biz Gazze’yi sahiplenmeye, Gazze’yi alıp Hamas’ın Gazze’ye geri dönmesini engellemeye kararlıyız” dedi. Alparslan Kuytul Hocaefendi, Trump’ın bu sözleri hakkında şunları söyledi: “Bugüne kadar Filistin halkı çok badireler atlattı. Yüz binlerce şehit verdiler. 78 yıldır mücadele veren bir halktan bahsediyoruz. Amerika bugüne kadar İsrail’e her desteği verdi. En büyük silahları gönderdi. İsrail de bu silahlarla Filistinlileri öldürdü ama ne yaptıysa bir türlü Filistinlileri teslim alamadı. Trump’ın böyle bir milleti teslim alması mümkün değil Allah’ın izniyle.

Amerika’nın dünyada 2 tane stratejik müttefiki vardır. Biri İsrail diğeri de İngiltere’dir. Gerisi müttefiktir ama stratejik müttefik değildir. Stratejik müttefik olması için her konuda Amerika gibi düşünmek gerekir. Sadece bu iki devlet Amerika’nın stratejik müttefiki yani gerçek müttefikidir. Stratejileri ortaktır, hedefleri aynıdır. Buna rağmen İngiltere Trump’ın bu projesini reddetmiştir. 79 ülke de bunu reddetmiştir. Amerika’yla her meselede beraber olan Arabistan ve Ürdün bile bunu reddetmiştir. Dolayısıyla Trump’ın bu planının gerçekleşmesi mümkün değildir. Zaten Amerika Savunma Bakanlığından yapılan açıklama ‘Amerika’nın askeri Gazze’ye ayak basmayacak’ şeklinde oldu.

Filistinliler, ‘buradan gitmeyiz’ dediler ve İsraillilere toprak satmadıklarını tüm dünyaya ispatladılar. Ölüyorlar ama gitmiyorlar. Dünyada kaç tane millet vardır bu şekilde? Rusya, Ukrayna’ya girdiğinde milyonlarca Ukraynalı ülkesini terk etti. Filistin’e bu kadar bomba düştüğü halde bir tane Filistinli vatanını bırakıp başka bir yere gitmiyor. Aç bir şekilde, bombalar altında, çoğunun akrabaları şehit, hava soğuk, üşüyorlar, ev yok, araba yok, elektrik yok, yakıt yok, soba yok, çadır yok hiçbir şey yok ama yine de vatanlarını bırakmıyorlar. Filistinlilerin ne kadar vatanperver ne kadar İslam’ın muhafızlığını yaptıkları ne kadar şerefli, sabırlı, dayanıklı ve cesur oldukları ortadadır. Trump’ın bu teklifi de başarılması mümkün olmayan bir tekliftir.”

AMERİKA İLE AVRUPA ARASINDA ÇATLAMALAR MI BAŞLIYOR? 

İngiltere, Trump’ın: “Gazze’yi satın alıp sahiplenmeye kararlıyım” sözlerinden sonra: “Filistinlilerin Gazze’den zorla göç ettirilmesine yönelik her türlü girişime karşı çıkacağız” dedi. Alparslan Kuytul Hocaefendi bu açıklamayı şu şekilde değerlendirdi: “Baştan beri İngiltere ve Fransa İsrail’i Almanya kadar desteklemediler. Almanya ve Amerika İsrail’i en çok destekleyen iki ülke oldu. Trump’ın: ‘Gazzelileri oradan süreceğiz’ sözlerine tüm dünyadan tepkiler gelince Trump geri adım attı ve ‘Benimki tavsiye sadece’ demek zorunda kaldı. Trump Avrupa ile karşı karşıya geldi. Avrupa artık Trump’a güvenmiyor. Önce Amerika ile arayı bozmamak için açık açık konuşmuyorlardı. Son zamanlarda açık konuşmaya başladılar ve şu anda Avrupa’da ‘kendi ordumuzu kurmalıyız’ görüşü hâkim. Avrupa devletleri bütün yatırımlarını ekonomiye yapmışlardır. Orduya hiç yatırım yapmamışlar, ağır silahları yok. Bir bakıma o işi Amerika’ya devretmişler. Rusya’ya karşı Amerika onları korur diye inanıyorlardı ama şu anda Amerika Rusya ile birlikte. Trump’la Putin’in arası çok iyi ve Amerika Ukrayna’yı yalnız bıraktı. Avrupa Ukrayna’yı destekliyor, Trump desteklemiyor ve Rusya’nın yanında yer alıyor. Böyle olunca Avrupa ‘Biz kendi ordumuzu kurmalıyız. Artık Amerika’ya güvenemeyiz’ demeye başladı. Düşünün ki Ukrayna’yı satan, Panama’yı, Grönland’ı almaya kalkan bir adamdır Trump. Böyle olunca artık kimse Amerika’ya güvenemiyor.

Avrupa ordusunu kurmak kolay değildir. Uzmanlar ‘Yirmi sene lazım’ demektedir. Yani 5-10 yıl içinde temelleri atılır. Asıl ordunun kurulabilmesi yirmi sene ister. Bu arada ‘Avrupa ordusu kurulmadan Rusya saldırıya geçerse ne olacak?’ korkusu içindeler. Yani ‘Amerikasız olmaz’ gibi düşünenler de var ama ‘Amerika’ya artık güvenemeyiz, kendi ordumuzu kuralım’ anlayışında olanlar da var ve bu anlayış yayılıyor. Amerika, İsrail’le bir de Putin ile dost. Putin’le dostluğu siyaseten olan bir dostluktur. Normalde Rusya, Amerika’nın en büyük rakibidir. Amerika derin devleti Trump’ın Rusya ile dost olmasına müsaade eder mi? ‘Bizim devletimizin politikası bu değil’ diyebilirler. Trump, Amerika derin devleti ile yakında karşı karşıya gelecektir. Yani hükümet olmak devlet olmak demek değildir. ‘Sen hükümetsin haddini bil’ diyebilirler. Trump başta kaldığı müddetçe Amerika düşmanlığı artacaktır.

Ben her gün beş vakit namazda ‘Ya Rabbi, bunların birliğini beraberliğini boz. Çünkü Müslümanlarda bir araya gelip Filistin’i koruyacak devletler yok. Hiç olmazsa bu kafirlerin birlik beraberliğini boz! Müslümanlar bir araya gelip İsrail’e karşı bir güç meydana getirmiyor, Filistin’i korumuyor. Sen bu kafirlerin birliğini, gücünü darmadağın et’ diye dua ediyorum. Çok şükür, şimdi bakıyorum sanki dualarımız kabul oldu. Amerika ile Avrupa’nın arası açıldı. Bundan 3 ay evvel Amerika ile Avrupa’nın aralarının açılacağı hiç akla gelecek bir şey miydi? Bu olduysa İnşallah İsrail’le de olur. Amerika ile İsrail’in arası açılır ve İsrail, Amerika’nın desteğini kaybederse belki biraz sessizleşir, bu zulmü yapamaz hale gelir.”