Siyer

Peygamberimiz’in Davet Mektupları -4

Paylaş:

     Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in gönderdiği mektuplar dizisine Fars Kralı Kisra’ya gönderdiği mektup ile devam ediyoruz. İyi okumalar.

     “Bismillahirrahmanirrahim.

     Allah’ın kulu ve Peygamberi Muhammed’den, Fars’ın ulusu Kisra’ya:

     Hidayet yoluna gidenlere, Allah’a ve Rasulü’ne inananlara, Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına O’nun şeriki bulunmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve Peygamberi olduğuna şehadet edenlere selam olsun! Ey Kisra! Seni, Allah’ın dini İslam’a davet ediyorum. Çünkü ben bütün insanlara peygamber olarak gön­derildim. Hayatta olanları uyarmak ve kâfirler üzerine hakkı yerine getirmek için gönderildim. Ey Kisra! Müslüman ol ki, selamete eresin. Eğer bu davetimden yüz çevirirsen Mecusi kavminin günahı boynuna olsun!”

     Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu mektubu göndermek üzere, Ab­dullah İbn Huzafe’yi1 seçti. Abdullah İbn Huzafe, bu mektubu Bahreyn’in Kralına iletmiştir. Bahreyn Kralı kendi adamlarından biriyle mi yoksa yine Abdullah İbn Huzafe ile mi bu mektubu Kisra’ya ulaştırmıştır bilemiyoruz. Velhasıl, mektup Kisra’ya ulaştığı zaman Kisra mektubu okuyup, hemen yırtmış ve büyük bir kin ve tekebbürle: “Raiyyetimden hakir bir köle, ismini benim ismimden önce yazmış” diyerek gazaba gelmiştir. Bu haber Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e erişince, Ra­sulü Ekrem, Kisra’nın mülkünün tamamıyla parçalanması için dua etmiş: “Allah da onun mülkünü yırtıp parçalasın” buyurmuş. Aynen dediği gibi de olmuştur.

     Kisra bu mektubun gelmesinden sonra, kendisine bağlı olan Yemen Valisi Ba­zan’a bir mektup yazarak: “Yanından iki kuvvetli adamını şu Hicaz’da bulunan adama gönder ve onu tutup bana getirsinler” diye emretti. Bazan, en kuvvetli adamını, Har­hara adında İranlı biriyle beraber Kisra’dan aldığı mektupla, Hicaz’a gönderdi. Ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e yazdığı bir mektupta, onlarla birlik­te Kisra’ya gitmesini emretti. Bu iki adam Medine’ye gelip, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in huzuruna çıktılar. İçlerinden birisi Rasulullah’a:

     “Şahlar Şahı Kisra, Yemen Valisi Bazan’a seni getirmek için iki kişi göndermesini emretmiş­ti: O da bizi gönderdi. Şimdi bizimle geleceksin” dedi, ardından da tehdit etti. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem büyük bir vakar ile kendileriyle yarın görüşeceğini bildirdi.

     O gece, Kisra ordularının, Kayser orduları karşısında yenilmesinden dolayı Kisra’ya karşı büyük bir ayaklanma oldu. Kisra’nın oğlu Şireveyh, babasına karşı ayaklanarak onu öldürüp, mülküne el koydu. Bu olay hicri yedinci yılın Cemadi­ye’l -ûlâ ayı, onuncu salı gecesi meydana gelmiştir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem vahiy yoluyla bu haberi almıştı. Ertesi günü bu iki adamı çağırıp olayı haber verdi. Adamlar bu haberi duyunca Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e: “Sen, ne dediğini biliyor musun? Biz seni hafif bir cezayla cezalandırmayı düşünüyorduk. Bu söylediklerini yazıp, Bazan’a bildirelim mi?” diye sordular. Rasulü Ekrem: “Evet bunu ona bildirin. Sonra ona deyin ki, ‘Benim dinim ve saltanatım Kisra’nınkinden daha büyük olacak­tır. Bineklerin ayaklarının bastığı en ücra yerlere kadar ulaşacaktır.’ Sonra ona şunu da söy­leyin: ‘Eğer Müslüman olursa, elinin altında olan mülkünü sana vereceğim ve seni milletine hükümdar olarak bırakacağım” buyurdu.

     Adamlar bu cevabı aldıktan sonra huzur-u saadetten çıkıp, Yemen’e döndüler. Duydukları haberi Bazan’a ilettiler. Bazan, Rasulullah’ın sözlerini duyunca: “Val­lahi, bunlar bir melikin sözü olamaz. Bu bir peygamber tebliğidir. Ben bu zatın, söylemiş olduğu gibi bir hak peygamber olduğunu zannediyorum. Göreceksiniz bu suikast hadisesi de, muhak­kak, onun dediği gibi çıkacaktır” dedi. Çok geçmeden Şireveyh’ten bir mektup geldi. Şireveyh babasını katlettiğini bildiriyor ve Bazan’a şöyle diyordu: “Babamın sana hakkında mektup göndermiş olduğu zatın hareketlerini kontrol et ve benim emrim olmaksızın ona ilişme.”

     Bazan Şireveyh’in mektubunda yazılanlara vakıf olunca: “Bu zât muhakkak hak peygamberdir” deyip Müslüman oldu. Yanında bulunan Farslılar da Müslü­man oldular. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Bazan’ı San’â’da Yemen Va­liliği’nde bıraktı. Böylece Bazan, Rasulü Ekrem’in Yemen’e gönderdiği valilerin birincisi oldu.*

     Bazan’ın imanı şairin şu sözünü aklımıza getirdi “İslam’ı öyle canlı yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin.”2 Ve yine Kisra’nın hazin sonu ise şu ayetin yeryüzün­deki tecellisi olmuştu adeta: Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: “Ve o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek (çıkarmak) için tuzak kuruyorlardı. Ve onlar, bu tuzağı kuruyorlarken; Allah da tuzak ku­ruyordu. Ve Allah, tuzak kuranların (karşılık verenlerin) en hayırlısıdır.”3

     Ey davetçi kardeşim! Allah’a da­vet yolunda belki seni de öldürmek isteyecekler, sana da tuzaklar ku­racaklar ne zaman ki bunlar başına gelirse Kisra’yı hatırla. Rasulullah’ın za­limler karşısındaki vakarlı duruşunu ha­tırla ve yoluna devam et. Ya zafer ya şehadet!

 

* Muhammed Münir Gadban, Nebevi Hareket Metodu, s: 2. cilt 73, 74, 75

  1. Abdullah İbn Huzafe Radıyallahu Anh Beni Sehm’den ve Kureyş eşrafından olup Habeşistan’a hicret eden ilk Müslümanlardandır. Bedir Savaşında bulunmuştur.
  2. Sezai Karakoç
  3. Enfal, 30