Haber-Yorum

Türkiye ve Dünya Haberleri

Paylaş:

Türkiye Haberler

BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNDE YUMRUKLU KAVGA

TBMM 2022 bütçe görüşmeleri, İçişleri Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının bütçeleri hakkında yapılan tartışmalar sürüyor. Görüşmelerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Özgür Özel arasındaki sözlü tartışma sonrası CHP’li ve AKP’li vekiller arasında yumruklu kavga yaşandı. Devletin karar alma merkezinde yaşanan bu olayı Alparslan Kuytul Hocaefendi şu şekilde değerlendirdi: “Hükümet: ‘İlla seçim, 2023’te olacak’ diyor. Memleket batmış, ekonomi mahvolmuş vaziyette. Şu anda bir seçim olmuş olsa yeni bir hükümet kurulsa ve bu sistemde bir değişiklik olsa dışarıdan sermaye gelebilir, piyasalara tekrar bir canlılık gelebilir, ülkede bir moral düzelmesi söz konusu olabilir ve dolar da hızla düşüşe geçebilir. Şu anda seçime gidilse, kaybedeceklerini bildikleri için ‘Biz seçimi kaybedeceğimize, memleket kaybetsin’ diyorlar. Milletvekilleri de o makamda biraz daha kalabilmek için seçimin geç olmasını istiyor. Çünkü seçim olsa birçoğu kaybedecek, bunun farkındalar. Memleketi düşünen yok. Milletvekilleri milletvekilliğini, hükümet de kendi saltanatını düşünüyor. Memleketi düşünseydiler, bu duruma bir dur demek için seçime gitmeye razı olurlardı. Şu hükümetteki kadroyla bir yere varılamayacağı ortadadır. Her gün daha kötüye gidilmektedir. Bir an evvel müdahale lazımdır. Bu da seçim yoluyla olur.”

“İSLAM DÜŞMANLIĞI AĞZINDAN TAŞIYOR”

Eski İstihbarat Daire Başkanı Mehmet Eymür verdiği röportajda Doğu Perinçek hakkında “Perinçek, İngiliz istihbaratıyla Amerikalıların adamıdır, ordu ve MİT’te adamları var” dedi. Bu açıklama Doğu Perinçek’in hükümet aleyhinde açıklamaları olduğu halde ona dokunulmamasının sebebini gösteriyor. Yapılan bu açıklama ile ilgili Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: “Eskiden istihbarat başkanı olan bir şahıs, Doğu Perinçek’in İngiliz ve Amerikalılara çalıştığını söylüyor. Ben bunu bilemem ama benim bildiğim -her ne kadar gizlese de- Perinçek’in İslam düşmanlığı ağzından taşıyor. İngiliz ajanı mıdır, Amerikan ajanı mıdır, Türk ajanı mıdır, onu bilemem ama göründüğü kadarıyla MİT’te de orduda da adamları var. Bu bir gerçektir. Hapishanedeyken bir makale okumuştum. 15 Temmuz gecesi bir yetkili, Doğu Perinçek’i arıyor ve “Kaybolan savaş helikopteri nerede?” diyor. O sırada telefonu yanındaki bir generale veriyor “Al, sen cevap ver” diyor. O zamanlarda bir makalede bunu okudum. Doğru değilse “Doğru değil” desin. O gün telefon geldi mi gelmedi mi, kendisi de telefonu yanındaki generale verdi mi vermedi mi, cevap versin. Askeri helikopteri neden Perinçek’e soruyorlar? Açıkça görülüyor ki generalleri var. MİT’te de adamları var, birçok meselede de onların parmağı var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da ‘Elimde Cumhurbaşkanının yolsuzluğuna dair 36 tane dosya var, açıklarım’ demişti. Şu ana kadar ne bir savcı, ‘Getir, şu dosyalara bakalım. Ben devletin savcısıyım’ dedi ne de Erdoğan onu mahkemeye verdi. Binlerce kişiye hakaret davası açan Cumhurbaşkanı ya da Cumhurbaşkanlığı makamı ona dava açmadı. Bu Perinçek’in orduda da MİT’te de adamlarının olduğunu gösteriyor. Çünkü bu dosyaları başkası elde edemez.”

“YERİN DİBİNE BATSIN ALACAĞINIZ OY!”

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin LGBT’lilere ilişkin soruya: “Madem Allah yaratmış hepsinin başımız üzerinde yeri var. Onu Allah’ın yarattığı emanet gibi görmek her kulun her inançlı kişinin vazifesi diye düşünüyorum. Onun dışında tercihlerine saygı duymaktan başka elimizden bir şey gelmez” dedi. Bir Müslümanın LGBT’liler hakkında böyle düşünmesini değerlendiren Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: “Bu konuşma haramı özendirmektedir ve haramı meşrulaştırmaktadır. Haramı meşrulaştırmak caiz olmadığı gibi özendirmek hiç caiz olamaz. Mehmet Özhaseki bu sözünden dolayı derhal tövbe etmelidir. ‘Madem Allah yaratmış, başımızın üzerinde yeri var’ mantığı mantık değil. Dayandırdığı nokta yanlıştır. Kur'an-ı Kerim, Lut Aleyhisselam’ın kavmini anlatırken: “Lut’un kavmi, kadınları bırakıp erkeklere gidiyorlardı. Kendilerinden önce âlemlerde hiç kimsenin yapmadığı bir işi yaptılar” buyuruyor. Kur'an-ı Kerim bu pisliğin 4 bin sene evvel Lut Aleyhisselam devrinde çıktığını söylüyor. Yani bunun evveli yok. Eğer bu bir haşa yaratma hatasıysa evvelden de olması lazım.  Bir kere Allah yaratışta hata yapmaz. Demek ki LGBT fıtri değil, fıtrata aykırıdır. Bunların içinden bir kısmının gerçekten de hormonlarında bir bozukluk olamaz mı? Diyelim ki öyle bir şey var. “Allah Azze ve Celle istediğini istediği gibi yaratır.”  (Kasas /68) kimseye hesap verecek değil.  Mecbur mu, herkesin hormon dengesini aynı yapmak zorunda mı? Onun da imtihanı bu şekilde. O da bizim girdiğimiz imtihanlara girmemiştir. Sonuçta sen kadın olarak yaratıldın. İradeni kullanıp da kadın gibi yaşayabilirsin. Allah insana akıl da vermiş, irade de vermiş, bir de peygamber göndermiş. Allah herkese göre sorular hazırlamış ve onu da belki böyle imtihan etmek istemiş. Bu dediğim hormon dengesinde bozukluk olanlar için. Birçoğunun zaten böyle bir derdi yok. Normal hormonda da sorun yok. Bu kadar pisliğin çoğalması hormonsal dengenin bozulmasından mı? Ahlak bozukluğundan... Bunların huzuru da yok, psikolojileri de bozuluyor, hep doktorluk... Mehmet Özhaseki’nin İslam'ı bilmediği ortada, sırf oy alabilmek için yaptıkları da ortada. Yerin dibine batsın alacağınız oy... LGBT’lilerin AKP’ye oy vereceklerini de zannetmiyorum.”

DEVLET KURUMLARINDAKİ OLAYLAR ÖRTBAS EDİLİYOR

Antalya’da bir tarikata ait olduğu iddia edilen bir yurtta ruh hastası biri tarafından cinayet işlendi. Bu durum üzerinden “Cemaatler ve tarikatlar kapatılsın” şeklinde açıklamalar yapıldı. Bu açıklamaların yapılması hakkında Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi: “Bu olaylar sadece cemaatlerin yurtlarında mı oluyor? Bunun belki bin katı Devletin yurtlarında oluyor ama onlar örtbas edildiği için konu kapanıp gidiyor. Cemaatlerin yurtlarında olanları ise bir güç kasten duyuruyor. Yakın zamanda bir yurtta cinayet olayı oldu. Deli olduğu belli olan bir adam çocuğun kafasını kesmiş. Böyle deli her yerde olabilir. Bunun yeri ruh sağlığı hastanesidir. Sanki tüm cemaat yurtlarında böyle olaylar oluyormuş gibi, devlet yurtlarında ya da laiklerin, Kemalistlerin yurtlarında veya kurumlarında hiçbir pislik olmuyormuş gibi göstermek yanlıştır. Meselenin İslam’a saldırı olduğu açıkça ortadadır. Bir delinin yaptığı cinayete bakarak ‘Tüm yurtlar kapatılsın’ demek basitleşmektir aynı zamanda bir utançtır. CHP’li yetkililer, böyle konuşan adamlarını susturmalılar. Bunlar konuştukça CHP oy kaybeder.”

Dünya Haberler

“SURİYE’DE 2011’DEN BERİ EN AZ 29.661 ÇOCUK ÖLDÜRÜLDÜ”

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) 20 Kasım Dünya Çocuk Gününde bir rapor yayınladı. Her yıl “Dünya Çocuk Günü” münasebetiyle hazırlanan raporda, bu yıl da Suriye’de Mart 2011’den bu yana çocuklara yönelik ihlallere dikkat çekiliyor. Rapora göre, 10 yıllık süre zarfında, Suriye ve Rojava’da, 181’i işkence nedeniyle olmak üzere en az 29.661 çocuk hayatını kaybetti, 5.036 çocuk tutuklandı veya zorla kaybettirildi. 55 sayfalık raporda, Suriye hükumetinin 1993 yılında Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabul ettiği hatırlatıldı. Buna rağmen Şam yönetiminin “acımasızca ve ayrım gözetmeksizin işlediği insan hakları ihlallerinin çocukları da kapsadığı” belirtildi. Raporda, Mart 2011 ile 20 Kasım 2021 tarihleri arasında yaşanan 29.661 çocuk cinayetinin 22.930’undan Suriye hükumeti sorumlu tutuluyor. Raporda, Demokratik Suriye Güçleri'nin sorumluluğunda 237 çocuğun, ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin saldırıları sonucunda ise 925 çocuğun öldürüldüğü, diğer silahlı gruplar eliyle de 1.512 çocuğun öldürüldüğü belirtiliyor. Raporda, 174'ü Suriye hükumetinin gözaltı merkezlerinde olmak üzere 181 çocuğun işkence altında öldürüldüğü bilgisine de yer verildi.

GİZLİ BELGELER ORTAYA ÇIKTI

Başta Türkiye ve Batı dünyası olmak üzere birçok ülkenin tepkisini çeken Çin'in Uygur Türklerine uyguladığı baskı ve şiddetle ilgili sıcak gelişmeler yaşanıyor. Çin’in Uygur Türklerine yönelik attığı adımlarla ilgili yeni belgeler ortaya çıktı. İngiltere merkezli Uyghur Tribunal Gazetesinin ele geçirdiği belgeler, Pekin yönetiminin 2014 yılından bu yana attığı adımları gösteriyor. Londra’da bulunan ve Uygurlara yönelik insan hakkı ihlallerini inceleyen bağımsız bir mahkeme Çin’in Uygurlara soykırım uyguladığına hükmetti. Mahkeme, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’i soykırımın birinci sorumlusu olarak ilan etti. Soykırımın Önlenmesi Günü’nde kararı açıklayan insan hakları avukatı Nice, Çin Başkanı Şi Jinping de dâhil üst düzey bürokratların Sincan bölgesindeki Müslüman azınlığa karşı uygulanan suçlarda birincil sorumluluğu olduğunu ekledi. Çin’in Uygurların doğum oranlarını düşürerek, onların ve diğer azınlıkların nüfusunu uzun vadede azalttığını söyleyen Nice, şöyle konuştu: “Mahkeme, Başkan Şi Cinping, Chen Quanguo ve Çin Komünist Partisi’ndeki ve Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki diğer üst düzey yetkililerin Sincan’daki eylemlerden birincil derecede sorumlu olduğuna karar vermiştir. Yaşanmış olabilecek münferit suç eylemleri, tecavüz veya işkence, Çin Başkanı ve diğerlerinin detaylı bilgisi dâhilinde olmayabilir.” Bununla birlikte mahkeme, bunların Başkan Şi ve diğerlerinin teşvik ettiği siyasetin ve dilin doğrudan sonucu olduğuna ve dahası, Çin Halk Cumhuriyeti gibi katı hiyerarşinin olduğu bir ülkede bu politikaların en tepedekilerin örtülü veya açık yetkisi olmadan uygulanamayacağına hükmetti. Karar, jüri heyetinin tanıklıkları gözden geçirip tartıştığı, aylar süren bir dizi duruşmanın ardından geldi. Söz konusu mahkeme, 2020’de Avukat Nice’ın ve Uygur aktivistlerin çabaları sonucunda Britanya hükûmetinin yetkilendirmesinin dışında kurulmuştu. Bundan dolayı mahkemenin yaptırım veya infaz yetkisi bulunmuyor. Mahkemenin Uyghur Tribunal adlı internet sitesinde ise tamamen bağımsız hareket etme vurgusunda bulunuluyor. Mahkeme kararı da site üzerinden kamuoyuna duyuruldu. Yasal olarak bağlayıcılığı bulunmayan mahkeme, uluslararası mahkemeler yoluyla Çin’den hesap sorulamaması nedeniyle oluşturulmuştu. Haziran ve eylül aylarında görülen duruşmalarda tanıklar ve uzmanlar dinlenirken, yüzlerce sayfadan oluşan deliller toplanmıştı. Çin ise mahkemeye temsilci göndermeyi reddetmişti. Mahkemede dinlenen şahitler, kamplarda tutuldukları dönemde toplu tecavüze uğradıklarını, zorla kısırlaştırıldıklarını ve işkence gördüklerini anlatmıştı. Uygurlara soykırım birçok ülke tarafından kabul edilirken, Çin ise söz konusu mahkemeyi Çin karşıtı siyasi bir manipülasyon olarak değerlendiriyor.

45 MİLYON KİŞİ KITLIĞIN EŞİĞİNDE

Dünya Gıda Programı (WFP) bugün yaptığı açıklamada, kıtlığın eşiğinde olan kişi sayısının yılın başlarında 42 milyon iken Afganistan’daki insani durumun kötüleşmesi nedeniyle günden güne arttığını belirtti. WFP İcra Direktörü David Beasley’nin aktardığına göre, çatışma, iklim değişikliği ve corona virüs kıtlığı tetikleyen en büyük etmenler arasında yer alıyor. WFP, küresel olarak kıtlığı önlemenin maliyetinin, yılın başında 6,6 milyar dolardan 7 milyar dolara yükseldiğini söyledi. Açlık ile karşı karşıya kalan aileler, son dönemde çocuklarını erken yaşta evlendirmeye hatta bazılarını satmaya zorlanıyor. WFP verileri gıda fiyatlarındaki artışın aynı zamanda Lübnan, Nijerya, Sudan, Venezuela ve Zimbabve gibi ülkelerde gıda güvensizliğini tetiklediğini ortaya koydu.

SİYONİST İSRAİL 10 AYDA 1149 FİLİSTİNLİ ÇOCUĞU GÖZALTINA ALDI

Filistin Esirler Cemiyetinin “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü” münasebetiyle yayımladığı raporda, İsrail hapishanelerinde 160 Filistinli çocuk bulunduğu belirtildi. Siyonist İsrail güçlerinin 2021’in başından Ekim ayının sonuna kadar 18 yaş altı 1.149 Filistinli çocuğu gözaltına aldığı kaydedilen raporda, bu çocukların tamamının psikolojik, 3’te ikisinin de fiziksel işkenceye maruz kaldığı ifade edildi. Tel Aviv yönetiminin daha önce Filistinli çocuklarla ilgili ağır cezalar içeren bir dizi yasa tasarısını kanunlaştırdığı vurgulanan raporda, İsrail güçlerinin 2015'ten bu yana gözaltına aldığı bazı çocuklara doğrudan ateş açtığı, hakaret ettiği veya baskı, tehdit ve şiddetli darp uyguladığı kaydedildi. Raporda ayrıca uluslararası kuruluşlara Filistinli çocuklar için koruma sağlama çağrısı yapıldı.

ALMANYA'DA CAMİYE ÇİRKİN SALDIRI!

Almanya'nın Dortmund kentinde kimliği belirsiz bir kişi, Diyanet İşleri Türk İslam Birliğine bağlı Eving Selimiye Camisi'nin kapısına domuz başı astı. Güvenlik kamerasında, sabaha karşı 04.32'de kimliği belirsiz bir kişinin caminin kapısına gelerek domuz başı astığı ve başla fotoğraf çekildiği görülüyor. Eving Selimiye Camisi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, söz konusu saldırının “ırkçı ve iğrenç” olduğu vurgulanarak, bu tür saldırıların kendilerini yıldırmayacağı belirtildi.