ALPARSLAN KUYTUL HOCAEFENDİ’NİN BOLU CEZAEVİ, TELEFON GÖRÜŞMESİNDEN NOTLAR- 9
TÜM KARDEŞLERİM TEVHİD ÜZERİNDE DURMALI!
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin 10 Ocak Mahkemesi öncesi eşiyle gerçekleştirdiği telefon görüşmesinden hazırlanmıştır.
Ben sana şunu söyleyeyim, benim sadece ibadeti ve ahlakı anlatmamı istiyorlar dinin davasını anlatmamı istemiyorlar. Halbuki davasız din, başsız beden gibidir. Nasıl ki başsız beden yaşamazsa davası olmayan din de yaşamaz ve davasız bir din kitleleri harekete geçiremez. Davasız din gençlere ve entelektüellere çekici ve değerli gelmez. Yani eğer bu dinin bir şeyler yapmasını istiyorlarsa bu dinden davasını çekip almamalılar. Çünkü din, davası olmadan hiçbir görev yerine getiremez. Ama onlar dinin sadece ahlakı halletmesini istiyorlar “daha ahlaklı bir toplum meydana gelsin, bu yeterli” gibi düşünüyorlar, halbuki yeterli değil. Davasız bir din başsız bir beden gibi kimseye de bir şey veremeyecektir çünkü kendisi ölüdür zaten… Ve adaleti terk ediyorlar sırf bunun için, insanları susturabilmek için adaleti terk ettiler. Akıllarınca bu şekilde devletin menfaatini hesaba kattıklarını zannediyorlar.
Adalet anlayışını kaybedenler adalet adına konuşanları ya anlamazlar ya da yanlış anlarlar. Bana yaptıkları da bu! Adalet adına konuştum, bazı mazlumları savundum. Sanki bir örgütü savunuyormuşum gibi yapılan zulmü, haksızlığı, darbeyi savunuyormuşum gibi anlamak istediler. Çünkü adaleti kaybetmişler adalet adına konuşanları anlamıyorlar ya da anlamazlıktan geliyorlar ya da yanlış anlıyorlar. Dolayısıyla adaleti kaybedenlerden merhamet de beklenmez, adaleti olmayanın merhameti hiç olmaz. Adaleti bile olmayanlardan merhamet beklemek öküzden süt beklemeye benzer. O yüzden bunlardan merhamet bekleyenler hata ederler. Çünkü adaletleri bile yok, merhamet hiç olmaz. Bir bakıma adalet farz, merhamet sünnettir. Farzı yapmayanlar sünneti yapar mı? Çok insana bu şekilde haksızlık yapıyorlar.
Peygamberimiz de buyurmuş, “اتَّقِ دَعْوَةَ الْمَظْلُومِ فَإِنَّهَا لَيْسَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ اللَّهِ حِجَابٌ”
“Mazlumun bedduasından sakın. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah arasında hiçbir engel yoktur.”1
Mazlumun bedduasından sakın çünkü onunla Allah arasında bir hicap, bir perde yoktur yani Allah doğrudan doğruya mazlumun bedduasını kabul eder. O zaman ne yapacaksınız? Kendilerince adalet için bunu yaptıklarını daha doğrusu devlet için bunu yaptıklarını zannediyorlar ama bu şekilde devlete en büyük zararı vermiş oluyorlar.
Hakikatten korkanlar güçlüyse zalim, güçsüzse de inkârcı oluyorlar. Eğer güç ellerinde ise zalimleşiyorlar, güçsüzlerse inkârcı oluyorlar. Aslında bütün mesele hakikatten korkma meselesidir çünkü hakikatler yayılır. Eğer konuşulan şey hakikat değilse zaten üzerine gitmeye gerek yok çünkü taraftar bulmaz ama hakikatse o görüş yayılır. İşte korkuları da bu ve güya devletin âli menfaatlerini hesaba kattıklarını zannediyorlar. Ben de diyorum ki, devletin âli menfaatleri için adaleti feda edenler yakında adaletsizlikle aslında devleti feda ettiklerini görürler. Devletin bekası adaletle mümkündür. Menfaat için adaleti terk edenler bilsinler ki büyük menfaatlere ancak adaletle ulaşılır. Eğer gerçekten devletin menfaatini düşünüyorlarsa adaleti sağlamak zorundalar. Bu, devletin hayrınadır.
Kazım Karabekir Paşa’nın bir şiiri var,
Sende kuvvet varsa bende de hakikat var
Kuvvet sistir kalkar, hakikat güneştir doğar
Ben korkmam kuvvetten sen de korkma hakikatten
Ondan korkanlar ayrılamaz zulüm ve zulmetten…
Bugünkü durum bu, aslında hakikatten korkuyorlar o zaman da zulmetmek zorunda kalıyorlar. Halbuki adalet menfaattir ve diğer tüm menfaatlerden de üstündür. Ama bunu anlayacak kafa kalmamış bugün birçok insanda, tek düşündükleri menfaat olmuş. Eğer bir menfaate haram bir yolla ya da zulümle ulaşılıyorsa o menfaat helal olmayan bir menfaattir. Helal olan menfaatlere adaletle, haram olan menfaatlere ancak adaletsizlikle ulaşılır. Adaletsizlikle elde edilen menfaatler meşru olmayan menfaatlerdir. Eğer bir menfaate zulümle ulaşılıyorsa, o menfaat haram olan bir menfaattir. Helal olsaydı helal yolla ulaşılırdı.
Tüm kardeşlerimiz tevhid üzerinde durmalı, Tevhid’i anlatmalı! Benim durumumdan daha önemlisi Tevhid’in anlaşılmasıdır. Bana yapılan zulüm ya da benim gibilere yapılan zulümden bahsedip de Allah’ın hakkının gasp edilmesinden bahsetmemek Allah’ın ağrına gider. Allah’ın hakkı Allah’ın hükmetmesidir, Allah’ın dediğinin olmasıdır. Onu hesaba katmalıyız, onun üzerinde daha çok durmalıyız.
Allah’ın dediği olacak, Allah’ın dediği zamana kadar sabredeceğiz... *
*https://www.youtube.com/watch?v=L72KZhXybSY
4 Ocak 2019 Cuma
Bolu Cezaevi | Telefon Konuşması
Alparslan Kuytul Hocaefendi’den 10 Ocak Mahkemesi Sonrası İlk Açıklama!
ÖNCÜ NESİL İLK DESTANINI YAZDI…
Şimdi sen benden halimi soruyorsun herhalde, sen nasılsın diyorsun yine. Çok şükür Allah’a teslim oldum hür oldum. İnsanlara teslim olan esir, Allah’a teslim olan hür olur. Hürriyetimiz Allah’a teslimiyetimiz kadardır. Hamdolsun teslim olduk hür olduk. Beni, uyuyanları uyandıracağımdan korkanlar hapsettiler çünkü onlar uyuyanları uyandırmaya bir kişinin yeteceğini biliyorlar!
Ancak beni hapsetmekle susturacaklarını zannedenler önce Kur’an’ı sonra da dava kardeşlerimi ve talebelerimi unuttular. Ben sussam Kur’an susmaz, ben sussam binlerce dava kardeşlerim, binlerce oğlum, binlerce kızım susmaz. Çünkü ben onlara Tevhid’i öğrettim ve Tevhid susmaz, susturulamaz.
Güneşin kardan heykelleri eritmesi gibi Tevhid güneşi de tüm ideolojileri ve düzenleri eritir. Yeter ki Müslümanlar tevhidi gündeme getirsin. Tevhid inancının yıkamayacağı inanç ve düzen yoktur. Tevhid güneşinin eritemeyeceği buzdan heykel yoktur. Karı güneş, beşerî ideolojileri ise tevhid inancı eritir. Tevhid davası okyanus gibidir, önüne set çekilemez. Ancak Müslümanlar ellerindeki bu önemli silahın farkında değiller maalesef… Asıl mesele o, bunu kullanmayı bilmiyorlar, kullanmak istemiyorlar, kullanmaya cesaret edemiyorlar. Allah ellerine atom bombasından daha güçlü bir silah vermiş ama onlar bunu kullanmak istemiyorlar, İslam düşmanları da bundan istifade ediyor. Bizim başka gücümüz yok. Gücümüz; inancımızdır, savunduklarımızdır, değerlerimizdir. Onu da kullanmayacaksak neyi kullanacağız?
Allah, sabreden ve geri adım atmayanlara şeref kazandırır. Destanları her zaman cesurlar yazar, korkaklar destan yazamaz. Ben zamanında, “Destan yazacaksınız” demiştim. Bu süreçte geri adım atmayarak mücadeleye ve faaliyetlere devam ederek herkese örnek oldunuz ve ilk destanınızı yazdınız.
Zulme karşı mücadele eden zindanda da olsa özgür, zulme teslim olan dışarıda da olsa köle olur. Zulme karşı mücadele eden esir olsa da köle olmaz. Dışarıda köle olmaktansa hapiste esir olmak daha üstündür.*
11 Ocak 2019 Cuma
Bolu Cezaevi | Telefon Konuşması
1- Buhari
* https://www.youtube.com/watch?v=F5xc7i6hkDo