Öncü Şahsiyetler

HAYATI VE ÖRNEKLİĞİ İLE MÜ’MÜNLERİN ANNESİ HZ. AİŞE

Paylaş:

YAZAR: GÜLHAN KAYNARPINAR

 

“Aişe’nin kadınlara üstünlüğü, tiridin diğer yiyeceklere üstünlüğü gibidir.” HZ. PEYGAMBER

Peygamber dostunun evi, peygamber eşinin doğumuyla şenlenir. Önce babası tarafından eğitilir; ilk ondan öğrenir sadâkati ve cömertliği… Sonraları Peygamber ocağında gençlik dönemini geçirir ve en büyük muaalimin, en nadide talebesi olarak ümmetin “ümmü’l-müminin”i olur.   

Hakkında ayet nazil olacak kadar fazilet sahibi, müminlerin annesi, babası Hz. Ebubekir’in ölüm döşeğinde iken: “Senden daha sevimli servet bırakmıyorum. Seni kaybetmekten daha büyük bir fakirlik ise bilmiyorum” dediği, Habibullah’ın sevgilisi, Müslüman hanımlara en büyük örnek, çok kısa süren evlilik hayatına çok büyük kazanımlar sığdıran mübarek bir insan. 

Hz.Aişe‘nin Peygamberimizle nikâhları hicretten önce kıyıldı fakat düğünleri daha sonra, 624 yılında iki bayram arasında yapıldı. Bu evlilik, hayatında çok büyük değişikliklere vesile oldu. Peygamber terbiyesi ile büyümesi ve en çok hadis rivayet eden sahabiler arasında yer alması yönüyle mühim bir misyon yüklendi. Çünkü o, herhangi bir hanım değil Peygamber’in hanımıydı; konumunu her dem biliyor ve ona göre davranıyordu. Çünkü o, Hz. Aişe idi ve mü’min hanımların en güzel örneği idi…

Aişe validemiz daha küçük yaşlarda iken okuma yazmayı öğrenmiş, zekâsı ve kabiliyeti ile etrafındakilerinin dikkatini çekmiştir. Öğrendiklerini unutmaz, ezbere tekrar ederdi. Hafızası çok kuvvetli; akıllı, zeki, âlime, edibe, iffet sahibi bir hanım idi. Pek çok konuları şiirle anlatan sanatkârca bir ifadeye sahipti. Ashap, karakter ve hafızasına güvendiği ve ayet-i kerime ile övüldüğünü bildiği için, bir çok meseleyi ona sorar ve öğrenirdi.1

Gerek sahabe, gerek tâbiin döneminde İslam âlimleri görüşlerine başvurmuş ve açıklamaları üzerinde ehemmiyetle durmuşlardır. Sahabelerin ileri gelenleri, farzlarla ilgili konularda çoğu zaman bilgisine başvururak doğruya ulaşmıştır. Çünkü çok güçlü bir hafızaya sahip olması ve Peygamberimiz (s.a.v.)’ in her hareketini titizlikle takip etmesinden ötürü verdiği bilgiler çok önemliydi. Ebû Mûsa el-Es’ârî: “Bizler, müşkil bir mesele ile karşılaştığımızda gider Hz. Aişe’ye sorardık” demiş, Abdurrahman b. Avf’ın oğlu Ebû Seleme ise: “Rasulullah’ın sünnetini Hz. Aişe’den daha iyi bilen; dinde derinleşmiş, ayet-i kerîmelere bu derece vâkif ve sebeb-i nuzülleri bilen, ferâiz ilminde mâhir bir kimseyi görmedim” demiştir.  Hakkında imam Zührî ise: “Eğer zamanının bütün âlimlerinin ve peygamberimizin diger zevcelerinin ilmi bir araya toplansa, Hz. Aişe’nin ilmi yine daha ağır basardı” diyerek ilmî üstünlüğünü ifade etmiştir. İlme olan merakıyla,  dinî meselelere vâkıf olmuş ve Peygamber Efendimizden aldığı eğitimin de etkisiyle dikkate değer bir mevkiye sahip olmuştu. Kur’an-ı Kerim’i hem tefsir eder, hem de daha iyi anlaşılması için şerh ederdi.2

Dinin bayanlara yüklediği vazifenin neler olduğunu öğrenmek isteyenler,  Hz. Aişe’nin hayatına baksın. Kulluğun mesuliyetini omuzlarında hisseden bir mümine hanım nasıl olmalı, davada yüklendiği misyonu ve vazifesi nelerdir?  İşte bu soruların cevap bulduğu örnek bir hayat!

O sıradan bir hanım gibi davranmıyor, ömrünü Allah (c.c.)’ın rızası doğrultusunda harcayarak, en büyük mutluluğu Rabbine kullukta buluyordu. Onun talepleri, hevesleri, kederleri 21. y.y.’da, her türlü yanlıştan etkilenen hanımların taleplerine benzemiyordu.  Bu haliyle Rabbinin teveccühüne, Rasulü’nün ise övgüsüne mazhar oluyordu. Efendimiz (s.a.v.)  “Aişe’nin kadınlara üstünlüğü, tiridin diğer yiyeceklere üstünlüğü gibidir.”3   buyurarak faziletini dile getirir. Yine başka bir rivatte; Efendimize; ‘en çok kimi seviyorsunuz?’ denilince, ‘Aişe’yi’ diyerek cevap verir. ‘Peki erkeklerden kimi?’ diye sorulunca, ‘Aişe’nin babasını’ buyurdu.4

Nafile oruçlara ve teheccüd namazına düşkünlüğü ile bilinen Hz. Aişe, aynı zamanda takvası ve tesettüründeki hassasiyeti ile de öne çıkmıştır. Özellikle tesettür konusundaki hassasiyeti bir başkaydı. Bu hususta hayatı boyunca en ufak bir taviz vermedi, hassasiyeti o kadar ileri derecedeydi ki;  Hz. Ömer vefat edip kendi odasına defnedildikten sonra, kabirle arasına bir perde çektirmişti. Bir gün yeğeni Hafsa kendisini ziyarete geldiğinde, takmış olduğu başörtüsünü ince bulmuş ve onu ikiye katlayarak nasıl örtünmesi gerektiğini göstermişti. Tesettür konusunda hanımları her zaman ikaz eder ve Nur Suresi’nde emredildiği gibi örtünmelerini hatırlatırdı. Nice geceler, nice tenha yerler vardır ki; Hz. Aişe’nin Rabbiyle olan münacatına ve için için ağlayışına şahittir. Peygamber eşi olmakla şerefli bir makam sahibi olmanın yanında, elbette ki çok çileli imtihanların da sabredeni olmak durumundaydı. Ve öyle de davrandı. Bir kez olsun başına gelen musibetlere, çoğu zaman aç geçen günlere, dünyanın zinetine uzak oluşuna ah etmedi. Her mü’min imtihana tâbi olur ama büyükler daha büyüğüne talip olur. Onların yükü ağır, kederleri derin ve imtihanları ağır olur. Gün tertemiz olanın, münafığın diliyle kirletilmek istendiği gün. Gün ‘İfk Günü’…

 İffetine atılan iftiraya maruz kalır mü’minlerin annesi.Zayıf bedeni daha bir zayıflar. Gözleri Peygamberin gözlerine çevrilir, kendisi hakkında söylenen çirkin sözü yalanlaması için. Ama Allah Rasulü sessizdir, Rabbinin hükmünü beklemektedir. Peygamberimiz’in bu sessizliği Aişe validemize  çok acı gelir. Ve babasına çevirir gözlerini aynı amaç için, ama  o da sükûttadır. Anlar ki; gün sabır günü ve Rabbinin hükmü açık oluncaya dek sabretmeliydi.Elbette Allah haksızlık etmeyecekti.Hangi hak bâtıla mahkûm oldu, hangi zulüm daim oldu,hangi hakikât, haksızlığa ram oldu ki… Rabbimiz elbette ki temize çıkarır, tertemiz olanı. Ve inen ayetle, Hz.Aişe (r.anha)’nin masumluğu ilan edilir. Hüzünden kalbi mahzun, hali mahzun olan Hz. Aişe:  “Hamdlerim, şükürlerim minnetlerim sadece  âlemlerin sahibi Rabbim içindir” diyerek, temize çıkarılışını gözyaşıyla karşılar.

Allah ve Rasulü’ne bağlılığı, ilme olan düşkünlüğü, takvası ve iffetiyle geçen ömrünün son demlerini müctehid olarak, bilhassa hanımlara mahsus hallere dair fikhî hükümlerde fetvalar vererek geçiren Hz. Aişe (r.anha), 676 yılında Medine-i Münevvere’de vefat etti. Cenazesini ashaptan Ebû Hureyre (r.a.) kıldırarak, vasiyeti üzerine Medine’de Bâki kabristanına defnedildi. Rabbimiz’in rahmeti üzerine olsun.

Mevlâmız! Bize bilmediklerimizi öğret ve bildiklerimizle amel etmeyi nasip et.Davamızı anlatmayı kelamımızın sebebi kıl. Her imtihanımızı Sana teslimiyetimiz ve yakınlığımız eyle. (Amin)

1) İbni Hişam

2) Şamil İslam Ansiklopedisi

3) Buhari

4) Buhari